Islak Karanlık

Akşamın ilk saatlerini içine sindirememişti gün , öfkesini asmıştı gökyüzüne, yıldızların yanıp sönen ışıklarını karaya çalan bir perdeyle örtmüştü sımsıkı . Buz gibi bir yel esiyordu kuzeyden , sokak ışıkları nazlanarak aydınlatıyordu yeni dinen yağmurla suya bulanmış sokakları . Karnını doyuramamış üç beş martı denizin üzerinde alçak uçuş yaparak av arıyorlardı kendilerine . Kıyıya vuran dalgaların yükselttiği deniz suyu epeyce bir havalandıktan sonra hemen yakınındaki yolun üzerinde oluşan su birikintilerinin üstüne doğru dökülüyordu .

Boğazındaki siyah atkısıyla iskeleye doğru yürüyordu adamın biri . Sırtında tonlarca ağırlık taşıyormuşçasına yavaştı adımları , düşüncelerinin ağırlığından olsa gerek omuzları öne doğru eğilmiş ve de kamburu çıkmıştı . Bir ara durdu ve elindeki küçük torbadan çıkardığı ekmekten bir parça koparıp attı ağzına . Güçlükle çiğniyordu lokmasını . Denizle yolun arasındaki kaldırımdan yürümeye başladı yeniden ve sonra yavaşça arkasına çevirdi boynunu . Uzaklara baktı uzun uzun , birisini bekliyor gibiydi . Kafasını sağa sola sallayarak sürdürdü sonra yürüyüşünü . Kaç adım gitmesine karşın ağzında gevelediği lokma tükenmemişti daha . Epeyce bir süre sonra yeniden döndü arkasına , ne gelen vardı ne giden . Başında eğreti gibi duran şapkasını çıkarıp başını havalandırdı bir süre , eliyle aklaşmaya yüz tutmuş sakallarını sıvazladı . Yeniden koyuldu yola ve karanlığın içine gömülüp gitti .

Gündüz tanıştığım sakalları benimki gibi ağarmış olan bir arkadaştan dinlediğim anı geldi aklıma , yetmişli yıllarda Hatay'da orta öğrenimi sırasında matematik öğretmeninin sorduğu sorulara doğru yanıtlar vererek kazandığı harçlıkları anlattı . Ben de zaman zaman küçük ödüller vermiştim öğrencilerime ama para hiç aklıma gelmemişti doğrusu . Adını bile unutmamış öğretmeninin , Yücel İldiz . Kıskanmadım desem yalan olur .

Yağmur yeniden başlamıştı iri damlalarıyla . Özellikle de denize düşen damlaların çıkardığı ses ve görüntü ' anlatılmaz yaşanır ' dedirtecek türdendi , karanlık ıslanıyordu . Bazıları özel araçlarıyla kıyıda duraklayarak bu güzel anları fotoğraflıyorlardı beyinlerine . Ya da belki yağmurun hızının azalmasını bekliyorlardı .

Öyle de oldu , gittikçe azaldı ve sonra da dindi yağmur . Kuzey yeli de hızını kesti bir süre sonra . Bir iki yıldız göz kırpmaya başladı uzaklardan , denizin hırçınlığı azalmıştı .

Önümde aralı duran pencerenin camını sonuna dek açtım ve dışarıdaki tertemiz havayı çektim sonra ciğerlerime doğru . Toprak ve deniz kokusunun karşımı içimi aydınlattı bir an . Hem deniz hem toprak ve hem de ben kaygılarımızdan arınmış gibiydik . Henüz bir şeyler yememiş olmama karşın açlık duymuyordum . Oysa yağmuru seyrederken yemek yemeyi düşünmüştüm az önce , çok yoğun geçen günün yorgunluğunu bu biçimde atmak iyi de olurdu benim için . Daha sonra da dün akşamdan yarım kalan uzun soluklu öyküyü bitirmek istiyordum . Okurken , epeyce önemli bir yerinde uykuya yenik düşmüştü gözlerim çünkü .

Yoldan geçen araçlar azalmış , insanların koşuşturmaları yok olmuştu . Herkes evlerine çekilmiş ve belki de kimileri yemeklerini yedikten sonra dinlenmeye bile çekilmişti . Yakınlardaki havaalanından yükselen bir yolcu uçağının yönünü güneye doğru çevirmesi sırasında pencerelerinden sızan ışıklı görünüme takıldım bir an . İçinde ben de olsaydım ne iyi olurdu .

İskele yönüne baktığımda az önceki adamın aynı yavaş adamlarla geri döndüğünü gördüm . Epeyce yaklaştıktan sonra elindeki küçük torbasından bir parça daha ekmek koparıp attı ağzına ve hemen oracıktaki banka ilişti , yine güçlükle çiğniyordu ağzındakini . Yüzüne vuran sokak ışığı onu daha iyi görmemi sağlıyordu bu kez . Aslında çok da ileri yaşlarda sayılmazdı ama duruşu ya da yürüyüşüydü belki beni o düşünceye sürükleyen neden . Yalnızlığı ve bir şeylere kafasının bozuk olduğu yüzünden okunuyordu . Arada bir çiğnemesini durduruyor ve başını gökyüzüne doğru kaldırıp bakıyor , yeniden başını öne eğip ağzını oynatmaya başlıyordu . Bırakınız aç olmayı , tokken bile karşınızda birisinin bir şeyler yediğini görürseniz açlık duyarsınız ve sizin de canınız çeker ya , bende durum tersineydi o an . O yerken ben doymuştum sanki . Aklımdan binlerce soru geçiyordu , hangisini yakıştırmalıydı ki şu adama ! Açlıktan nefesi kokan kimsesizlerden biri miydi acaba ?

Yok ! O denli kötü değildi ...

Aşk mıydı , parasızlık mı ?

Yerimden kıpırdamaksızın adamı seyrediyordum , o ise geviş getirircesine sürdürüyordu ekmek yemeyi . Hele bir de yutması vardı ki , sanırsınız ki çok büyük bir şey var ağzında da yutmakta güçlük çekiyor . Neyse ki bir süre sonra ağzının oynaması durdu . Torbanın içine bir kez daha daldırdı elini ve son kalan küçük parçayı denize doğru fırlatıp attı . Onu balıklara mı bırakmıştı , yoksa karnı mı doymuştu bilemiyorum .

Acaba yalnız yediği için mi boğazından güçlükle geçiyordu lokmalar ? Ya da birilerinin ahı mı tutuyordu adamı ? Boğazından bir rahatsızlığı da olabilirdi .

İyi de ne işi vardı ki bu saatte yalnız başına buralarda ! Daha önceden gördüğüm bir yüz değildi bu , yeni taşınmış birisi olabilir miydi acaba ?

Şapkasını çıkarıp dizinin üstüne koydu , ak düşmüş sakallarını kaşıdı bir süre . Evindeymişçesine rahattı tahta bankın üzerinde , çok rahat bir minderde oturuyormuş gibiydi . Ayak ayak üstüne atmadan uzun süre oturması da dikkat çekiciydi . Yılların yorgunluğu yüzüne ve gözlerine de yayılmıştı sanki . Ceketinin ceplerini karıştırdı bir süre , çıkardığı tarakla hem saçlarını ve hem de uzamış sakallarını ve bıyıklarını taradı . Yanından gelip geçenlere hiç aldırmıyordu , birini bekler gibi de davranmıyordu hiç . ' Acaba geceyi de mi burada geçirecek ? ' diye sormaya başlamıştım kendi kendime .

Esinti tümüyle kesildiği için havanın sertliği de kırılmıştı . Denizdeki dalgaların kıyıya vuruşu da uzun aralıklara yayılmıştı . Arada bir balıkların su üstüne sıçrayışları takılıyordu gözüme . Adamın yeniden ekmek atmasını bekleyen var mıydı acaba aralarında ?

Az ötedeki iskeleden balıkçı tekneleri açılmaya başladılar denize , oldum olası en çok sevdiğim seslerden biridir bu balıkçı teknelerinin motor sesleri . Arada bir tekler bazısı , denizin ortasında bırakır balıkçısını . Ya motor bozulur ya da benzin biter . İşin yoksa asıl bakalım küreklere .

O da nesi ? Adam bankın üzerinde uyuklamaya başlamıştı , arada bir yana düşen başını tam da bankın kıyısına vurmak üzereyken uyanıyor , bir süre sonra yeniden düşmeye başlıyordu başı . Epeyce artmıştı huzursuzluğum , ' kalkıp gideyim mi acaba adamın yanına ? ' diye düşünmeye başladığım sırada , bir kadının yaklaştığını gördüm adama doğru . Bir yandan da özenli bir biçimde ortalığı kollayarak yanına ilişiverdi adamın . Kadın bir şeyler söylüyor ama adam hiç oralı bile olmuyordu . Karısı mıydı acaba , yoksa kız kardeşi mi ? Ya da bir yakını , belki de hiç tanımayan birisi . Her ne olursa olsun , karşıdan iyi birisine benziyordu , kötülük edecek biri gibi görünmüyordu . Az da olsa rahatlamış olmama karşın yine de büyük bir merakla karşıdan onları izliyordum . ' Alıp götürse ' diye geçiriyordum içimden . Ne var ki görünüm hiç de öyle değildi , adam direniyordu gitmemek için . Hiç mi hiç yüz vermiyordu kadına . Kadınsa çevredekilerin kendilerini görmelerinden korkuyor gibi duruyor ya da utanıyordu bu durumdan . Daha bir yaklaştı adama doğru , iki eliyle adamın bir kolunu kavradı ve çekmeye başladı kendine doğru . Adam kolunu kurtarmayı denedi bir kaç kez ama başarılı olamadı . ' Haydi gidelim ! ' dercesine bakıyordu kadın adama . Az da olsa yumuşamıştı ya da ayak diremesi geçmiş gibiydi . Artık adam da bir şeyler söylemeye başlamıştı , el kol hareketlerinde bulunuyordu cılız da olsa . Son bir çeviklikle adamı yerinden kaldırdı ve birlikte ağır ağır yürümeye başladılar . Arada bir utangaç bakışlarıyla ortalığı kolaçan ediyordu kadın . İkisinin de adımları gittikçe hızlandı . Omuzlarının düşüklüğü yoktu artık adamın , daha bir düzeltmişti yürüyüşünü . Bir ara durdular , önce adam döndü baktı geriye doğru , sonra da kadın . Oturdukları banka doğru bakıyorlardı her ikisi de . Sonra yeniden yola koyuldular ve bir süre sonra da ıslak karanlığın içinde yitip gittiler .

Bir süre ayıramadım bakışlarımı o banktan , uzun uzun dalıp gitti gözlerim . Adamın boğazında takılan lokmalar gözlerimin önünden bir türlü gitmiyordu . Doktorlar hep söylerler ya , lokmalarınızı uzun uzun çiğneyin , hemen yutmayın diye . Tut ki adam işi abarttı , olamaz mı !

İskeleden yeni açılan bir balıkçı motorunun gür sesiyle irkilerek geldim kendime . Saat epeyce ilerlemiş ve benim açlığım da gitmişti . Dağılan bulutların ardından gökyüzündeki yıldızlar kavuşma tangosuyla dansa dalmışlardı . Büyük bir yıldız kaydı denize doğru .

Kaçırır mıyım hiç , bir de dilek tuttum üstüne !

27 Haziran 2012 9-10 dakika 5 öyküsü var.
Yorumlar (5)
  • 11 yıl önce

    👍😙😙Her zamanki gibi sürükleyiciydi yazınız.

    Zevkle okudum.Dileği de merak etmedim değil yani :) 😙👍

  • 11 yıl önce

    Hayattan kesitler. İyi bir gözlem sonunda bir takım yaşanmışlıkları önce beynimize sonra da kağıtlara not etmek. O adama daha sonra ne olduğu çok da önemli değil aslında o an da yaşananlar not edilmiş ya. Güzeldi Ayhan abi kutlarım yürekten...👍

  • 11 yıl önce

    devamı gelecek mi acaba? sonsuz tebrikler

  • Hocam sürükleyici bir yazıyı okudu gözlerim devamını bekleriz hocam burada yarım kalmamalı kutlarım hocam sabaha düşen güzel bir yazıydı...yaşanmışlıklar hep bizlerle beraber geliyor👍😙😙

  • 11 yıl önce

    👍👍👍👍GÜÇLÜ KALEMİ SAYGIYLA SELAMLIYOR YÜREĞİM MÜKEMMELDİ