Kabul et sahtesin

Safiye'nin yerinde olmak ister miydin? Esmer, kundaktan evlatlık alınan biri.
Anasını onu eken babasını tanımayan. Ben tanıdım Safiye'yi daha ilkokul veletiyken. Beline kadar inen saçları vardı simsiyah kapkara koskocaman
gözleri kapkalın dudakları ve yeterince şimdiki yeniyetmelere mankenlere
taş çıkartacak onların hepsini kıskançlıktan çatlatacak bir güzelliği vardı Safiye'nin.

Safiye'yi edinenler belli ki hem şimdiyi hem de geleceği düşünürek edinmişlerdi. Çünkü o aklımla onla rdan ne ana ne de baba olurdu. Gerçi
iyi insanlardı ama sevdasız insanlardı evlatsız insanlardı evladın tadını kıymetini bilmeyen insanlardı.

Safiye iki katlı ahşap evin tahta merdivenlerini tel fırçalarla sirkeli sularla
silerdi. Safiye süpürgenin kelleştiği zamanlarda saçlarıyla süpürürdü iki
katlı evin halılarını taşlıklarını rengarenk çiçekli balkonlarını. Safiye mangalı
yakmak için dışarı çıkarırdı. Ağır pirinç bir mangal. Annesi bildiği anasını
babası bildiği babasını ısıtmak için odun kömürleriyle haşır neşir olurdu, dumandan öksürürdü bazan benden yardım isterdi dumanı yellendirirken nefes almak için kapının önüne çıkardı.

Safiye'nin senin gibi düşleri yoktu. Safiye yedi cücelerdeki kızdan daha güzeldi ama Safiye aşk nedir bilmezdi, bilmediği gibi öyle bir erkek çıkıp da
acaba bu ayakkabı sizin mi diye soru da sormadı hiç.

Safiye'yi edinenler yemeklerini yerlerdi. Safiye diplomasız ahçı diplomasız
işçi diplomasız hizmetçiydi. Ben Safiye'yi yemek yerken görmedim masa da oturmuşta. Tahta merdivenin basamaklarından birine oturur eteğinden sofra
bezi yapar ekmek arası ne bulursa onu yutmaya çalışırdı.

Safiye'nin hiç kısmeti de çıkmazdı. Belki çıkardı onu evlatlık edinen köleseverler kendilerini düşündükleri için vermezlerdi. Safiye'ye hiç
sarıldığını görmedim analığının ya da babalığının güzel bir lafını veya Safiye'yi
alıp açık hava sinemasına gittiklerini de hiç görmedim.

Safiye'nin duygularını hiç bilmedim. Hep takip ettim onu hep üzüldüm o yaşta.
Ablam gibi sevdim Safiye'yi için için ama hiç söyleyemedim, sözler dilimin
ucuna gelir orda dilsizleşir sanki bir bıçağın tehditi altında susarlardı.

Safiye'yi okula da göndermediler. Okursa akıllı olursa bizden kaçarı düşünüyorlardı kesin. Diplomasızdı Safiye. Onu edinenler aşağılık insanlardı.

Sen, Safiye'nin yerinde olmak ister miydin? Bir gündüz vakti zil sesleri
duydum açık balkon penceresinden gelen. Gizlice yukarı çıktım. Gizlice
yarı açık kapıdan baktım. Safiye'ye dansöz kıyafetleri giydirilmişti. Belli ki
Dansöz yapacaklardı Safiye'yi. Bedeninden yararlandıkları yetmezmiş
gibi emeğini terini de sömüreceklerdi. Safiye Diplomasız Dansöz olma
adayıydı onlar için Arap Göbek havalarında...

Sen, Safiye'nin yerinde olmak ister miydin? Ben olmak istemezdim. Neden mi? Bir sabah pilavlı nohut almak için kapının önüne çıktığımda, Safiye'yi
kapıdan çıkarken gördüm. Nohutçu kaçmıştı. Ben kaçmamıştım. Safiye'nin
üstübaşı kan içindeydi. Ekmek bıçağı parmaklarında kendi halinde sallanıp
duruyordu. Az ilerdeki incir ağacına tüneyen serçeler susmuşlardı. Safiye
hayatında eminim sadece bana gülümsemiştir. Bana gülümsedi. Sonra
sokağın ortasına çıktı, Arnavut taşlı yolda yürümeye başladı...
05 Mart 2011 2-3 dakika 57 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar