Kader Gülmeyince Ne Gelir Eden ?

Bu kaleme alacağım öykü gerçek bir yaşam kesiti olduğu ve Sivas İli Şarkışla İlçesinin Döllük Köyünde Yaşandığı Rivayet edilmekte olup, Kaynak Kişi Lütfi'ye ERKUŞ İsimli Şarkışla İlçesinde İkamet eden bir hanımefendidir. Bana bu yaşanmış olayı anlatarak, bu satırlarda öyküleştirip paylaşma imkânı sağladığı için kendilerine teşekkür eder saygı ile ellerinden öperim.
Sivas İli Şarkışla İlçesi Döllük Köyünde Yaşayan Hidayet isimli bir köylünün yedi tane oğlu vardır. Bu yedi oğuldan altısı, yokluk, doktorsuzluk, imkânsızlık nedeni ile vefat ederler, yalnız Mahir ismindeki oğlu sağ kalır. Evlilik çağı da gelmiş olan Mahiri baba o da ölür korkusu ile hemen evlendirir. Babanın korkusu gerçek olur Mahir evlendikten kırk gün sonra vefat eder. Arkasında da hamile bir kadın bırakır. Geride kalan insanlar üzüntü ile geçirdikleri aylardan sonra Hidayetin oğlu Mahirin dul kalan hanımı doğum sancısı çekmeye başlar, fakat köy ebeleri bir türlü doğumu gerçekleştiremezler. Hamile gelin karnında bebesiyle vefat eder. Ailede ve köyde herkes derin bir üzüntü ile gelinin cenazesini defnederler. Yedi erkek evladını ve hamile gelinini kaybeden Hidayet yüreğinde dinmek bilmeye acısı ile her gün Mezarlığa gitmeye ve mezar başında ağlayıp sızlamaya başlar. Gelininin mezarından çocuk sesi duyarak, gelip köylülere bu durumu söylediğinde kimse kendisine inanmaz, herkes Hidayet üzüntüsünden delirdi sanır. Köylülerin kendisini ciddiye almadığını gören zavallı adam, durumu çobanına anlatır ve git bir bak sende benim duyduğum çocuk sesini duyacak mısın diyerek çobanı mezarlığa gönderir. Çoban mezarlıkta hamile olarak ölen gelinin mezarına gelip dinlediğinde gerçekten çocuk sesi duyar ve hemen mezarı eşmeye başlar. Mezarı açtığında gördüklerine inanamaz. Mezarda bir çocuk göbeği kesilmiş, sünnet edilmiş ve annesinin sağ memesini emer vaziyettedir. Hemen çocuğu kucaklayıp dışarı çıkarır, mezarı kapatır ve çocuğu alıp dedesi hidayete götürür. Dede çocuğu bağrına basar yemez yedirir, giymez giydirir, çocuğu gözünden bile sakınarak büyütür. Çocuk evlilik çağına gelir. Evlilik çağına gelen torununu kendilerine yakın köylerden Harun köyünün sayılı ailelerinden Yusuf ağanın kızı Nigar la evlendirir. Bu evlilikten, Zeliha ve Hüsne isminde iki kızları Mahir ismini verdikleri birde oğulları olur. Yıllar geçer Mahir büyür evlilik çağı gelir ve Mahiri Şarkışla'nın sayılı eşrafından bir ailenin kızı ile nişanlarlar, Mahir nişanlı iken kimsenin nedenini bilmediği bir sebeple kafasına silah dayayıp intihar eder, Bu elem verici olay üzerine Mahirin bacıları ve nişanlısı ağıt yakmışlardır hala o havalede bu ağıtlar okunmaktadır. Hidayetin yaşamında saadet ve mutlu günler olmuş mudur bilinmez. Böylesi acılarla dolu bir yaşamada insandan başka hiçbir canlı varlık dayanamaz, buna kader mi denir, alın yazısı mı? Denir takdir hakkı okuyucularındır.

07 Aralık 2009 2-3 dakika 17 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (4)
  • 14 yıl önce

    Osman bey , Bu dünya imtihan dünyası bazılarımız sağlık ve evlat ile bazılarımız para ve mal ile bazılarımız çeşitli sıkıntılarla imtihan ediliyoruz .İnşallah imtihanı kazananlardan oluruz Tebrikler. Fevzi Gültuna

  • 14 yıl önce

    Tebrikler, güzel ve çok değişik bir hayat hikayesine ait bir öykü okudum.

  • 14 yıl önce

    gerçekten çok ilginç bir hikaye okudum

    kaleminize sağlık

  • 14 yıl önce

    Gerçekten şok oldum okuyunca.Çok ilginç.İnanıyorum kadere.İnsan hayatının acı ve sevinçlerle dolu olduğunu düşünüyorum.Her kötü bir olayın muhakkak iyi yanları da vardır.Allahın takdiri, kimse karşı gelemez. Sevgili Osman Bey, yürekten kutluyor ve kaleminiz daim olsun diyorum.