kapatma kapıyı aralık kalsın-1-

düş yorgunu beyaz eve yolu

II.bölüm

(adımı ilk inkâr ettiğimde,zambaklar kokuyordu,gizli bahçede...)


aynalar! aynalar! gördüğünüz,duymak istediklerinizi söyledi mi?
evin sol yanındaki gizemli kapı aralığı;
- yatağımın başucunda duran komidinin ikinci çekmecesinde,birinci sigarası var,dedi.


ne zaman bir ayna ile karşı karşıya gelse,hüzünlü bir öykü dolanırdı dudaklarına,anlattıkça üşür,gemiler demir alırdı karanlık sularda,ne zaman bir ayna ile karşı karşıya gelse duvarlarına aynı renkte yüzü olmayan kadınları çizer,tablolaştırırdı.yüzü olmayan kadınlar! afrika gibi aynı acıyı yüklenerek çıkıp gelirlerdi,aynalardan.yüzü olmayan kadınlar,dicle'ye hasret fırat gibi akardı,gözlerinden yüreğine...



deli beyaz,ağaçların en alt dallarındaki yapraklar gibi kimbilir belki de rüzgârsız bir gecede toprağa düşecekti.ağarmış saçları yetim olduğu kadar çalı sakallı ayva tüyü bıyıklar kadar da çocuktu.cami kubbesi gibi kendi boyundaydı kulübesi,herkes gibi abdest almak için elinde ibriği toprağı eşelerdi.komşu kızı zeynep'in kekik kokan kara uzun saçlarını tararken bakır kasede ki gölü kurutur sonra da usulca büyük bir özenle çaputla örerdi.deli beyaz lal, dudaklarda bayırlarda biten devedikeni...

fırat'ın kollarında yıldızsız bir geceye tanık olmamıştı toprak damlar,insan kokusu hayvan kokusuna çarpınca saman,tezek,dut,yaban çiçekleri sarardı etrafı...kara önlüklü çocuklar delik tabanlı ayakkabılarla horozlar öterken kalkar okula koşarlardı.kadınlar kat kat basmadan pazenden kumaşlı fistanlarını giyer bellerine pervanik bağlar ellerinde kara kazanlar merkeplerin heybelerinde azıklar nehrin kenarında çamaşır tokaçlarken teştlerde çocuklar şapur şupur sularda anadan üryan kahkahalar atardı.erkekler tarlaları sulamaya gider, kızlar rengârenk iplerle yolluk dokur utangaç gözlerini düşürürlerdi her bir ilmeğe.
deli beyaz içli içli ağlardı,türkü sesine.hüzünlü gözleri fırat'a dalar uzakları çağırırdı,deli taylar gibi...dicle'yi bekler gibi...dicle nasıl akardı,sesi olsa ağıtlarla söylerdi...dicle'yi ondan başka kimse tanımazdı.o ağlarken saçı uzun erkek çocukları yağmuru beklerdi,salyangoz toplamak için..
saçı uzun erkek çocukları okulda boynu bükük,gözleri yerde,
-örtmenim buğdaylar biçilmedi
-örtmenim meyveler olgunlaşmadı
-örtmenim benim hiç babam olmadı,diyemezlerdi.
anaların kınalı elleri makasa alışıktı,saçı uzun erkek çocukları avluda,dizlerinin arasında koyun gibi tutam tutam saçları kırpılırdı.

ve güneşin doğmadığı bir gün, köylü tası tarağı,iti,ipi,eniği toplayıp,deli beyaz'sız fırat'ı terk etti,fırat delirdi...

deli beyaz, ışıksız,ekmeksiz,susuz yine de terk etmedi kulubesini,gel gör ki dili olsaydı ağıtlar yakardı...
dicle fırat'a kavuşana kadar!
dicle fırat'a kavuşana kadar! dinleyen olmadı...
gemiler dinleyin sular altında yaşayanları
onlar yumruklarında gül savurmadı


kavga edecek birşeyin yoksa niye yaşıyorsun...

18 Ağustos 2009 2-3 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 16 yıl önce

    öykümün sonundaki kürtçe yazı neden bana sorulmadan çıkarıldı öğrenebilir miyim,böyle bir ayrım söz konusu ise arapça farsça ingilizce kelimeleri de temizleyiniz,düzeltilmeyecekse yazılarım silinsin sevgi ve saygılarımla