Kaşıkçı Dede

Ufak bir çocukken hayranlık duyduğum iki yaşlı insan vardı çevremde. Birincisi köyde yaşadığım dönemde evimize birkaç kilometre uzaklıkta oturan bir akrabamızın evlerine gittiğimizde canım sıkılmasın diye benimle ilgilenen ve ilk kez tanıdığım ya da farkında olduğum o yaşlı dede idi. Daha okula gitmeye başlamadığım bir dönemdi. Sanırım altı yaşlarında olmalıyım. Daha önce çevremdeki insanlarda görmediğim bir bilgiye sahip bu yaşlı dede beni odasına götürmüş orada benimle baş başa uzun saatler boyunca sohbet etmişti. Bana başka ülkelerden bahsetmiş, bu ülkelerin fotoğraflarının, kartpostallarının yapıştırıldığı defterinden, ansiklopedilerden bu ülkelerle ilgili görseller göstermiş ve oralarla ilgili hikayeler anlatmıştı. O yaşlı dedeyi ağzından çıkacak tek bir kelimeyi bile kaçırmamak için pür dikkat dinlemiştim. Hayret verici bir şeye bakar gibi gözlerim iri iri açılmıştı onun yanında. Yaşadığım zevk inanılmazdı. O dedemi çabucak sevmiş, ona kalpten bağlanmıştım o gün. Bende büyük bir saygı uyandırmıştı bilgisi ile ve bambaşka bir hayatın kapısını açmıştı içimde. Bu farkına vardığım yeni gerçeklik gelecekte kitap okumamı tetikledi, kitapları sevmemi sağladı. Hele o dedemin bana yaptığı tahta kaşık onu gözümde devasa bir yere yerleştirdi. Onu gözümde sanatçı yaptı. O benim en saygı duyulası arkadaşım oldu. Hiç misafirliğe gitmeyi sevmeyen ben, dedemi yine görürüm diye en önde yola koyulurdum sevinçle. Kaşıkçı dede diyordum ona bana tahta kaşık yaptığı için. Ve sanırım onun en hevesli dinleyicisi olduğum için, kaşıkçı dedem de ona her gidişimizde, beni herkesten ayrı bir köşeye çeker, baş başa sohbet ederdik. Beni koca bir insan gibi karşılar ve ilgiyle konuşurdu. Aramızdaki bu özel iletişimi ve onun anlattıklarını büyük bir mutlulukla dinlediğimi görüyor ve bundan hoşnut oluyordu. Kaşıkçı dedem o çok az da olsa gittiğimiz misafirliklerdeki muhabbetlerimizde beni derinden etkiledi. O bilgili insan geleceğimi tümden değiştiren tohumlar ekti içime. Kitapları sevmemi, kültürlü insanlara, bilgiye saygı duymamı ve onları hayranlıkla izlememi, çevremi şekillendirmedeki farkındalığımı ona borçluyum. Onun bana yapıp verdiği tahta kaşığa ben de bir çiçek yapmıştım yakma yöntemi ile. İkimizin de yaratıcılığının birleştiği bu kaşık yaratıcı kişiliğin sembolü olmuştu benim için. Hayatım boyunca yaratıcılık, özgünlük, farklılık ve içi doluluk bir dolu sıradan şey arasında dikkatimi çekti ve bana kaşıkçı dedemi hatırlattı.

İkinci hayranlık duyduğum yaşlı insan ise polis dedemdi. Ona polis dede dememin sebebi emekli bir komiser olmasından dolayıydı. Edirne'de yine bir akraba ziyaretine gittiğimizde tanıştım onunla. Her zaman olduğu gibi misafirlik beni çok sıkmıştı. Hele birkaç gün sürecek bir misafirlik daha da sıkıcı idi. Orada kalacağımız o birkaç günü nasıl geçireceğimi düşünürken, polis dedem imdadıma yetişti. Hadi odama gidip kitaplara bakalım diyerek gülümseyen gözlerle beni çalışma odasına davet etti. Odasına girdiğimizde duvarlar boyunca kütüphanesi ve sıra sıra kitaplarla dolu rafları gördüğümde bir hazine odasına girdiğimi hemencecik anladım. Kaşıkçı dedemden bir kitap hayranlığım başlamıştı zaten ama okumayı yeni söktüğüm dönemde bana yeterince kitap alınmıyor, bu hevesim pek fark edilmiyordu. Bu nedenle elime geçirdiğim resimli kitapları tekrar tekrar okuyordum, yeni bir kitap elime geçtiğinde ise bu müthiş heyecan verici oluyordu. Belki de kitapları değerli yapan o zamanlar onları zor elde etmemdi. Polis dedemin bu zengin hazinesini gördüğüm anda onu sevdim. Bu kadar çok kitabı olan bir insan çok şey biliyor olmalıydı, ona hayranlıkla baktım. Çok kitabı olan bir kimse bende ünlü birisi kadar hayranlık uyandırıcı etki yaratıyordu. Gözlerimde bir parıltı ile ona bakıyor, ağzından çıkacak her kelimeyi pür dikkat dinliyordum. Yine kaşıkçı dedemde olduğu gibi bir ruh haline bürünmüştüm bir anda. Çok değerli bir kişi yakalamıştım yine ve ondan alacağım hiçbir şeyi kaçırmamalıydım.

Polis dedemden farklı bir şeyler öğrendim o gün. Bana bir defterden okuduğu sorular sormuş cevaplarımı bir kağıda dikkatlice yazmıştı. Merakla sonunda ne olacak diye soruları tüm ciddiyetimle yanıtlıyordum. Çok uzun bir soru listesini cevapladıktan sonra defterin başına dönüp soruları yeniden okumaya başladı. Bu sefer sorular değişmişti ama bu değişmiş soruların ardından benim daha önceki sorulara vermiş olduğum yanıtları okuyunca çok komik sonuçlar çıkıyordu ortaya ve biz katıla katıla gülüyorduk. Çok eğlenmiştim bu oyun ile. Polis dedem kalbimi kazanmıştı bu küçük oyunu ile. Artık o benim arkadaşımdı ve odasındaki kitapları incelememe izin verdi. İçindeki hikayeleri anlattı sabırla. Ben de bunları okuyacağım dediğim gündü o gün. Duvarımda büyük bir kütüphanenin hayalini kurdum. Kendi paramla alacağım kitaplarım olacaktı benim de. O günden sonra polis dedem ağzımdan düşmedi, tıpkı kaşıkçı dedem gibi. Bu iki insan benim hayatımda hayranlık duyduğum yegane insanlar oldular ve o kısıtlı görüşmelerimizde her gün birlikte olduğum insanlardan çok daha fazla büyük etki yarattılar. Çocukluğumun idolleriydiler ve çok gerçektiler.

Şimdiki nesil ne yazık ki böyle idollere sahip değiller ve gerçekten çok şanssızlar. Çünkü onların idolleri gerçek bile değiller. Bir bilgisayar oyunundaki kahraman ya da ünü şişirilmiş bir şarkıcı. Bu sanal kahramanlar ne yazık ki çocukları sanal kahraman olmaya itiyor ve bunu yapmak çok kolay ve zahmetsiz. İçselleştirebilecekleri bir idolleri yok, hayatlarını temelden sarsacak, seçimlerini etkileyecek bir idolleri... Çünkü sanal idoller de moda gibi çabucak değişiyor ve idealist insanlar yaratacak güçte değil hiçbiri. İdealist olmak, bir vizyonunun olması, farklılık, yaratıcılık, özgünlük büyük tehdit altında görünüyor ve hızla tüketilecek üretimler alel acele piyasaya sürülüyor. Gençlerimizi bu furyadan korumak için onları edebiyatla tanıştırmalı ve yaratıma teşvik etmeliyiz. Onların da bir kaşıkçı dedeleri olmalı.

30 Ekim 2011 5-6 dakika 11 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    İnsanın çocukluğunda veya gençliğinde, kişiyi derinden etkileyen böyle nadide insanlar sık sık olmasada çıkıyor insanın karşısına. Gözleri sevgi dolu, beyinleri bilgi dolu bilge insanlar ve o insanlar kişinin ruh dünyasında, duygu dünyasında ileri ki yaşamını etkileyecek kadar derin etkiler bırakıyor. Bana da ilk yaş günlerimden birinde bir kitap hediye gelmişti, o gün bu gündür okumaya çalışıyorum kendimce. Güzel bir öykü Gülcan hanım tebrikler ve saygıyla...👍

  • Güzel hatıralar bunlar..Beğenerek okudum öyküyü ben de..İlk yazdığınızda dikkatimi çekmiş ve bir kısmını okumuştum zaten..Seçilmesi mutlu etti beni de..👧

    Evet haklısınız Gülcan Hanım..İnsanın sırlarını paylaşacağı bir dedesi, polis amcası ya da manevi büyükleri olmalı..Ben okurken bir Doktor büyüğüm ve bir de avukat ağabeyimle birlikte yürüdüm öğrencilik yollarını..Birisini fatihalarla diğerini mesajlarla hatırlıyorum sürekli..Önemli ve güzel şeyler bunlar..Tebrikler ..👍