Kaybolan Gençlik 4

Güneş bu sabah gülen yüzünü göstermemişti. Etraf hala soğukluğunu ve donukluğunu muhafaza ediyordu. İnsanların yüzleri de sabahın ritmine ayak uydurmuştu. Sanki kavgalı bir gecenin sabahını yaşıyor gibiydiler.
Bu sırada Özlem yavaş yavaş kendine geliyordu. Gözleri açılırken sanki oda başına yıkılacakmış gibi geliyordu. Bir kazan içki içmiş gibi sarhoş hissediyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı. Ama birden gözleri yatakta çıplak bir şekilde uzanmış olan kel adama takıldı. Şaşırdı. Bu sırada kendisini karşıdaki dolabın boy aynasında gördüğünde yıkıldı. Kendiside çırılçıplaktı. Saçları dağılmış, gözleri morarmıştı. Kalktı aynada kendisini süzdü. Güzellik işte ortadaydı. Hem de kendisine anne ve babası karışmıyordu. Hiç tanımadığı bir adamın yatağında sabahlamıştı. Genç kızlık diye bir kaygısı kalmamıştı artık. Pencereyi açıp dışarıya baktı. Gök ağlıyordu, kendisi gibi gencecik çocukların özgürlüğe, uyuşturucuya ve servete kurban edilişine.
Kendinde değildi. Anlamsız gözlerle etrafa baktı. Babası yaşında bir adam kendisine özgürlük veriyordu, genç kızlığını alarak. Çıplak bir vaziyette kapıya yöneldi. Üzerine aldığı örtü yavaşça elinden kayıyor ve bedeninin en mahrem yerlerini bile fütursuzca sergiliyordu. Kardeşim dediği Burcu ise bir koltukta hala uyuyordu.
Kenarda sehpanın üstünde duran bir toz torbasını gördü. İlk önce anne babası canlandı gözlerinde. Sonra gelinliği ve evliliğini hayal etti. Ağlayan bir annenin dua eden dudaklarından yankılanan sesi duymuyordu. Eğildi sehpadaki tozu burnuna götürdü. Çekti çekti çekti. Hayat çekildi gözlerinden. Özgürlüğe uzanan bir yol çekilen bir nefes beyaz toza kurban edilmişti. Pürüzsüz bembeyaz bedeni bütün masumluğuyla yere uzanmıştı.
Dışarıda yağmur yağıyordu. Baba ağlıyor, anne ise dua ediyordu. Özlem ise özlediği hayata kanat çırparken tam hayallerinden vurulmuştu. Bir kuş gibi özgürlüğü hayal ediyordu. Ama avcıların pusuda durduğunu ve çeşitli tuzaklarla küçücük yüreklerinden vurarak hayatlarını alacaklarını düşünememişti.
Bir babanın kızgınlığı, bir annenin azarlaması tanımadığı bir adamın yatağında bulunmaktan çok daha iyiydi. Bunu anlayacak kadar tecrübe yaşamamıştı zavallı özlem.
Dışarıda yağmur yağıyordu. Gök ağlıyordu gençliğin mahkûm edilmeye çalışıldığı özgürlük kaderine. Modern bir yaşam hevesiyle evlerini terk eden kızlar, lüks yataklarda kel ve göbekli adamların iğrenç arzularına yem oluyorlardı.
Elveda özgürlük. Özlem'in dudakları mosmor olmuştu. Mösyö Joker ise ayıldığında keyifli bir geceyi bir genç kızın yıkılan hayalleriyle geçirmenin mutluluğuyla gerindi. Yanında Özlem'i göremeyince umursamaz bir tavırla kalktı. Yatak dağılmış, örtü yerlerde geziyordu. Odanın kapısı açıktı. Dışarıya baktı, Özlem yerde yatıyordu. Burcu'ya uyandırdı.
?Kalk şu kaltağı yok et.
Bir genç kızın özgürlük hayali kaltaklığın acımazlığında göklere kanat çırpmıştı.

27 Nisan 2011 2-3 dakika 77 öyküsü var.
Yorumlar (1)