Kayısı Ağacı ve Çernobil Faciası.

Her yaz tatilini çoğunlukla Sivasın Gökçeken ilçesinde geçiriyordum,kendim Giresun Çamolukluyum bizim memlekette kimsemiz olmadığından dolayı genellikle eşimin memleketini tercih ediyorduk.İş yerinde bu alay konusu bile oluyordu,gerçi derler ya milletin ağzı torba değil ki büzesin,bende gülüp geçiyordum.Hazırlığımız yapıp yola koyulduk,uzun bir otobüs yolculuğundan sonra köye vardık,hoşbeşten sonra kahvaltımızı edip,kısa bir dinlenmeye koyulduk.Bir iki saatlik uyuma yol yorgunluğumuzu atmamıza vesile olmuştu.Ben her zaman ki gibi eşimi de yanıma alıp,göl arası denilen bahçeye gitmeyi düşündüm,eve on beş dakika çekiyordu.Bahçeye gitmemde amaç temiz hava alıp,bahçedeki meyve ağaçlarından canlı canlı bir başka deyişle organik meyvelerden yemekti.Oranın verdiği huzur bütün stresimi atıyordu.Birde ne görüm ? kayısı ağaçlarında her zamanki gibi kayısı yoktu,hep ağacın dibine dökülmüş,olanlar ise ufak,noktalı şekilde sanki darbe yemiş gibiydi.Diğer meyvelerin de onlardan aşağı kalan tarafı yoktu.Merak içinde eşime sordum bunlara ne olmuş,ben bunların hasretiyle buraya geldim dedim,kayınvalidem oğlum,buraya da Çernobil vurdu,burayı etkiledi dedi.Bir sessizlik oldu ! Ben ise düşündüm Ç e r n o b i l..... nere burası nere.Burayı nasıl etkiler.Uzak değil mi diye.O an aklıma iş yeri geldi Çernobil olayı olduğu zaman gazeteler,Televizyon bas bas bağırıyordu bu olayın ciddiyetini,akibetini. Arkadaşların günlük ağızlarında hep bu olay,ben ise içimden yeter ya diyordum,başka konu yok mu,memleketin o kadar olayı varken.Arkadaşlara başka konudan örnekler vererek,konuyu değiştirmek istiyordum.Nasıl olsa bizim memlekette olmadı,bize uzak diye.İşte benimkisi cahilce düşünceydi.Ateş düştüğü yeri yakar ama,bu ateş yayılabilir,başkalarını da etkileyebilirdi. Korktuğum başıma gelmişti,gittiğim yerde kendi köyümüzde karşıma çıkmıştı,kayısı ağaçları kurumuş,mevye vermez olmuştu.Gerçi diğer ağaçlarda kurumuş meyve vermez olmuştu.Karadenize yakın yerler hep etkilenmişti.Ağaçların dışında ya insanlar onlara bir şey olmamış mıydı,tabi ki zarar büyüktü zamanla ortaya çıkacaktı.Ben o bireysel düşünmem en büyük hatamdı.Baktım annemin gözünden yaş akıyordu,doğru üzülmemek elde değildi.Bir kayısı ağacı bana büyük bir ders vermişti.Dünyanın her hangi bir yerindeki acı bizim ortak acımız olması gerekti.Acılar evrenseldir,kim bilir oralarda yüzlerce kişi zarar gördü,anne,baba,çocuklar etkilendi.Ben ise bunun farkında değildim.Hep diyorlar ya geçim telaşı,dünya koşturmasından vakit kalmıyor diye,ne yapıp ne edip,vakit bulacağız,birbirimizi arayıp soracağız,birimizin başı sıkışsa yardıma koşacağız,neme lazım demeyeceğiz.Acının uzağı yakın,yerlisi yabancısı olmaz,dilerim buna benzer başka acılardan zarar görmez tüm insanlar. Barış ve huzur içinde yaşanır.

28 Ocak 2013 2-3 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 7 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarız👑