Kedili Teyze ve Mahallenin Sahipleri

Bizim mahallede bir teyze vardı; seksenli yaşlara merdiven dayamış, sessiz, yüzünde hiç anlam veremediğimiz huzuru ve asaletiyle tuhaf bir kadındı biz çocuklar ona kedili teyze diyorduk.

İsmini hatırlayamadığım bu teyzeden bir çokları rahatsız olurdu, genci yaşlısı herkesin dilinde benzer sitemler şikayetler ;

"-Mahallenin kedileri bitti diğer mahallenin kedileri de buraları sardı...

- Her yerden yavru kediler çıkıyor böyle sevgimi olur yazık ediliyor yavrulara...

- İşte yok efendim bu sokak, hayvan barınağımı olmuşmuş..." bir sürü sitem şikayet...

Hep meraklı gözlerle takip ederdim bu teyzeyi…Kimi duvar dibinde çekirdek çitlerken, kimi Alman kale top oynarken...

O yaz damacana su satan bir dükkana çırak girdim bana gün doğdu :)

Meğer bu teyzede bizim markanın abonesiymiş; abonelere adres sormuyoruz önceden belirlenmiş kodların adresi bir panoda asılı oluyordu.. Şimdi hatırlayamadığım 167-169 gibi bir kod ile suyu götürdüğüm bu bina sokağın en zengin binası ve teyzenin evi giriş katındaydı. Kapı açıldığında karşımda kedili teyze ve hemen üzerimden uçan bir muhabbet kuşu. İçerden gelen onlarca miyav sesleri, ayaküstü sayabildiğim kadarıyla otuza yakın kuyruğu bacağı kulağı bandajlı hayvanlar bi kaç hamile kedi. Köşede ayağı bandajlı bir yavru köpek ve dahası...

Damacanayı kaldıracak gücü olmadığını bu kadar yakından görünce anlamıştım ki ben kendimde su arabasıyla kolay, elde zor kaldırıyordum on dokuz litrelik şişe !

Mutfağına kadar taşıyabileceğimi söyledim ve ikna etmiştim.

Hemen bir limonata ikram ile oturttu beni. Bende on dördüme falan gireceğim çocuğum daha.

Bana daha ilk hitabında omuzlarım düştü yere, gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Kedili Teyze:
"Evladım çok zahmet buyurdunuz, lütfen buyurun hararetinizi alır... Soluklanın lütfen" :)

Allah Allah diyorum kendi kendime; acaba arkamda biri mi var ?
Bana mı sesleniyor teyze ?
Siz de kim falan diyemedim tabi o an anladım farklı bir teyze bu...

Meğer teyzemiz - doksanlı yıllarda yaşı seksenin üzerindeydi - Osmanlı’da bir Sancak Beyinin torunuymuş bizim mahalle ve civarda ki diğer iki mahallede ona dedesinden miras kalan araziymiş... Buralar hep ay çiçek tarlasıymış şimdi ki belediyenin olduğu yer havuzlu meydanda Mustafa Reşit Paşa’nın Harasıymış… Evin mobilyaları, duvarda ki tablolar, zevkle döşenmiş vitrinler teyzenin dilinde ki zarafet duruşundaki asalet baya hayran kalmıştım...

Meğer teyzenin babası mübadele yıllarında, şimdi bizim mahalle olan arazisinin sadece altıda birini kendine bırakıp kalanını evi barkı Yunan mezaliminde yanan soydaşlara hibe etmiş… Şimdi onların torunları bu sokakta "Ne çok yavru kedi var" diyorlar...

Uzattım bağışlayın bu hatıramı bana hatırlatan Osman Akçay Hocamın
“ Gariban’ın Bekleyişi” yazısı olup tavsiyeleri üzerine yayınlamış bulunuyorum, sevgilerimle…

S(y)N

15 Ağustos 2021 2-3 dakika 14 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (3)
  • 2 yıl önce

    Bu hikayeyi benim Gariban'ın Bekleyişi isimli öykümün yorum kısmında paylaşmıştınız. O kadar ibretlik bir hikaye idi ki beni kırmayıp burada hikayenizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.

    Değişik söyleniş versiyonları olan bir atasözümüz var:

    'Baba (babası) oğluna bir bağ bağışlamış (vermiş), oğul (oğlu) babasına bir salkım üzüm vermemiş (üzümü çok görmüş)'

    Sizin hikaye tam da bu atasözünün açıklaması gibi olmuş.

    Değerli Üstadım;

    Harika bir yazma beceriniz var. Yazmaktan ve paylaşmaktan hiçbir zaman çekinmeyin.

    Kaleminize gönlünüze sağlık.

    Saygılarımla.

  • 2 yıl önce

    Geçmiş zaman insanları hele de savaş yıllarını görmüş geçirmiş insanlarımız, teyzelerimiz, amcalarımız, dedelerimizin insanlara ve diğer canlılara yaklaşımı daha bir sevecen daha bir farklı oluyor gibi. Biz de tanımış olduk bu kedi seven teyzemizi... Kutlarım içtenlikle...

  • 2 yıl önce

    Bugün okuduğum haber ve daire 16 geldi aklıma sizin öykünüzü okuyunca. Mahalle sahibi bir yana insan mülkün, canlının, dünyanın, her şeyin sahibi olarak görüyor ne yazık ki kendisini. Kutlarım kaleminizi.