Kim Sadakatsiz Kim Ruhsuz İçimizdeki Fingirdek Kim

Basit bir tartışma sonrasında üç gündür ne mesajlarıma karşılık vermiş ne de telefonlarıma çıkmıştı. 31 yaşında kocaman kadındı, bir fikir ayrılığını bu kadar büyütmenin ne âlemi vardı ki. Bazen gerçekten kadınları anlamakta zorluk çekiyorum. Çalıştığı avukatlık bürosuna gittim.
'Merhaba Ayça nasılsın?'
'Her zamanki gibi ne olsun dünya işleri uğraşıyoruz, sen nasılsın Mustafa.'
'Aslında pek iyi değilim, Sevgiyle tartıştık biraz telefonlarımı açmıyor işe geldi mi bugün?'
'Erken çıktı bugün. Evet, bahsetti tartıştığınızdan, çıkıyorum ben de bir yerde oturur konuşuruz.'
'Çok iyi olur .'
Oldukça samimi ve içten biriydi Ayça. Sevginin işyerindeki en yakın arkadaşıydı. Neler düşündüğünü ona anlatmış olmalıydı. İşyerinden çıkıp sahile yakın bir yerde kalabalık olmayan bir kafede oturduk.
'Neler anlattı sana tartışmamızla ilgili.'
'Üstüne çok gittiğini ve ilgisiz davrandığını söyledi.'
'Bu da ne demek şimdi, onunla ne kadar ilgilendiğimi sen de biliyorsun.'
'Bir müddet üstüne düşme Mustafa ona biraz zaman tanımalısın.'
Ayça'nın bacağının masanın altından bacaklarıma değdiğini hissediyordum. Bunu onun bilerek mi yaptığını anlayamadım.
'İlişkiye ara vermek ne demek, bir nevi bitirmek gibi.'
'Bazen kadınlar düşünmek isterler bırak düşünsün aklı başına gelir, senin gibisini nerede bulacak.'
'Ayça itiraf ediyorum kadınları bazen anlamıyorum. Bu dönemi düşünmek yerine konuşarak geçirmek daha mantıklı değil mi?'
Ayça'nın bacakları, bacaklarıma sıcacık sürtünmeye devam ediyordu. Bunu bilerek yaptığından emindim artık. Sözlerinde hiçbir açık vermeyen Ayça'nın gözlerinde şehvet parıltılarını görmeye başlamıştım.
'Sevginin gerçekten düşünmeye ihtiyacı var Mustafa. Kafası karışık konuşmayla bunu çözemezsiniz.'
'Bunu çözmenin başka bir yolu olmalı.'
Ayçanın bacağı benimkilere yapışmıştı. Bacaklarımın titrediğini hissediyor, ancak onları kıpırdatamıyordum. Kasıklarımdan başlayan sıcak bir ateşin bedenime doğru yayıldığını hissettim.
'Sen bir düşün tekrar konuşuruz, geç oldu ben kalkayım artık.'
Ayçayı eve bıraktıktan sonra kendi evime gidip başımı yastığa koydum. Zihnim Sevgi ile sorunları düşünmektense, bedenimdeki ateşi fitilleyerek kuyruksallayan Ayçayı düşünmeye başladı. Genlerimdeki maceracı ruh ortaya çıkmıştı.
Sevgi adliyede işini bitirdiği zaman genelde tekrar büroya dönmezdi. Ayça orada sekreterlik yaptığından mesai bitimine kadar kalıyordu. Ertesi gün mesai saatinin sonunda tekrar Sevgiyle konuşma bahanesiyle Ayça'yı görmeye gittim. Kadınları anlamaya çalışıp değer veren bir Kazanova'dan, gerektiğinde her türlü yalanı söyleyip onları yatağa atan Don Juan lığa geçiş yapmıştım.
'Merhaba Ayça, nasılsın? Sevgiyle konuşmaya geldim ofiste mi?
'Öğleden sonra gelmedi, çıkıyorum bende konuşuruz istersen.'
Ayça ?nın dekoltesinden her an bir frikik verecek gibi görünen dolgun göğüslerine takıldı gözüm. Tekrar aynı kafeye gidip oturduk.
'Sevgiyle konuşabildin mi Mustafa?'
'Aramadım tekrar üzerine gitmek istemiyorum artık.'
'Ne yapmayı düşünüyorsun peki?' diye sahte bir merakla sordu Ayça. Gözlerinde sadece içinde yanan ve beni de yakmaya hazır şehvet parıltılarını görüyordum.
'Beni dinlemek, anlamak istemeyen bir kadına karşı yapılacak çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bir veda bile etmeden çekip gitmeyi tercih eden bir kadına açıkçası ben de veda etmekten vazgeçtim.'
Ayça bacaklarını iki bacağımın arasında sürtmeye başlamıştı. Masanın uzun bir örtüsü olduğu için birilerinin göreceği gibi bir endişesi yoktu. Bacaklarımı kapatıp onunkilere bastırdım.
'Sevgi ile bugün biraz lafladık anladığım kadarıyla seninle olan ilişkisini bitirmiş durumda. Daha fazla seninle birlikte olmak istemediğini söyledi.'
'Bunu bana söylemesi gerekmiyor muydu sence de?'
Ayça yumuşacık elleriyle ellerimi tutup şefkatli olmaya çalışan ama her yerinden şehvet fışkıran bir ifadeyle,
'Seni anlıyorum ve bu zor günlerinde yanında olmaktan başka bir şey istemiyorum. Eğer sende istersen?'
Daha önce hiçbir kız arkadaşımın arkadaşıyla bir birliktelik yaşamamıştım ama karşımdaki kadın bana projektörlerle yeşil ışık yakmışken nasıl görmezden gelip, yaralı kalbimi tamir edebilirdim ki.
'Ne kadar yakınımda olacaksın?'
'Ne kadar yakınında olmamı istersen.'
'Aramızdan su sızmasın istiyorum, birbirimize o kadar yakın olalım ki birbirimizin ateşinde yanalım. Alev almaya cesaretin var mı?'
Aman Allah'ım bacaklarımda olan eli yavaş yavaş erkekliğime mi yaklaşıyordu yoksa ben mi hayal kurmaya başlamıştım.
'İstanbul'un bütün itfaiyeleri gelse bile söndüremesin ateşimizi.'
Anlamsız bir bocalama yaşadım.
'Fakat Sevgi'i...' diye salakça bir cümle kuracakken Ayça benden daha akıllıca davranıp dolgun dudaklarıyla dudaklarıma kapandı. Bir süre mücadele ettikten sonra siktir et Sevgi'yi dedi içimdeki akıllı çocuk.
Sevgi bana haber verme zahmetine katlanmadan beni terk etti, ben Sevgi'yi kaybetmemek için mücadele edip Ayça'yı devreye soktum, Ayça beni ayartmak için benim ufaklığı baştan çıkardı, benim ufaklık baştan çıkınca ben yolumdan saptım. Şimdi ben mi sadakatsizim, Sevgi mi ruhsuz, yoksa Ayça mı fingirdek. Anlamadım ki...

27 Ocak 2015 5-6 dakika 37 öyküsü var.
Yorumlar