Kırık Yumurtalar

Bir yaz sabahı Kınalıada. Sahil boyu uzanan caddede 14-15 yaşlarında bir delikanlı bisikletini acemice sürmeye çabalamaktaydı. Acemi olduğu her halinden belliydi, çünkü bisiklet yolu bir türlü dikine gidemiyordu. Bir deniz tarafındaki, bir evlerin bulunduğu taraftaki kaldırıma çarpıp duruyordu... Bisikletin sürme koluna bağlı file bu arada sallanıp duruyordu. Zaten zor sağlanan denge hem de varılmak istenen hedefteki eve birkaç metre kala filedeki dört adet yumurtayı da yanına katmak suretiyle yerde son buluyordu.



Delikanlı bir lise öğrencisiydi ve yaz tatilinde Ankara'lı zengin bir ailenin bu dört katlı, her katında yüksek tahsilli oğulların, en alt katında anne babanın oturduğu evin getir ? götür işlerini yapmakta, bahçeyi süpürüp çiçekleri sulamakta, budamakta ve bazen de evin tekerlekli sandalyeye bağlı büyük hanımını gezdirmekteydi...



Evin tenis kortu da vardı. Genç ve güzel kızlar tenis dersleri almaya geliyordu. Delikanlı o güne değin kitaplarda okuduğu bir yaşantının resimlerini görmeye başlamıştı. Fakirlik edebiyatı yapmanın kötü bir şey olduğunu bilmekte, zenginlerin de insan olduğu gerçeğini anlamaya çalışmaktaydı.



Köyünden tanıdığı iki kişi de adada bir bakkalın evlere servis işinde çalışmaktaydı. Onlarla birlikte yanlarında çalışmakta olduğu ailenin adanın ücra bir yerinde yıkılmaya yüz tutmuş ahşap evlerinin bir odasında kalmaktaydı.



Evin bodrum katına atılmış bisiklete de tamir ettirerek çalışacağı yaz tatili boyunca binmesine de izin verildiğinde havalara uçmuştu.



O evde çalışırken en çok dikkatini çeken şey ev işlerini ve yemekleri yapan ablaların kendileri için başka yemekler yapmasıydı. Kendisine bu ayrıca yapılan yemeklerden verilmesini anlıyordu ama yemeği yapan kimsenin ev halkına yaptığı yemeklerden yiyememesini anlayamıyordu.



Oysa aynı olayı bir yıl sonra yine bir yaz tatilinde Bostancı'nın ünlü bir et lokantasında çalışırken hiçbir gün et yiyemeden tekrar yaşayacaktı.



İşte o gün o yumurtaların kırıldığı gün yaşamını tekerlekli sandalyeye bağlı olarak sürdüren evin hanımına bisikletten düştüğünü ve yumurtaların kırıldığını söylediği gün direkt olarak şu yanıtı almıştı...

'' Koş o yumurtaları çabucak al. Parasını da sen ödeyeceksin''

Delikanlı bir daha hiç bisiklete binemedi. Ama nedense et lokantasında hiç yiyemediği kuzu tandırı her rastladığı yerde yiyor.

13 Ocak 2014 2-3 dakika 21 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    Çocukluk yıllarından dolu dolu bir öykü az hüzün de var öykü de. Kutlarım Dursun bey içtenlikle...👍