Kirpik Eşiğinden Dışarı Sızanlar

İç dünyasının kirpik eşiğinden dışarıya sızan yaşlar, içerideki hasarın bir hayli büyük olduğuna işaret ediyordu. Yine derinlerdeki ana duygulardan biri hatta birkaçı patlamış olmalıydı. Afet Yönetim Merkezince duruma el konulmazsa bahse konu kişinin kendi selinde boğulması an meselesiydi.

Bedenine sımsıkı oturan rengi uçmuş siyah ceketinin geniş iç cebinden bir kalem ve küçük bir not defteri çıkaran Rıfat, süratle koltuğuna oturdu. Masaya iyice yaklaştıktan sonra derin bir nefes aldı. Yavaş yavaş bırakırken de parmaklarının ucuna sıkıştırdığı kalemini kâğıt üzerinde hareket ettirmeye başladı.

Sol üst köşeye günün tarihi attıktan sonra kolundaki saate baktı. 16 Eylül 2011'in yanına 10.30 diye de ekleme yaptı. Başlığa 'ilgiliden başkası kesinlikle içeriği okuyamaz' diye büyük harflerle not düştü ve başladı yazmaya.

'Yeni bir vakayla daha karşı karşıyayım. Kızın düşünce sistemi tamamen alt üst olmuş durumda. Bilinci açık fakat iletişime kapalı. Beyin, duyguları yönetmekte oldukça aciz. Akli selim kararlar alması imkansız gibi görünüyor. Duygular, yönetime sıkı el koymuş, mantık yolu ise tamamen çıkmazda. Sinirleri o kadar katı ki gevşetmek olanaksız. Hassas bütün noktaları sağırlaşmış, gözleri de hiçbir şey görmüyor. Durum tamamen anlattığımdan ibarettir. İleri tetkik ve tedavi için tarafınızca değerlendirilmesini arz ederim.'

Faks makinasının alıcı tarafında siyah düz saçlı, gözlükleri, minyon yüzüne göre bayağı bayağı büyük duran sekreter Selma ofisinde harıl harıl çalışıyordu. Uzaktan bakılınca, raf raf dizilmiş klasörler kızın üzerine düştü düşecek izlenimi uyandırıyordu. Selma, önündeki sepete düşen faksı itinayla ikiye katladı ve sümen içerisine koydu. Fatih Beyin kapısının üzerindeki 'meşgul yazısı' kaybolur kaybolmaz kapıyı tıklatıp 'gel' sesinin ardından içeriye girdi.

Fatih, sümeni masanın üzerine usulca bırakan Selma'ya teşekkür ettikten sonra 'gidebilirsin' dedi tok bir ses tonuyla. Selma, başı ile selam verdikten sonra odadan sessizce ayrıldı.

Fatih, sümeni vakit kaybetmeden açtı ve kendisine gönderilen faksa süratle göz gezdirdi. Ardından parmağı, telefondaki kırmızı düğmeye usulca dokundu. Ahizenin öbür ucundaki ses Rıfat'a aitti.

'Vaka İzleme Odası buyurun!'

'Ben Fatih. Gönderdiğin notu aldım. Hemen bir araç gönderiyorum. Kızı vakit kaybetmeden buraya getir. Bekliyorum!'

'Emredersiniz efendim.'

Fatih, konuşmasını bitirir bitirmez en güvendiği dostu aynı zamanda asistanı olan Zeki'yi yanına çağırdı. İki oda yanında çalışan Zeki, koşar adımlarla içeriye girdi.

'Efendim yeni bir vaka mı var?' diye sordu telaşlı bir şekilde.

'Evet birazdan gelecek. Sen de yanımda ol istedim. Tecrübelerinden faydalanmak hoşuma gidiyor. Üstelik bu inanılmaz güzel projenin baş mimarı da sensin. Pilot uygulamayı şimdilik başarı ile yürütüyoruz. Düşünsene düşlediğimiz hedefe ulaştığımızda tüm ülke bizi konuşacak! Proje ne zaman nihai şeklini alacak Zeki?'

'Kasım ayı sonunda projeyi hayata geçirebileceğimizi düşünüyorum. Getireceği yankıyı düşündükçe heyecanım daha da büyüyor. Gözyaşları da terörün bir çeşidi gibi. Ne çok kişiyi yaralıyor, hatta intiharlara bile yol açabiliyor. Duygu trafiğinin hız sınırlarını aştığı dönemlerde insan ne hallere düşüyor. Hedefimiz gözyaşlarını yıl sonuna kadar kökünden kurutmak. Gerekirse timler oluşturacağız. İnsanların bir damla gözyaşı akıtmamaları için elimizden geleni yapacağız. Moral, motivasyon ne gerekiyorsa fazlasıyla sağlayacağız. Yakınında derdini paylaşacak bir omuz bulamayan karşısında bizi bulacak ve hayata farklı bir pencereden bakacak. Çok umutluyum efendim. Bir gün gözyaşı sadece resimlerde kalacak, insanlar gözyaşı akıtmanın gereksiz olduğu konusunda bize inanacaklar!'

Fatih, birden durgunlaştı. Ayağa kalktı ve pencereyi sonuna kadar açtı. Bir süre dışarıyı izledikten sonra arkasını dönmeden 'Peki ya kişi canından çok sevdiği bir yakınını kaybetmişse!' dedi kısık ve çatallı bir sesle.

Asistanı elini alnına götürüp ovalamaya başladı. Fatih, iki yıl önce biricik eşini bir kaza sonrası kaybetmiş ve günlerce gözyaşı dökmüştü. Bu projeyi hazırlarken bu konuyu nasıl da atlamıştı. Çünkü kendisi bu zamana kadar hiçbir yakınını kaybetmemişti. Nasıl bir duygu olduğunu da tam olarak bilmiyordu. Gözyaşlarının uğrunda değecek veya değmeyecek olanı olur muydu acaba? Sevgilisinden ayrılanın, ihanete ve iftiraya uğrayanın, iş hayatındaki olumsuzluklar sonucu akıtılan gözyaşı ile ölüm sonrası dökülen yaşlar aynı kefeye konulabilir miydi? Birden içinin karardığını hissetti.

Fatih, gözyaşlarını sildikten sonra yutkundu ve kendine çeki düzen verdikten sonra Zeki'nin yanına geldi. Omzuna dokundu ve gözlerinin içine bakarak 'canı acımayan gözyaşı dökmez be Fatih. Fiziksel acı da ağlatır, ruhsal acı da önemli olan yanında destek olacak birini bulabilmektir. Bu anlamda projemiz amacına ulaşacaktır. Biz, yalnız başına gözyaşı dökenlerin tesellisi olacağız ve büyük bir hizmet vermiş olacağız'

Bir süre sessizlik hakim oldu odaya. Sözler değil gözler konuştu. Fatih kolundaki saatine baktı ve 'Nerede kaldı Rıfat!' demeye kalmadan Sekreter içeriye girdi.

'Efendim müsaitseniz Rıfat Bey geldi. Beraberinde de gözleri kıpkırmızı bir kız var. Göndereyim mi?'

'Elbette biz ne için buradayız. Bekliyorum hemen gelsinler!'

16 Eylül 2011 5-6 dakika 47 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Öykümü güne gelmeye layık bulan Değerli Seçki Kurulu'na ve sevgili arkadaşlarıma teşekkür ederim. Saygılarımla.