Kıyamet Biziz 4

Her yerdeydiler.lambaların üzerinde, kapıyı havanın bile girmeyeceği biçimde sıkı sıkıya doldurmuşlardı.jacob için çare yokmuş gibiydi. Simsiyah gözleri ve vücuduna ışığın girmesine bile izin vermeyecek şekilde sapsarı tüyleri bilim-kurgu filmlerinde saatlerce çalışılan hayal ürünü yaratıkları andırıyordu.

Yavaşça geri çekildiler.aniden ağızlarını var güçleriyle açıp olabildiğince yüksek frekanslı kulakları sağır edecek bir gürültü sağanağı başlamıştı.

Jacob sıkıca kulaklarını kavramış, boynunu çizen cam parçasının acısıyla dizleri üzerinde suratını gizlemiş hiçbir şey duymamakla beraber kendini onların eline bırakmıştı. no'ların...

Kafasını kaldırdı, büyük bir telaş hakimdi.ama bu koşuşturma arasında gözüne çarpan simsiyah bir zincire sıkıca bağlanmış olan fiziki olarak diğerleri gibi olmasına rağmen gözleri dolmuş acıyla kendisini izleyen biri olmasıydı.
jacob ayağı kalkmayı denedi.o sırada içeriye giren saçlarından suratlarını belleyemediği onlarca varlık üzerine doğru geliyor.yakmış oldukları ateşleri jacobun üzerine savuruyordu.gözleri sıcaktan dolmaya vücudu ise kavrulmaya yüz tutmuştu.ateşin yavaş yavaş uzaklaştığını görmesiyle derin bir nefes alışı aynı ana denk geldi.

Bir yol açtılar çevresi ateşten bir yol.şuan yaşadıklarına anlam yükleyemeyecek kadar acı çekmişti jacob. Rüyaların onu içine aldığını fark etmeyi ummasına rağmen durum hiç düşündüklerine uymuyordu.

Açılan yol içerisinde tanıdık bir sima vardı.sita... yaşamının en nefret ederek yaşadığı döneminin mimarı...ve şimdi karşısına hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği bir şekilde çıkmıştı.

-ooo jacob özledim seni dostum.merhaba demeyecek misin?arkadaşlarımı tanımana olanak sağladım yeterince. umarım bunu becerecek kadar ilerletebilmişindir o ilkokul zekanı.
-sita sen...sen ne oldu?ne istiyorsun?

-olmaz ama sıkılmak en nefret ettiğimdir.biraz canlanalım ne dersin...hatırlar mısın o yılları bilmem.hani imkansızı istiyordun sen.

-killy...


Hala zor işiten kulağına bir zincir sesi yardım etti.görmüştü onu.yıllarca ölüm bile korkmuştu aşkından.sapsarı tüyler arasında boğulmasına rağmen gözleri hiç değişmemişti.tıpkı denizin mavisini çalan bir prensesti.

Yaşadıklarına anlam yüklemek güçtü.ve inkar etmekte.o sinir edici müzik yine başlamıştı çalmaya.ve yine ateşlerle baş başaydı.ne istiyor olabilirdi.bedeni ter kusmaktan bıkmıştı.çığlıkların dayanılmaz acısını yine çekmeye başladı.şimdi yaşmak istediği ilk hayali gerçek oluyordu.gözleri kapanıyor ve sihirler dünyasına yelken açıyordu.rüya mı görecekti yoksa...jacob rüyaları görmeye çalışırken rüyaların onu çoktan kendine esir aldığının farkında değildi henüz...

13 Haziran 2009 2-3 dakika 9 öyküsü var.
Yorumlar