Kokar Mokar Tok Tutar

Çağımızda, her sorumuza cevap veren internette en çok aranan konular arasında „Tuvalet kokusu nasıl önlenir?“ sorusunun sandığınızdan çok önlerde olduğunu biliyormuydunuz?

Bazı evler komple kokudan etkilenir bazen de sadece tuvalet içinde koku oluşur. Eğer binanın en alt katında iseniz koku rögardan gelen bir koku olabilir. Sizi rahatsız eden bu durum çoğu zaman çözülemediğinden kokuyu çekmeye devam edersiniz.

Bazen de sizin için var olan, müthiş hizmetleri sunan şirketlere baş vurarak, bu koku sorununuzu çözersiniz.

Onların reklamlarında söylediklerine inanırsınız.

Tuvalet Kokusu Nasıl Giderilir ?

Yukarıda bahsedilen kokuya sebep çözüm sağlayan ve mutlak kokunun yerini tespit edebilen firmamız hangi cihazlar ile bu tür sorunları çözmektedir ? ve şunu da belirtelim koku tespiti işlemlerinde hiç bir yeri kırmıyoruz.

Kötü kokuya sebep bir tıkanıklık ise, Tıkanıklık açma robot cihazları kullanılır, İstanbul’da sadece bir kaç firma da bulunan bu cihazlar, sorunun garantili çözümünü sağlar.

Pimaş borularda bir çatlak var ise, Yurt dışından ithal oldukça pahalı kameralı görüntüleme cihazlarımız ile pimaş borulara gönderilen kameramız, pimaşlarda ne tür bir sorun var hepsini dahili hafızasına kaydederek sorunu tespit eder.

Koku tespit cihazımız ise, kokuyu görünür bir hale getirerek, bir duman şeklinde görünmesi sağlar ve fiziksel olarak gözle görünen kokular artık gün yüzündedir, koku tuvalet kenarların da mı geliyor, lavabonun altında mı, pimaş da ki bir açıklıktan mı, binayı inşa edenlerin ustalık hatalarından mı yoksa havalandırma boşluğundan mı ? nokta atışı tespit edilir ve soruna garantili müdahale gerçekleştirilir.

Kaliteli Bir Yaşam İçin Koku Tespiti Yaptırın

Sağlık konusunda söylenecek çok şey var, ancak zaten sizler kötü kokuların ne denli insan vucüduna zararlı olduğunu bilmektesiniz, kaliteli bir yaşam isteyenlerin tercihi olan Protesisat, banyoda, mutfakta, tuvalette, hatta havalandırma boşluklarından gelebilecek tüm kötü kokuları tespit eder ve sizi kötü kokusuz, kaliteli bir yaşam sürecek ortama hazırlar.

Kokuyu görünür kılan teknikler.

Kaliteli bir yaşam için yaptırmanız öngörülen koku tespitleri.

Bütün bunlar, eğitilmiş ve gelişmiş toplumlarda genelde baş vurulan çözüm yolları, bu doğru. Bizim keneflerimizden ve bizim insanlarımızdan bahsettiğimiz zaman sorunlar ve çözüm yolları değişiyor. Bizim dünyamız, binalarımız, keneflerimiz ve kafamız farklı.

Şehirlerimizin altyapısı, kanalizasyonlarımız,mimarimiz farklı.

Kenefe döktüğümüz çöpler farklı.

Sıçmamız farklı.

Götümüzü temizlememiz farklı.

Boka bakış açımız farklı. Bizim toplum olarak kabullendiğimiz kokular var. Ayak kokusu, bayat yumurta kokusu, sarımsak kokusu, et kokusu, balık kokusu gibi, her soluklanışımızda „Oh be ya da of be!“ dediğimiz milli kokularımız bunlar, biz bu kokulardan, kokuşmuşluktan vazgeçmeyiz. Hele hele rakı kokusundan ve ter kokusundan asla ve asla vazgeçmeyiz.

Boktan ülkelerin inşa edildiği bir dünyada yaşıyoruz.

Asla bokumuzdan ve kokumuzdan vazgeçmeyiz. Tek bildiğimiz sözü tekrarlayıp duduruz.

Kokar mokar ama tok tutar, vazgeçilmez sözümüzdür. Her toplumun kendine özgü bir kokusu olduğuna inanıyorum. Değişik ülkelere seyahat etmiş insanlarla bu konu üzerine çok konuştuğum olmuştur ve çoğu insan da benimle aynı fikirdedir. Hindistan bir başka kokar, Çin bir başka kokar. Bu iki ülke arasındaki koku farkını çok açık algılarsınız. Kokuların farklılığını algılamanızın zorlaştığı ülkeler Avrupa ülkeleridir, çoğunda ortak hijyenik bir standart vardır ve pazarlarda satılan sebze ve meyvalardan başka açıkta satılan fazla şeyler göremezsiniz. Asya, Afrika, Uzakdoğu ve Arap ülkelerinin hangi şehrine giderseniz gidin, oraya özgü bir koku sizi kucaklar.

Ünlü yazar Patrick Süskind`in Koku isimli romanı bize kokuyu en belirgin bir biçimde anlatır, kitapta tasvir edilen mekanları adeta soluklanır ve koklarsınız. Kentler kokar, caddeler, avlular kokar, yorganlar, yastıklar kokar, kan kokar, peynir ve ekşi süt kokar. On sekizinci yüzyılın pasaklı insanlarını tanımlarken, kirli elbiselerin, çürük dişlerin kokuları adeta burnunuza yapışır. Yirmibirinci yüzyılın başlangıcında olan dünyamızda aynı olan ve değişmeyen kokularımız var. Beğenmediğimiz, iğrendiğimiz, tiksindiğimiz kokular var, bok kokusu en berbat olanı ve en sakındığımız koku olmalı bu dünyada. Ben bokun kokusunu çok iyi bilirim, onbeş yaşında berbat bir tuvalette günde on saatten fazla vakit geçirmenin kaçınılmaz getirisidir bu.

Bokun kokusu, boktan önce sizinle buluşur ve beyninizdeki koku muhafaza ve değerlendirme merkezinizde ilk fırtınayı koparır, oysa nesnel bakıldığında o kadar korkutucu ve iğrenç bir görünüşe sahip değildir aslında, bu görünüşe sahip bir çok nesne vardır ve nedense biz onları bu kadar dışlamayız. Çağımızda imdadımıza yetişen bir hijyen ve parfüm endüstirisi var ama artık kokmuyoruz demek yanlış olur. Bal gibi kokuyoruz demeyi çok isterdim ama maalesef bal gibi kokmuyoruz.Sıçtığımız sürece koklayacağız! Bir Alman atasözü, „İnsan yediğidir...“ der. Doğruluğunun altına imzamı atabilirim. Sucuk yemiş bir insanın bokunun kokusu, üzüm yemiş bir insanın bokundan çok farklı kokar. Buna inanmayanlar, kendi boklarını her yemek sonrası koklayarak karşılaştırmasını yapabilirler. Tuvaletlerde geçirdiğim zaman bana kokuyu kategorize edebilecek, parçalara ve atomlara bölebilecek beceriyi öğretti. Bokla konuşmayı öğrendim desem yalan olmaz. „Bokla konuşulur mu hiç...“ Dediğinizi duyuyorum. Bokla konuşmakla ilgili kısa bir hikaye, Aziz Nesin´in Büyük Grev isimli romanında da geçer. Bokla konuşan kişi yüce ve ulu bir insandır. Boku adama konuşur ve „Sen beni şimdi, bu durumda görüyorsun ama ben senin içine girmeden önce böyle değildim. Bağlarda buğulu üzümdüm. Sen beni yedin, bak bu hale getirdin...“ der. Boku bok yapan bizden başkası değil. İnsan yediğidir...

İnsan yediği şeyleri sadece sıçmaz, terleyerekte dışarı atar ve bu yüzden ter kokumuz da bize özgü bir kokudur. Gözyaşlarımızın da kokusunun ve tadının da başka başka olduğuna inanabilirsiniz. Biz bir başka kokuyor ve kokuşuyoruz. Pazar günleri geziyordum, bu şehrin tuvaletlerini geziyordum. Bütün hafta erken kalkmanın getirdiği alışkanlıkla, çalışmadığım bu günde de erkenden kalkıyordum. Yollarda başıboş köpekler gibi taksiler dolanıyordu. Çöp kamyonlarının titrek horultuları arabesk şarkıların acılı iniltilerine karışıyordu. Uykusuz sarhoşlar kapağı ya bir işkembe salonuna atıyor veya bir kaldırım kenarına yığılıyorlardı. Trafik lambaları kendi ritimlerinde yanıp sönüyordular. Martılar da sarhoşlar gibi yön duygusunu yitirmiş gruplar halinde oradan oraya, kubbeden kubbeye uçuşuyorlardı. Neonlu lambalarla donatılmış meyhane sokaklarının kuytusundaki mazgallardan dağılan lağımların iğrenç kokusu, yol kenarında kokoreç ve midye satan adamların ter kokusuna karışıyordu. Bütün bu kokular şehri sararken, daha uyanmamış ve sıçmamış milyonlarca insan vardı. Gün böyle boktan başlamakla kalmazdı, boktan devam ederdi. Taksi durağındaki adamların muhabbetlerine kulak misafiri olurdum ve her şeyin bokla devam ettiğine hiç şaşırmazdım.

„ Nasıl gidiyor işler?“„ Boktan be abi! Müşteri yok, araba sahibi bok gibi para istiyor, benzin fiyatları zaten malum.“

„Akşam oynanan maç ne oldu?“

„ Sorma ya, bu sefer tam sıçtık. Bu adamlardan bir bok olmaz abi, milyonları kazanıyorlar ama futbol sıfır. Kendilerini bir bok sanıyorlar.“

„ Sanmazlarmı abi, bu zamanda herkes kendini bir bok sanıyor.“

Bu boklu muhabbetin sonu gelmezdi ve ben yoluma devam ederdim. İşsizlerin sabahtan akşama okey taşladığı bir kahveye girerdim. Cam kenarına oturup çayımı yudumlardım. Bir sürü bedbaht, umutsuz, yılgın insanın biraraya yığıldığı bu dumanlı mekanda da boktan muhabbetler devam ederdi.

„ Akşam diziyi kaçırdım inanmazsın.“

„Abi o dizi kaçırılır mı ya, manyakmısın sen?“

„ Koltukta uyuya kalmışım oğlum.“

„Acayipti abi acayip inan. Hani bir karı var, ismi aklıma gelmiyor şimdi, hani şu mafya babasının dostu olan ya.“

„Melahat.“

„ Hahh evet Melahat...“ Başka masadan bir çok bildik, adamın lafını ağzında bırakıyor.

„ O karının da nesi güzel anlamış değilim. Yüzü götüme benziyor.“

„ Öyle deme abi, kadındaki fizik yeter.“

„ Lan oğlum onun her yeri fizik değil matematik olsa ne yazar. Boktan bir karı. Sen onu süssüz görsen böyle konuşmazsın.“ Diziyi kaçıran lafa karışıyor.

„Abi, yine de bizim karılardan güzel ama değil mi?“ Çakallar gibi hep bir ağızdan gülüşüyorlar.

Kalkıp çıkıyorum. Şehir öğlen kokuyor. Simit kokularının yerini çorba kokuları, ızgara kokuları alıyor. Terli adam kokularına, yavaş yavaş caddelere çıkmaya başlayan kadınların parfüm kokuları ve çocukların yeni yıkanmışlık kokan sabun kokuları karışıyor. Parka giriyorum ve bir ağacın altına oturuyorum. Kitabımı okumaya başlıyorum. Biraz ötemde, çimlere battaniye sermiş ve üzerinde çaylarını yudumlayıp, fırından aldıkları kurabiyeleri kibar kibar ısırarak yemekte olan dört kadının fısıldaşmalarını duyuyorum. Duymak istemesem de, onlar fısıldaşıyor olsalar da duyuyorum. Rüzgár bana doğru esiyor.

„ Duyduklarım doğru mu kız?“

„Ahhh! Sorma vallahi ben ne bok yedim.“

„Duydum duydum. Ne haltlar olmuş hepsini duydum.“

„ Ne yapayım abla? Ben onu seviyorum.“

„Kızım sev, sevme diyen yok ama siz resmen abartmışsınız. Yani bizde gençtik, kan nasıl kaynar biliriz.“ Kıkırdaşmaların ardından en ihtiyar görünenleri konuşuyor.

„Kızım bula bula o pisliğimi buldun, verecek başka adam mı kalmadı dünyada? O adamdan bir bok olmaz. Daha sen ne gördün ki? Bu adam senin gençliğinin güzelliğinin içine sıçınca anlarsın.“

Kitabımı kapatıp kalktım. Yadırgadığım bir şey yoktu. Bu boktan şehirde yaşamak zorunda olan ve boktan hayatlarını böylesine boktan şeylerle doldurmalarını gerçekten yadırgamıyordum. Bu insanlara verilen bilgiler, kültür, din bilgileri, ahlak bilgilerinin hepsi boktan değil mi? Niçin şaşırayım veya onları yadırgayayım ki. Bokun içinde gül açmasını beklese beklese siyasetçiler bekler. Beyinlerine sıçtıkları bu insanlar herhalde uzaya giden bir kadın astronotu veya ozon tabakasının insana verdiği zararları konuşacak değiller.







23 Eylül 2022 9-10 dakika 10 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar