Konuşan Bordro

Kadro,memura:
-Benimle düşüp kalkarsın,bir de kadrimi bilmezsin,diye çıkıştı.
Memur:
-Seni sevdiğimi,senin için yaşadığımı,ömrümü sana adadığımı bilirsin ama yıllardır peşine düşer,
isterim,bir türlü alamam,dedi.
-Senin havan benimle ölçülür,diye diklendi derece.Yükselirsem cüzdanını şişirirsin;alçalırsam,
kara kara düşünürsün.
-Benim ateşimi ölçebilecek derece mi kaldı,dedi memur.Dayanamayıp patlayacağını biliyorsun.
Bir de hava atma bari.Yükselip de aya mı çıkacaksın? Kendini füze sanıyorsun galiba.
Kademe,yengeç gibi bir adım ilerledi.
-Sen onun söylediğine bakma.Taş çatlasa üç yılda bir işine koşar.Ama ben öyle miyim?
Her yıl yardımcı olurum sana.Asıl benim kadrimi bilmen gerekir,dedi.
Memur:
-Senin her yıl getirdiğini,başkaları her ay götürüyorlar.Ya ona ne dersin? Kaplumbağa sen de !
Seninle yola çıkıp da nereye varacağımı sanıyorsun,diye çıkıştı.
Gösterge kendini gösterdi.
-Hep benim basamaklarıma basıp,yukarı çıkıyorsun.Sana merdivenlik etmekten usandım.
Basamaklarım olmasın da yukarı çık bakalım,nasıl çıkacaksın? Göstergenin ne olduğunu
gösteririm sana o zaman,dedi.
Memur:
-Hay senin basamaklarının çivisi kırılsın.Bir adım ileri,üç adım geri atıp cambazlık etmesem,
benden başka kim kullanır seni basamak diye?
-Bunca yıldır katlandığım yeter artık.Ben katlanmasam,sen biraz zor yükselirsin.Bu yıl
katlanmayayım da ne halin varsa gör,dedi katsayı.
-Senin katlandığın ne ki dedi memur.Ben katlana katlana bir türlü katım açılmaz oldu şimdi.
Aile yardımı,memurun kulağına bir koruyucu melek gibi fısıldadı:
-Eşini,çocuklarını ben düşünürüm.Aranızdaki bağı ben kurarım.
Yoksa aile sevgisini tadamazdın.
Memur:
-Senin bu kıldan ince bağınla bağlanıyorsak birbirimize,koparsa suçlusu kim olacak,dedi meleğe.
Yakacak yardımı,ateşli bir kahkaha attı.
-Ben ısıtmasam,buzdolabı gibi adam derler sana.Birazcık sıcakkanlıysan benim sayemdedir.
-Doğru,doğru,dedi memur.Her alışımızda yandığımızdan belli.
-Ben yanlarında olmasam,onlar hiç bir işe yaramazlar,dedi yan ödeme.Sonra,risklere ben
katlanırım,güçlüğü ben çekerim,diye ekledi.
-Kurunun yanında yaş da yanıyor ama na'ber,dedi memur.
Bunca yıldır emeklemesine karşın,hâlâ doğru dürüst yürüyemeyen kesenek:
-Seni biraz keselemem gerekir.Kirli çıkı olmanı istemiyorum.Kirlerin aksın da net olarak
açığa çık,dedi.
Memur:
-Netimi de çıkarttın,etimi de.Kemiğime dokunma bari,diye sızlandı.
-Bir kese yetmez,dedi öteki kesenek.
Memura şöyle bir dokundu.Memur,ciyak ciyak bağırdı.
-Sana da adımı öğretemedim gitti,dedi kesenek.Ciyak değil benim adım.Meyak,meyak.
Memur:
-Ne zaman,nereden geldiğini,ne olduğunu bilen var mı? Birden çıkıp,el atıyorsun.
Nasıl bağırmayayım,dedi.
Bir vergi,pusuda bekliyordu.
-Beni kaçıramazsın.Senin eline geçmeden,ben yerime ulaşayım,neme gerek.
Sonra ya verirsin ya vermezsin,diye böbürlendi.
Memur:
-Senin gücün de bana yetiyor...demişti ki vergi:
-Gelirsem gösteririm,deyince,memur susup kaldı.
-Benim damgam olmasaydı,seni nasıl tanıyacaklardı,dedi başka bir vergi.
Memur:
-Tanıyanlar tanımazlıktan geliyorlar zaten,diye yakındı.
Öteki vergi,sırasını kaptırmadı.
-Hiç bir şey dengesiz durmaz.Senin dengeni de ben sağlıyorum,dedi.
Memur:
-Yeter yahu ! diye bağırdı.Yoksa,akli dengemi yitireceğim...Ben,düz yolda yürüyemiyorum.
Sen de tutmuş dengeden söz ediyorsun.
Aylık,bordronun ilk sütunlarında bir yunusbalığı gibi kendini gösterdi.Kadroya kuyruk salladı.
Sıcak sıcak baktı dereceye.Kademeye gelince,bakışları ılıdı.Göstergeye olanca numarasını yaptı.
Katsayının önünde ikiye katlanarak süzüldü. Bata çıka ilerledi.Yardımlara karnını çevirdi.
Yan dönüp,göz kırptı yan ödemelere.Vergiler gelince battı.Keseneklerin altına iyice daldı.
Görünmez oldu.

Memur,bordronun en son sütununa,balık ağı gibi bir imza atıp,kalemini çekti.
Elindeki aylığa baktı.Bir hamsi kadar küçüktü.Parmakları titredi.Dudakları büzüştü.
Burnunun kanatları kıpırdadı.Göz kapakları kapanıp açıldı.Ev sahibi,bakkal,manav,kasap...
ne kadar alacaklısı varsa,gözlerinin önüne geldi.
-Deniiizde dalgaaa,gemiiide halka.Canım gülüm Devlet Babaaa,çabuk beni saklaaa...
diye mırıldanmaya başladı.
Siniri bozulmuştu.Tuvalete doğru yürüdü.Kim bilir,orada,parasını kaç kez saydıktan sonra,
odasına dönerken:
-Ulan göstermelik gösterge ! Ulan kendini sayıdan sayan katsayı ! Katsayı mısın,kart sayı mısın,
nesin? Beni matematik profesörü edeceksin.Çarpıyorum,bölüyorum.Dört değil,dört yüz
işlem yapıyorum.Şu borç hanesini bir türlü kapatamıyorum,diye söyleniyordu.
Bordro,masanın üstünde çarşaf gibi serili duruyordu hâlâ.Gözü açık keseneklerle kurnaz vergiler,
memura seyirci kalmış, kıs kıs gülüyorlardı.

25.09.1979, Trabzon
(Karadeniz Gazetesi)
-30 yıl sonra değişen ne ?..

07 Kasım 2009 4-5 dakika 2 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (3)
  • 14 yıl önce

    Uzun yıllar öğretmenliğm oldu. Sonunda 1/3te bitti bu derece kıdem. derken benin dercem çıktıkça maaşımda kesintilerle küçüldü aldığım para. Bu nasıl ir matematikti ki en üst dereceye çık ama paran gittikçe eksilsin:) Çok güzel bir konu ve diyaloglar biçiminde yazılması da sıkmıyor insanı.

  • 14 yıl önce

    İyi bilirim bu hikayenin asil ve sanal kahramanlarını. Bürütüne bakınca normal bile olmayan gelirden %35 - 40 civarında hece der kesintiler. Ay sonları uzayıp giderken birde % 18 e yakayı kaptırır sobelenir insan. Ve kahraman memurun mücadelesi sürer gider. Tebrikler üstadım hikaye bi tamam olmuş anlatımınızda. Saygılarımla..

  • 13 yıl önce

    Bordro deyip geçmemek lazım konuşunca neler neler barındırıyormuş meğer..

    Onca çabaya değse bari..

    Abidin Bey mizahi bir açıdan anlatsanızda trajikomik gerçekten ama yine de bolca gülümsedim..

    Şimdi birde şöyle düşündüm aahh devlet kapısı diye didinen çırpınan memur olmak için yüz takla atanlar sonunda bu bordroya mahkum olmuyor mu, o zaman şikayet neden ki🙂

    Bizde bu bordronun muhataplarındanız🙂 Ve Ocak ayından yıl sonuna kadar yavaş yavaş büyüye büyüye sömürüyor maaşı..

    Aklllıca ve ince detaylarıyla güzeldi..

    Kutluyorum..