Koran Pircus

                                                                                 KORAN PİRCUS

Merhaba arkadaşlar ben Bahadır. Bugün size geçtiğimiz doğum günümde başıma gelenlerden bahsedeceğim.

Baharın yüzünü göstermeye başladığı güzel bir gündü. Dışarıda mis gibi bir çiçek kokusu vardı ve pencereyi açtığınızda bu güzel koku bütün odaya yayılıyordu. Ama bir güzel koku daha yayılmaya başladı odama. Bu, annemin doğum günüm için yaptığı pastamın kokusuydu.

Doğum günüm normalde 23 Nisan. Ama 23 Nisan'da gösterimiz olduğu için doğum günümü önceden kutlamaya karar verdik. Bu arada bu 23 Nisan için o kadar güzel bir gösteri hazırladık ki... Aylarca bu gösteriye çalıştık. Ve çok güzel bir gösteri çıktı ortaya. Umarım heyecanlanmam da gösterideki görevimi şaşırmam.

23 nisanları çok seviyorum. Atatürk iyi ki armağan etmiş bize böyle güzel bir bayramı.

Eyvah! Arkadaşlarım neredeyse gelecek ve odam darmadağınık... Dün çıkardığım kıyafetler yerde, masamın üzeri kitap dolu futbol topum ve okuma kitaplarım yatağımın üzerinde... Daha da kötüsü hala giyinmedim.

Hızlıca odamı topladım. Yani evet bazılarını dolabıma tıkmış olabilirim. Aman ne var ki sonra hallederim.

Babamın geçen hafta aldığı yeni gömleğimi giyeyim. Siyah pantolonum da bunun altına iyi gider. Saçları da azıcık jöleledik mi tamam. İşte hazırım!

- Bahadır hala hazırlanmadın mı oğlum? Neredeyse gelecek arkadaşların.

- Hazırım annelerin en güzeli...

İşte geliyorlar... Canım arkadaşlarım... Arkadaşlarımı çok seviyorum. Hepsi birbirinden farklı hepsi de matrak güzel sınıfım... Mesela İrem. Sınıfın en çalışkanıdır. Her şeyi bilir. Ama çok duygusaldır. 98 alsa bile ağlar. Arda iyi çocuktur. Kalecimizdir. Bir maç Arda olmadan düşünülemez. Emir. Namı diğer Tekno Emir. Telefon bilgisayar tablet... Hepsinin uzmanıdır. Tuvalette bile telefonuyla oynuyor diyorlar ama ben pek inanmıyorum. Cansu sınıfımızın en şakacısıdır. O kadar komik şakalar yapar ki... Ağlarken bile gülebilirsiniz. Kaya ve Alpay ise sınıfın ikizleri... O kadar benziyorlar ki... Bazen yer değiştirip bizimle eğleniyorlar. Sınıfımızın en süslüsü Beril'dir. Her gün saçlarını farklı model yapar. Rengarenk çeşit çeşit tokalar takar. Bazen de bunlarla uğraştığı için okula geç kalır. Hepsini ayrı ayrı severim arkadaşlarımın. Ama Mete'nin yeri farklıdır. Çünkü o benim en yakın arkadaşım. Mete ile her sırrımızı paylaşırız. Anasınıfından beri de arkadaşız. Umarım arkadaşlığımız yıllarca sürer.

Bahadır: Hoş geldiniz arkadaşlar.

Annesi Aliye hanım: Hoş geldiniz çocuklar buyrun içeri.

Çocuklar: Hoşbulduk.

Bahadır : Eee nasılsınız bakalım gençler?

Mete: Asıl sen nasılsın bakalım doğum günü çocuğu?

Bahadır: İyiyim kanka. Kızlar siz nasılsınız?

İrem: İyiyiz teşekkür ederiz Bahadır.

Bahadır: Herkes tamam değil mi? Ona göre ha! Eksik kalmasın da pasta keseceğiz birazdan.

Cansu: Beril gelmedi daha.

Alpay ve Kaya: Kesin süsleniyordur.

Zil çalıyor. Beril'dir kesin.

-Hoş geldin Beril

- Hoş bulduk Bahadır. Nasılsın?

- İyiyim sen?

- Ben de iyiyim.

-Seni bekliyorduk. İçeri geçelim herkes burada.

Aliye Hanım : Kızlar bana yardıma gelir misiniz? Pastayı hazırlayalım.

Kızlar: Tamam Aliye teyze geliyoruz.

İşte şimdi geldik en güzel kısma. Pasta! Aslına bakılırsa doğum günlerinin en sevdiğim kısmının pasta olmasının sebebi pasta yiyeceğim için değil. Aman alt tarafı bir pasta işte... Benim güzel anneciğim her istediğimde yapar ki bana... Güzel olan kısmı mumları üflerken dilek hakkım olması... Ne kadar doğru bilmiyorum ama diyorlar ki herkesin doğum gününde mumları üflerken dilediği şey gerçek oluyormuş. Ne dilesem ki? Aklımdan birkaç şey geçiyor ama tam karar veremedim. Annemle kızlar da hala mutfaktan çıkamadı. Ne yapıyorlar anlamadım ki. Getirin işte üfleyeyim güzel pastamı...

Mete: Kanka çabuk odaya gel çok acayip bir şey var.

Bahadır: Ne oluyor kanka ?

Mete: Kanka inanmayacaksın ama hediyeler kımıldıyor.

Bahadır: Mete saçmalama oğlum hediye kımıldar mı hiç?

Mete: Vallahi kımıldıyor gel de bak inanmıyorsan.

Arkadaşlarım gelirken bana getirdikleri hediyeleri odama bırakmışlardı. Pastadan sonra açacaktım. Ama şimdi bu Mete'nin dediği de neyin nesiydi? Cansu'nun şakalarından biri ise eğer küseceğim hepsine. Böyle bir günde de şakanın sırası mı canım... Ama Cansu annemle mutfakta değil miydi? Ee o mutfaktaysa şakayı kim yaptı o zaman?

Bahadır: Geldim işte Mete ne var? Hani nerede?

Mete: Kaaaaa-nn- kkk-aaa

Bahadır: Oğlum ne heceliyorsun ne var?

Alpay ve Kaya adeta donmuş gibiydiler. Hiç kımıldamıyorlardı sanki.

Arda: Bahadır arkana bakma sakın.

O da ne! Cidden hediye paketleri kımıldıyordu. Daha doğrusu bir tanesi kımıldıyordu.

Mete: Ne yapacağız şimdi?

Arda: Aliye teyzeyi çağıralım.

Bahadır: Durun ya ne olduğunu bilmiyoruz. Belki kedidir. Camdan girmiştir. Hediye paketi kafasına geçmiştir olamaz mı ?

Arda: Saçma ama... Evet... Bilmiyorum...Belki...

Tekno Emir: İki dakika lavaboya gittim ne oluyor bakalım burada?

Bahadır: Emir şu hediye paketlerinden biri var ya

Tekno Emir: Ee

Bahadır : Kımıldıyor.

Tekno Emir: Teknik olarak bir hediye paketinin kımıldaması imkansız.

Bahadır: Oğlum görmüyor musun işte kımıldıyor?

Tekno Emir: Şimdi anlarız.

Çocuklar hepsi: Aaaaaaaaa!!!

Tekno Emir: İşte tuttum.

Alpay ve Kaya elleriyle gözlerini kapatmıştı.

Tekno Emir: Bu hediyeyi kim aldı acaba üzerinde “ KORAN Pircus” yazıyor.

Hediye paketi birden Tekno Emir ‘in elinden fırladı. Yeşil çirkin bir robota benziyordu. Üzerinde büyük harflerle “KORAN" yazıyordu. Evin içinde dolaşmaya başladı. Üzerimize doğru geliyor bizi adeta kovalıyordu. Alpay ile Kaya da donmuş hallerinden kurtulmuş bizimle beraber kaçıyorlardı. Annem, üst kattaki çalışma odasından sesleri duyup gelen babam ve kızlar hepimiz çok şaşkındık. KORAN denen pis yaratık kapının önünde durup kapıya bir şey yaptı ve pencereden hoplayıp kaçtı.

Can havliyle hemen pencereyi kapattık. Babam kapıya yöneldi. KORAN'ın kapıya ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. O da ne! Kapı açılmıyordu. KORAN bizi eve kilitlemişti.

Babam: Çocuklar ne oluyor? Bu da neydi? Aliye canım alet çantamı getirir misin? Kapı kilitlenmiş. Açmaya çalışacağım.

Bahadır: Biz de bilmiyoruz baba. Bir anda hediyelerin arasından çıktı. Ve kapıyı kilitleyip kaçtı. Şeye benziyordu.

Tekno Emir: Bir robota

Bahadır: Evet bir robota benziyordu.

Kızlar çok korkmuş görünüyorlardı. Annem onların yanına gidip eve kilitli kalmamızın geçici bir durum olduğunu babamın birazdan kapıyı açacağını söylüyordu.

Arda: Sesi duyuyor musunuz?

Alpay ve Kaya: Ne sesi?

Dikkatli dinleyince bilgisayarı açık mı unuttum acaba diye düşündüm. Çünkü son ses bir şarkı çalıyordu. Bütün çocuklar odaya toplandık. Ve gördüğümüz manzarayla şok olduk. Bilgisayar ekranında onun resmi vardı. Evet evet KORAN ‘ın... Bir de bir şarkı çalıyordu.

BEN KORAN

GELİRİM HER AN

ROBOTA DÖNÜŞÜR

GÖZLERİME BAKAN

Tekno Emir: İnanamıyorum! Bunun ne olduğunu şimdi anlıyorum. Bu KORAN işte!

Bahadır: Emir ne söylüyorsun? Bize de bir anlatsan.

Tam o sırada babam içeri girdi.

- Çocuklar üzgünüm ama ne yaptıysam kapıyı açamadım. Ama uğraşmaya devam edeceğim. Siz lütfen korkmayın tamam mı? Emir oğlum sen ne diyordun?

- Efendim bakın bu resme. Bu KORAN. Az önce gördüğünüz kapıyı kilitleyen robot. 3- 4 ay önce internette onunla ilgili bazı yazılar okumuştum ama pek inandırıcı gelmemişti. Bu robot Pircus gezegeninden geliyor. Bir anda ortaya çıkıyor ve ortaya çıktığı anda evlerin kapısı kilitleniyor. Bakın, farklı yerlerde de arkadaşlarımız aynı durumdaymış yazılanlara bakın. KORAN çok güçlü bir robot. İnsanları eve kapatıp dışarıda kendini çoğaltıyor. Az önce gördüğünüz robottan milyonlarca düşünün. Çoğaldıktan sonra kilitleri açıyor. Açıyor ki insanlar dışarıya kaçışsın. Ve onun gözlerinin içine bakan insanları da robota çeviriyor. Böylece dünyanın hakimi olmak istiyor.

- Peki onu yok etmenin bir yolu yok mu?

- Tabi bir yol var İsmail amca. KORAN temizlikten nefret eder. Eğer insanlar ellerini düzenli yıkarsa, kişisel temizliğine dikkat ederse ve KORAN kilitleri açtığında kimse dışarı çıkmazsa kimseye zarar veremez. Çünkü KORAN temiz yerlere yaklaşamıyor. Temizlik onu yok ediyor.

Annemle babam temizlik malzemelerini hazırlamaya gittiler.

İrem: Ben çok korkuyorum. Eve gitmek istiyorum.

Beril: Saçlarım dolaştı nasıl tarayacağım şimdi burada?

Cansu: Saç mı düşünüyorsun şimdi gerçekten? Kızım kapalı kaldık farkında mısın?

Arda: Acaba Aliye teyze futbol oynamamıza izin verir mi burada? Ne yapalım kaldıysak yani boş boş oturacak değiliz ya?

Alpay ve Kaya: Bize fark etmez valla. Biz zaten evden pek çıkmadığımız için...

Of ! Herkes ne kadar çok konuşuyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bahadır’ı düşünen yok. Kırk yılın başında bir doğum günü kutlayacaktık. Onu da mahvetti KORAN... Hem bir de 23 Nisan... Ama daha üç gün var. Ama ya KORAN gitmezse o zamana kadar? Ya hiç gitmezse? Ya hep evde kalırsak? Eyvah!

Tekno Emir: Arkadaşlar biraz sessiz olabilir misiniz?

Ama Emir'i dinleyen yoktu.

Kafam çok doluydu ama yine de arkadaşlarımı sakinleştirmem lazımdı. Sonuçta doğum günü çocuğu bendim.

Bahadır: Arkadaşlar lütfen biraz sessiz olalım. Bakın ben de korkuyorum ama o kadar da kötü değil. Yani eğer kurallara uyarsak KORAN'ı yenebiliriz bence. Evden çıkmasak ne olabilir ki... Unutmayalım kurallara uyarsak eğer onu yeneceğiz ve yine eski günlerimize döneceğiz.

Kızlar: Kabul ediyoruz. Başka seçenek yok zaten.

Bahadır: Gençler siz?

Erkekler: Kabul ediyoruz.

Annemle babam ellerinde kolonya, sabun ve dezenfektanlarla geldiler.

Annem: Çocuklar hiç telaşlanmayın. Ben hepinizin ailesine haber verdim. Onlar da aynı durumda. Sizden kurallara uymanızı istiyorlar sadece.

Babam: Evet çocuklar. Bu arada Emir senden bir şey isteyebilir miyim?

Tekno Emir: Tabi İsmail amca

Babam: Biz kurallara uyacağız ancak diğer insanlar da uymalı. Sen KORAN hakkında bilgi sahibisin. İnternet aracılığıyla herkese ulaş. Bütün insanlar bu kurallara uyarsa onu kolayca yenebiliriz.

Tekno Emir: Sen hiç merak etme İsmail amca.

Kapalı kalmayı kabullendik gibi. Annem güzel yemekler hazırladı. Karnımız doydu. Canım annem böyle bir durumda bile döktürüyor. Aklım hala 23 Nisan'da. Bu KORAN üç günde gitmez sanırım. Annem kızlarla temizliğe girişti. Biz de yani çocuklarla ben odamdayız. Mete kitap okuyor, Tekno bilgisayarın başında herkese mail atıyor, Alpay ve Kaya satranç oynuyor Arda ise top oynuyor. Güya kaleciydi bu çocuk şu an daha çok forvet gibi... Ah annem bir görse... Gerçi kızmaz artık. Böyle bir durumda nasıl kızsın kadıncağız. Aman bir şeyi devirmese bari...

Evde üçüncü günümüz. Bugün 23 Nisan. KORAN kapıları çoktan açtı. Ama biz çıkar mıyız hiç? Gelir miyiz oyuna? Tabi ki hayır.

İrem: Bahadır aklıma çok güzel bir fikir geldi.

Bahadır: Ne geldi İrem?

İrem: Sizin salonunuz çok büyük. Koltukları da biraz kenara çekersek...

Bahadır: Ne demek istediğini anladım İrem. Çok iyi fikir.

Annem ile babam izleyici oldu. Biz ise KORAN yüzünden yapamadığımız gösterimizi salonda yaptık. Aslına bakılırsa çok da güzel oldu. Herkes KORAN’ı bir anlığına da olsa unuttu. Ama içim buruktu tabi. Bugünü hiç böyle hayal etmemiştim. Öğretmenlerim, burada olmayan arkadaşlarım... Hem Berkan dayım da işten izin alıp beni izlemeye gelecekti...

Neyse olmuşa çare yok der büyükler.

Günler hızla geçti. Bu sabah erkenden uyandım. Çünkü uyku tutmadı. Bu KORAN'dan da çok sıkıldım. Tam lavaboya gidecekken... O da ne! Bilgisayar ekranı yine açıktı. Ekranda yine KORAN'ın resmi ve bir yazı...

BEN KORAN

GELIRIM HER AN

ROBOTA DÖNÜŞÜR

GÖZLERİME BAKAN

ÇOK SIKILDIM AMAN

YOK HIC DIŞARI ÇIKAN

KIMI ROBOT YAPICAM

GIDIYORUM BURADAN

Hemen Tekno'yu uyandırdım.

-Emir çabuk kalk.

- Ne oldu?

- Bilgisayara bak.

İkimiz aynı anda bağırdık: BAŞARDIK!!!

Evdeki herkes bu sese uyandı. Günlerdir eve kapanmamız bir işe yaramıştı. Bütün kurallara uymuş arkadaşlarımızı da teşvik etmiştik. Ve KORAN o pis yaratık gezegenine geri dönmüştü. Haber televizyonda internette her yerde yayıldı. KORAN gitti KORAN'ı yendik...

Arkadaşlarımla vedalaştım. Herkes evine gitti. Çok mutluydum. İşte şimdi deliksiz ve güzel bir uyku çekebilecektim. Aman şu yeşil şeyi düşünmekten uyuduğumuz mu vardı canım.

Aradan iki gün geçti. Annem yemek yapıyordu. Babam televizyon seyrediyordu. Ben ise bahçede çiçeklerimizi suluyordum. Bir de baktım ne göreyim? Kendi kendime konuşmaya başladım.

-Şu gelen Mete değil mi? Arkasındaki de Tekno. Onun yanında da Arda, Alpay, Kaya, Cansu, Beril, İrem... Bizim tayfa işte bu, ellerinde de bir paket...

Mete: Kanka bak!

Bahadır: Oğlum bu ne?

İrem: Doğum gününde KORAN balasıyla uğraşmıştık hatırlarsan. Düzgünce kutlayamadık o yüzden bu gün tekrar kutlayalım dedik.

Arda: Ya evet unuttuk mu sandın yoksa?

Alpay ve Kaya: Hadi içeri girelim de mumları üfle artık.

Beril: Hadi biraz hızlı olun rüzgardan saçım bozulacak

Cansu: Hadi KORAN gelmeden girelim artık

Çocuklar: Şakasını bile yapma Cansu.

Mumları üfledim. Arkadaşlarımla ve ailemle birlikte çok güzel bir doğum günü kutladık. Çok eğlendik. Sevdiklerinle geçirilen her zamanın ayrı bir kıymeti olduğunu ve dışarı çıkabilmenin bile bir nimet olduğunu anladım. Haaaa ne mi diledim?

“ Bir daha hiçbir 23 Nisan mahvolmasın. Bütün çocuklar Çocuk Bayramı’nı kutlayabilsin.”

12 Ağustos 2020 13-14 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (6)
  • 3 yıl önce

    Güzel ve sade bir anlatım diliniz var beğenerek okudum paylaşım için teşekkürler Şira hanım

  • 3 yıl önce

    Ütopik bir hikaye. Güzel bir öykü öncelikle onu belirtmeliyim. Satırların arasında dersler dolu almasını bilene... Çocuklar da insanlarda sağlıklı yaşamalı ama tabi ki bunun içinde en önemlisi kurallara uymak ve diğerlerinin de uyması için çaba harcamak. Çocuklar içinde büyükler içinde daha yaşayacak güzel günlerimiz var... Kutluyorum içtenlikle...

  • 3 yıl önce

    Güzel resimlerle desteklenmiş bir çocuk kitabı olarak geldi gözümün önüne. Anlatımı, kurgusu , verdiği mesajlar...cokca güzeldi tebrik ederim. Basılı bir eser olabilir bence. Sağlıcakla kalın