Köşe Kapmaca Oyunu

Daha dünyaya geldiğimizde öğrendik birbirimizle yarışmayı..Oyunlar kurup gizlice savaşmayı..Öyle istedik ki her oyunda kazanan olmayı..Ya da öyle çok istetildi ki hep zafer sahibi olmamız ..Yenilgileri tanımlayamadık ilkin..Düşmemiz kanıksanmadı evlerde..Üstümüzü kirletmemiz hoş bulunmadı..Ütülü elbiseler, çamaşır sularından geçmiş bembeyaz gömlekler, narin ellerde örülmüş yelekler, hırkalar hep mükemmel bir çocuk olmamız gerektiğini haykırdı bize..Her çıktığımızda evlerimizden, oyunda üstümüzü kirletmememiz salık verildi bize, bilmem neden?..

Oyunlardan köşe kapmaca, en bilindik, en çok oynanan oyundu çocukluğumuzda..O ağaç senin, bu ağaç benim der, dibine bir damla su dökmediğimiz ağaçların altında yer kapmaca oyunu oynardık..Dışarıda kalmayı bu oyunla öğrendik..Herkesin varken bir yeri, yersiz yurtsuz kalmayı, ya da bırakılmayı bu oyun hissettirdi bize..Dışarıda kalmamak için fevri davranmanın, zamanla yarışmanın gerekliliğini bir tokat gibi öğrendik küçüklüğümüzde..

Ne kazanmanın sevinci, ne de kaybetmenin hüznü gölgelemedi, çocuksu huzuru..Takılmadan yenilmişiliğimize ve kibirlenmeden zaferlerimize, yeniden başlattık oyunu her defasında..Biz büyüklenmeyi, yenileni hor görmeyi bilmedik..Hep kazanmak telkin edilse de doğru-yanlış, dostlukları değişmedik, bu geçici saltanata..Oyun biter, gün biter, kavga biter "biz kalırdık" akşama yine bir köşe başında..Yanyana dizilir bir sedire, "bizli düşlerle" bakardık gökyüzüne..Hayaller kurar, masallar anlatırdık birbirimize..Gülme sesleri, muzip haller ve konuşma sesleri birbirine karışırdı bu hengamede..Evde büyükler, bahçede küçükler bazen yanan bir soba bazen bahçede bir ateş.. Etrafında oyun halkasıyla bu büyük ateş, düşünmeye değer bir uyumu haykırırdı her yere..Eve girdiğimde, büyüklere eşlik eder, gülmekten yorulmuş halimle dışardaki şamatayı dinlerdim ben de..Hiç mi bıkmazdık oyundan, hiç mi yorulmazdık kahkahadan?..

"Enerjinin kullanıldıkça bereketlendiği çocuk dolu akşamlardan, bir köşe kapmaca oyunu kaldı hatıralardan..Büyüdük ve hala bir köşe kapmamız telkin ediliyor bize sıkı sıkı..Açıkta kalmayalım diye çok çalışmamız..Hırslarımızı nereye koyalım bilmeye vakit kalmadan..Yorulduk büyüdükçe, köşeleri kovalamaktan"..

Çocukken tanımlayabildiğimiz bazı güzellikler vardı elbette.Sevgi, dostluk, beraber oyunlar, koro halinde söylenen şarkılar, türküler..Çocuk der geçerlerdi üzerimizden, bakmadan derince bu güzel hallerimize..Teğet geçilirdik her defasında..Bize bakıp ders alan büyüklerimiz olmadı hiç..Çocuksu mutluluğumuza imrenip, kavgalarına mola veren bir çevremiz olmadı malesef..Her bayram birbirine küstüğünü söyleyip selamı çok gören, savaşlarla küreyi altüst eden insanların hiç çocukluk evreleri olmadı sanırım..Onlar canavar olarak mı geldiler yoksa yeryüzüne?..Hiç çocuk olmadan, büyüklük taslamak mı en önemli rolleri?..Eğer üstlerini azıcık kirletselerdi toz dumanın ne demek olduğunu bilirlerdi..Oyunlarda düşüp, yenilseler bazen de hep zafere odaklanmazlardı belki..

"Şimdi büyük oyunlarda, büyük başarılar elde etme peşinde, tozu dumana katmış insanlarla dolduk..Şimdi kendi zaferi için, başkasını ezip geçen büyümüş çocuklarla iyice küçüldük"..

Biz büyüdüğümüzü sandığımızda kaybettik bu güzellikleri belki..Sevgiyi, dostluğu çocukluğa has bir şey olarak görmeye başladığımızda yenildik ..Arkadaşları okul sırasında, aşkları kalbimizin saflığında eriteli çok olmuş..Oyun arkadaşlarını kaybedeli, kazanma hırsının kederleriyle yüreklerimizi delik deşik edeli bir hayli zaman..Nerede olmamız gerektiğini unuttuk çoktan..Başında olmamız gereken o güzel yolları yarıladık iyice..Bir evi, bir arabası, bir eşi olmalı herkesin bu muhakkak..Evde neşeyle oynayan çocukları, işyerinde onu selamlayan dostları ve daha bir çok güzellik olmalı insanların hayatında..Lakin sahiplenmeden, esir etmeden kendine..Yönetmeden, bir mülk gözüyle bakmadan sevmeli herkesi..İnsanları bile gayr-i menkul olarak görmeye başladık büyüdükçe..Belirli bir köşeye hapsedip onları, bencilleştik hepimiz de..Sevmek dedik adına..Hapsettikçe, doyamadık tadına..Hırslandık aslında düz gidilen yollarda..Yokuşlar karşıladı bizi, sevdiğimizi sandığımız girdaplarda..
...

İnsan olmamız, hep insan kalmamız da anlatılsaydı keşke hepimize..Bir baltaya sap, bir köşeye taş olmak kadar önemli olduğu haykırılsaydı zihnimize..O zaman insanlık sap olmak için baltayı almazdı eline..Bir katil hırsıyla kıymazdı birbirine..Ormanlarını, denizlerini katletmezdi vahşice..Her şeyi kendisi için sanıp, heba etmezdi bu kadar..Ve sevmeyi; sahiplenmek sanıp taşlaşmazdı bu denli..Bir köşeye taş olmak adına, katılaşmazdı işinde, evinde..Daha yumuşak olup, vicdanlı davranırdı belki birbirine..Ayağını kaydırmak değil, basamak olmak olurdu tek arzusu belki bir dosta..Bir arkadaşla bakmak dünyaya en büyük mutluluk olurdu..

"Mekanik dünyanın mekanikleştirdiği insan sürüleri gibiyiz..Hala sevgilerde katı, terfilerde hırslıyız..Bir köşe aşkıyla dönerken başımız, köşesini kaybetmiş mahrumzedeleri andırıyor halimiz..Güzel şeyleri, kalbimizin en güzel köşesinde sakladığımızı unutturdu zaman..Kalbimiz kadar temiz sayfaları kirletti, seçtiğimiz yeni mekanlar"..
...

Maddi köşelerden manevi iklimlere bir kaçış oldu işte, yazmak..Doğanın bile anlatmaktan yorulduğu güzellikleri haykırmak..Yeşillikler anlattı oysa bize huzuru..Bir Kuşun, bir çocuğun Cıvıltısında bulduk mutluluğu..yine de tutamadık elimizde bizim olanları..Hep yenilerini istedikçe, kaybettik elimizde olanları da..Aynı çocukluğu düşlüyoruz şimdi şiirlerde...Aslımızı arıyoruz kaybettiğimiz virajlarda.Hangi dönüşte, kaydık oyun sahasından..kimbilir hangi k'arın peşinde mahrum kaldık dost sevgilerden..Neyin kar neyin zarar olduğunu zaman öğretti..Yazdıkça yeni şeyleri, bu sorgulayış bizi yeniledi..Artık çok iyi biliyoruz kaybettiklerimizin nerde olduğunu..

"Artık kazanmak kadar seviyoruz yeri geldiğinde yenilmeyi..Üstümüz başımız kirlensin önemli değil biliyoruz..Biz kalbimizin kirlenmesinden, çok korkuyoruz..Bir düşüncemiz, güzel dünyanın doğallığı..Bir düşüncemiz, kalbimizin hep özlenen saflığı..Bu ikisini yeniden istiyoruz şimdi..Tüm gayretlerimiz, bir asla dönüşün hikayesi gibi öyle ki"...

Savaşlar içinde bir kalemi olması insanın en güzel nimet..Geçici köşeler içinde, bir köşesi olması yazı yazarken..Bu köşeden huzura pencere açar insan..Bu mekanda, birbirini kapmaya çalışmaz yürekli olan hiçbir insan..Sevgiyi bilen yürekler engindir..Bir damlada kirlenmeyecek kadar derindir..Kıskançlık ve savaş bilmez yürekleri..Soyut aleme şevkle taşar kalemleri..Sonsuzluğa akacak tek şeydir yazan bir el..Kapalı mekanlardan huzura açılan bir pencere gibidir, her yeni kelime..İşte bu köşe yormaz insanı.Taşlaştırıp, boğmaz sahibini..yazdıkça incelir yürekler..taştıkça birleşir bilekler.
...

Bir köşem olsun istiyorum büyüdükçe..
Huzur bulmayı, yüreklere süzüldükçe
Anlatmayı dostluğu, sevgiyi bu pencereden,
Kalp evimde hırslarıma yenilmeden..

04 Haziran 2011 6-7 dakika 74 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar