Köyümdeki Ramazan Penceresi

Yaz tatillerinde küçüklüğüm genelde annemin köyünde geçerdi. Lakin bu sefer tatil Ramazan ayına denk gelmişti. Kasabadan köyümüze belli saatlerde araç olduğu için, bazen sıcağın alnında saatlerce kasabada kalırdık. Yiyeceklerimizin çoğunu kasabadan temin ederdik. Alış verişimizi yapmış köye giden aracı bekliyorduk. Annem ve ben sohbet ederken, yanımıza elinde uzun asası ve gözlerinde kalın siyah gözlükleri olan bir adam geldi.

Anneme ismiyle seslenerek;

-- Hoş geldin ablacım nasılsın, özledik seni.....


-- Hoş bulduk Kaya sen nasılsın....

-- İyiyim ablam, mahkemede duruşmam vardı, oradan geliyorum...

Anneme ilk defa gördüğüm bu adamın kim olduğunu sordum. Annem annesi tarafından akrabası olduğunu, kör ve çok başarılı bir avukat olduğunu söyledi. Kör birinin nasıl avukat olduğuna şaşırmıştım. Annem Kaya amcanın çok zeki biri olduğunu, bir insanı bir kere dinlese ikinci karşılaşmasında sesinden tanıdığını anlatıyordu. Hayretle annemi dinliyordum. Tam o sırada Kaya amca heyecanla seslendi...
-- Az bekleyin, ilaç almayı unutmuşum dedi.

Elindeki asayı yolun etrafına vurarak yürümeye başladı. Anneme ona yardım etmek istediğimi söyledim. Amacım onu yolun karşısına geçirmekti. Lakin annem itiraz etti, bu onun kendisini daha çok inciteceğini söyledi. Tabii çocuk aklım bu kadarını idrak edememişti. Sonunda Kaya amca döndü ve köyümüze doğru yolculuk başladı. Annemi tanıyan herkes annemle sohbeti koyulaştırdılar. Lakin ben onları fazla önemsemiyordum. Çünkü köye gitmenin heyecanını yaşıyordum..Çınar altında köy kahvesi vardı.Oradan annem'in evine iri taşlı,az dik yokuşlu yolu vardı. Çakal çeşmeye vardığımızda köyün delisi Fadime teyze yine çeşme başında sularla oynuyordu, bizi gördüğünde sevinçten çıldırdı, yalın ayak eve kadar poşetlerimizi taşıdı. Soğuk suları toprak testilere doldururken, bende Fadime teyzeyle birlikte su yalağında biriken soğuk dağ sularıyla oynuyor, üstümü başımı ıslatıp eve gidiyordum. Deli Fadime şalvarını ıslatmış ağlıyordu. Annem ona kuru elbiseler verdi, karnını doyurdu ve Fadime yine köy çeşmesinin yolunu tuttu.Ondaki bu alışkanlık bulaşıcı mıydı acaba,benim de su merakım o günlerden kaldı sanırım..

Evin çatısı gündüz güneşten kızmış, sinekler kafama konuyor ve beni uyutmuyorlardı. Çarşafa bulanıp kendimi sineklerden gizlemeye çalıştıkça, sıcaktan terler su gibi akıyordu.Sineklerle ve çarşaflarla mücadele ederken gözümü bile kırpmadan sahur vakti oldu. Dayımın eviyle aynı bahçede yaşıyorduk, lakin kendi dayımdan çok annem'in dayısını seviyordum. Çünkü o,fakir ama cömert bir çobandı.Kuzularını severken bana yapışan kene ise çocukluğumdan kalan en derin izdir hatıralarımda.Kendisi gibi eşi ve çocukları da çok şakacı ve neşeliydiler.Onlarla güle oynaya eğleniyor,çocukluğumuzu doya doya yaşıyorduk.. Sahura annemin dayısına gidiyor, yengemin yaptığı tepsi böreklerini,içine köy tereyağı sürdüğümüz köy ekmeklerini, çocuklarla köy yumurtalarını vuruşturarak yarışırcasına zevkle yiyorduk. Sabah ezanı okunduğunda, herkes son hızıyla son sularını yudumluyor ve niyetleniyorlardı. Biz küçük olduğumuz için büyüklerimiz öğlene kadar kuşluk, bir de arife günü tam gün oruç tutturuyorlardı. Akşam iftar vakti gelince köyde komşu ve akrabalar davet edilir, iftarlar kalabalıkla, huzurla açılırdı. Tahtadan yer sofraları köy kilimlerinin üzerine kurulur,herkes evinde hazırladığı yemekleri ve tatlıları getirir zevkle afiyet içinde yerlerdi. Birlik ve beraberlik içindeki bu tutum, yörelerindeki bu gelenek tüm çocukluğum ve yetişkinliğim boyunca devam etti.

Yorucu ve hızlı geçen bir günün ardından, ben sineklerle ve sıcakla boğuşmaya hazırlanıyordum. Elimde yine ninemin kocaman çarşafını her yerime sarmaya hazırlanırken, babam bana artık rahatça uyuyabileceğimi çarşafa gerek kalmayacağını söyleyince şaşırmıştım.. Babam bir kutu sinek ilacını sineklere sıkmış hepsini öldürmeye başarmıştı. Anlaşılan bu gece rahatça bir uyku çekeceğim dedim içimden..



Sabah ılıcanın sularına,öğleden sonra gölün serin sularına atlayıp yüzmek ise bana verilen en güzel bayram hediyesiydi. Oyalı mendiller, bayram şekerleri, büyük çınara kurulan bayram salıncakları,dikme baklavadan, boşnak böreklerine,cevizli lokumlu ekmeklerden, köyümüzün meşhur zeytinlerine kadar her şey mükemmeldi. Uzun geçen sıcak yaz ramazanları, dostlarımızla kurulan en sağlam köprüydü... Köyümdeki ramazan penceresinden baktıkça, o günlere defalarca özeniyorum ve bu bağların neredeyse kopmaya bırakıldığı bugünlere ise oldukça üzülüyorum....

11 Temmuz 2013 4-5 dakika 19 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    Geçmişe ait güzel bir ramazan anısı, çocuklukta yaşananlar kolay kolay unutulmuyor. Kutladım Sevtap hanım içtenlikle...👍

  • 10 yıl önce

    Öncelikle Şiirkolik ailesinin ve tüm Müslüman aleminin Ramazan ayını kutlarım..Bu Ramazanın ülkem insanlarına ve savaşan dünyaya huzur , barış ve bereket getirmesini dilerim..

    Ahmet bey,yazılarımızı titizlikle okuyup değerlendirdiğiniz için size de çok teşekkür ederim...