Küçük Bir Borç Meselesi

Salih Ağaların köyü Trakya 'nın en gelişmiş köylerinden biriydi. Köyde beş tane kahvehane, iki tane içkili lokanta vardı. Halk verimli arazide çok çalışıp, kazandığı parayı da harcamayı çok severdi. Bazıları da parasının hesabını çok iyi yapamaz kışın ortasında beş parasız kalırdı. Salih Ağa parasız kalıp yardım isteyene yardım etmeyi babasından kalma bir gelenek olarak sürdürüyordu.
Hava çok soğuktu Salih Ağa çobana yemek götürmüştü. O gün çobanın işi çoktu , koyunlar sıra sıra doğurmaya başlamışlardı. Yardımcıları da olmasına karşılık çoban oradan oraya koşturup duruyordu. Koyunculuk iyi para getiriyordu. Salih Ağa'nın toprakları da oldukça fazlaydı. Babadan kalma arazisi dörtyüz dönümü geçerdi.Hali vakti yerindeydi.
Salih Ağa çobanın yanında iyice üşümüştü. Biraz laflayıp dinlenmeyi çay içip eş dostla görüşmeyi düşünerek kahveye gitti. Kapçıkların Veli , Uzun Hasan , Kırbaş Ali, Mülayim Dayı
hepsi bir masada oturmuş pişpirik oynuyolardı. Salih Ağa selam verdi yanlarına oturdu. Veli'Salih agama bi çay ver Osman' diye kahveci Osman'a seslendi. Kahveci dumanı tüten çayları masalara dağıtıyordu. Salih Ağa biraz oturduktan birkaç çay daha içtikten sonra eve gitti. Kapçık Veli' Salih agamın parasını bu sene de vermicem beya nasılsa bişey demiyo enayi' diye her zamanki gibi yanındakilere anlatıyordu. Oysa Salih ağayla ne zaman bir yerlerde yalnız kalsa' Salih aga paran bu sene harmanda hazır. Hemen getirip verecem 'derdi. O da' tamam Veli sıkıştırma mühim değil' diye cevap verirdi. Tam yedi sene olmuştu borç isteyeli. Salih'in paraya ihtiyacı olmadığı için Veli'ye pek ses etmezdi. Ama kahvedeki Mülayim Dayı dayanamadı Veli'nin enayi diye Salih'in arkasından konuşmasına. Bir gün yalnız oldukları bir zamanda Veli'nin söylediklerini Salih Ağa'ya anlattı. 'Hem de bir kere değil her defasında senin arkandan böyle konuşuyo 'diye de ekledi.
Salih Ağa köy kahvesine gitti. Veli masada yalnız oturmuş televizyon seyrediyordu. 'Çoktandır seninle gezmeye gitmiyoz be Veli gel seni Galata köyüne götüreyim' diye Veliyi çağırdı. Kış günü akşam olmak üzereydi Galata onların köyüne uzakta bir köydü.' Napçaz orda beya Salih aga' diye sordu veli.' Orda bir asker arkadaşım var onun oğlunun içkili yemekli düğünü varmış. Bana arkadaşlık et hadi gece döneriz' dedi. Veli içkiyi duyunca hemen atladı' gidelim Salih aga o zaman gece döncez ama tamam mı?' diye de ekledi. 'Tamam tamam hadi bin arabaya' dedi Salih. Hava çok soğuktu ama kar yoktu. Trakyanın kuru soğukları yaman olurdu. Arabanın kaloriferini çalıştırdı içersi sıcacık olmuştu zaten hava da kararmak üzereydi. Salih Ağa arabayı düz yolda hızlı kullanıyordu. Veli biraz tedirgin olmuş camdan dışarı bakıp içinden dua etmeye başlamıştı. Bahsettikleri köye varmak için beş altı köyün içinden geçmeleri gerekiyordu. Salih ağa her köyde duruyor bakkala ya da kahveye uğramak bahanesiyle onbeş yirmi dakika oyalanıyordu böyle böyle tam üç saat oyalandılar. Ama hala Galata köyüne varamamışlardı. Veli huylanmaya başladı' agam ne zaman varcaz bu köye beyaa' diye söyleniyordu. Salih de' az kaldı işte şu ağaçlığı dönünce köy orda bilmez misin?' diye cevap verdi. Ama ağaçlığı döndüklerinde yine köy yoktu. Çünkü Salih Ağa Veli'yi Galata yoluna değil de karanlıktan da faydalanıp başka yoldan başka yere götürüyordu. Veli iyice tedirgin olmaya başladı' agam sen beni nere götürüyon beyaa' diye soruyordu Salih'ten çıt çıkmıyordu. Arabayı çok hızlı bir şekilde düz arazide kullanıyordu . Veli yalvarmaya başladı 'Salih ağam elini ayağını öpeyim nere götürüyon beni gel vaz geç çok geç oldu köye geri dönelim' diyordu. Salih hiç duymuyormuş gibi gözü yolda araba kullanıyordu. Git gide ormanlık bir yere kuş uçmaz kervan geçmez Bulgar sınırına vardılar. Gece de iyice yarıya varmıştı. Hava daha bir soğumuştu. Salih Ağa arabayı durdurdu'. Enayimiyim ben ha söyle bakalım Kapçık ben enayiyim ha sana yardım ettiğim için öyle mi?. Borcumu geri istemediğim için ha?' diye söylenmeye başladı. Öteki yalvarıyordu' ağam bu sene ödeyecem valla çoluğumun çocuğumun üstüne yemin ederim' diyordu. Salih 'sen beni oyalıyodun bunu biliyodum ama arkamdan enayi dersin ha' dedi ve arabanın kapısını açtı in aşağıya dedi. Öteki de indi. İner inmez gaza bastı Kapçıkların Veli'yi Bulgaristan sınırının yanında buz gibi havada gecenin bir yarısı bırakıverdi. Araba hızla uzaklaşırken öteki arkasından koşup yalvarıyordu,' Allah benim belamı versin Salih agam valla yalan söylemişler' diye. Araba uzaklaştı Veli ormanın ortasında öylece kala kaldı...

01 Ekim 2016 4-5 dakika 6 öyküsü var.
Yorumlar