Küçük Şeyler 12

Medresenin damında oturmuş elindeki küçük taşları karanlığa doğru atıyordu. Şeyhten büyük fırça yemişti. Muhtemelen medresedeki son gecesiydi. O burda hem ders alıyor hem de temizlik işlerine yardımcı olarak karnını doyuruyordu.

Sabah ilk iş olarak Kadının karşısına çıkacaktı. Yaşı küçük olduğu için ceza verilmezdi belki ama artık onu burada barındırmazlardı.

Selahattin bu düşüncelerle toprak dam da istem dışı uykuya dalmış sabahın ilk saatlerinde de şeyhin öfkeli sesiyle uyanmıştı.

'Kalk Kadı efendi bizi bekliyor. Başımıza ne işler açtın, görüyor musun?'

Kalkıp üstünü başını silkeledikten sonra adet üzere Şeyhinin arkasından yürümeye başlamıştı. Çok uzak değildi.

'Bak Selahattin ne yap et kendini affettir. Bunlar bizi burda yaşatmaz yoksa...'

Selahattin'in hiç sesi çıkmıyordu. Kadının karşına çıktıklarında halen başı önünde düşünüyordu.

' Evet, söyle bakalım büyüklerimizi neden tehdit ettin. Onlar biz huzur içerisinde yaşayalım diye bu kadar gayret ederken sen bunu Nasıl yaparsın? Hem sen şu mübarek insanın yanındasın yıllardır . Hiç bir şey öğrenemedin mi? Dinimizde devlet büyüklerine itaat var bunu duymadın mı?'

Selahattin gözlerini ilk kez yerden kaldırıp bakışlarını Kadı'ya dikmişti.

' Ben kimseyi tehdit etmedim.'

'Bir de yalan söylüyorsun öyle mi? Sen büyük bir cezayı hak ediyorsun. O kadar insan şahit olmuş.'

Şeyh çaktırmadan Selahattin'in ayağına bir tekme atmıştı.

'Onlar yaşlı bir insanın mallarına el koyuyorlardı. Ve yaşlı Ada'm engel olmak istedikçe de ona vuruyorlardı. Ben sadece bu an onlara -hepiniz öleceksiniz- dedim.'

'Ee bu tehdit değil mi?'

'Efendim bu Kuran'ın hükmüdür. - Her nefis ölümü tadacaktır.- Amacın onlara bunu hatırlatmaktı.'

Kadı ne diyeceğini şaşırmıştı. Eliyle sakallarını sıvazlamış. Biraz düşündükten sonra niyetinden dolayı her hangi bir ceza vermemeye karar vermişti. Şimdi ise bunu devlet büyüklerine Nasıl izah edeceğini düşünüyordu. Tek bir yol vardı.

Selahattin'in dışarda beklemesini isteyen Kadı , Şeyhi yanına çağırmıştı. Aralarında süren kısa dialog sonunda Şeyh kafasını olur şeklinde sallayıp dışarı çıkmıştı.

'Haydi Selahattin medreseye gidiyoruz. '

Selahattin yine başını önüne eğmişti. Birinci cezadan kurtulmuştu ama halen Şeyhinin suratındaki bu olumsuz ifadenin ne anlama geldiğini çözmemişti.

' Namaz vakti. Bitince odama gel.'

Selahattin arka saflarda yerini almış. Az sonra olacakları düşünerek namazını kılmıştı. Korkmuyordu. Şeyhinin odasına da hiç çekinmeden girmişti.

'Ben sana devlet büyüklerimize kendini affettir dedim. Sen be yaptın? Bir kurnazlıkla Kadı'nın cezasından kurtardın kendini. Yarın sabah burdan gidiyorsun.'

Selahattin hiç tepki vermeden Şeyhinin karşısına oturmuştu.Söyleyecekleri vardı.

' Siz demez miydiniz, Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Orda adamın malına zorla el koyuyorlardı. Hem yaşlı bir insana el kaldırmak dinimizin neresinde var? '

'Beni mi sorguluyorsun Selahattin? Bence sen yarından sonra karnını Nasıl doyuracagını düşün.'

' Benim dinim kulun rızkını Allah'ın verdiğini söylüyor. O yüzden düşünecek bir şey yok. Bence siz bulunduğunuz konumu, bu şatafatlı hayatı ve şöhretinizi kaybetmemek uğruna Nasıl olurda Allah'a değil de onun yarattıklarına taptığınızı bir düşünün... - Hepiniz öleceksiniz- Kaç kez şahit oldum buna? Her defasında sen güçlüden yana olduğunu sanarak bu kötülüklere göz yumdun... Halbuki aldandın. Tek güç sahibi Allah'dır.'

Selahattin odadan çıkmıştı ve sabahı beklemeden odasında hazır bulunan küçük çantasını alıp diğer müritlerin suskun bakışları arasında medresenin bahçe kapısını açmıştı. Şeyh üst kattan onu izliyordu. Selahattin son kez arkasına bakıp yüksek sesle,

'Hepiniz öleceksiniz.' Deyip uzaklaşmıştı.

A. Demir

13 Ocak 2018 3-4 dakika 16 öyküsü var.
Yorumlar