Küçük Şeyler 14

Aynanın karşısında kalakalmıştı. Yüzündeki çizgiler, saçına düşen aklar, bakışlarındaki yorgunluk... Zaman su gibi akıyordu. Yıllar önce terk ettiği bu ev ailesinden kalan tek mirastı. Neler olmuştu?

Önce ailesi için bir sevdadan vazgeçmiş, anne babası ölünce de o elinden uçup giden sevda için kendinden vazgeçmişti. Çok şey kazanmıştı, aslında. Önemli bir mevkideydi. Haddinden fazla maddi gücü vardı. Saygı görüyordu. Ama kendine saygısı yoktu.

Babası tarafından devrimci bir genç olarak yetiştirilmişti. Büyük idealleri vardı. Ama bu ideallerde makam mevki yoktu, para yoktu. O sadece yaşadığı topraklara ve bu topraklarda beraber nefes aldığı insanlara hizmet etmek hayalini kuruyordu. Ya şimdi?

Şeytan ile antlaşma yapmıştı. O müthiş zekasını ve azmini fark eden sadece ailesi ve öğretmenleri değildi. Sevdiği kıza yakın olmak için geldiği İstanbul'da hayatta tutunmak için bocalarken tanıştığı o isim...

Adam birkaç görüşmede onu çözmüştü. Zaafları vardı...İlk iş teklifini de bunları hesaplayarak yapmıştı. İlk iş ve sonrası hiç başarısız olmamıştı. Kendi kazandıkça birileri hep kaybediyordu. Kimi para kimi makam kimi ise hayatını...Bu baş döndüren yükseliş sevdasını bile unutturmuştu.

İşte son oynadığı oyunda yaşanan o aksilik olmasa belki bu evde bile olmayacaktı.

Halen aynanın karşısındaydı.Yanağına ulaşan göz yaşını elinin tersiyle silip duvarda asılı duran aile fotoğrafına utanç ile bakmıştı.

'Kısa bir ömür için uzun adımlar attım. Şerefimi, ideallerimi ,sevdamı her şeyimi kaybettim. Karşılığında dünyaları kazandım. Değer miydi?'

Arkasında uzun süredir sessizce arkadaşını izleyen eski dostu yerinden kalkıp arkadaşının omzundan tutmuştu.

'Değmezdi... Kazandıkça kaybettiğini anlamıyor insan... Dünyanın süsüne kapılmaya görsün, resmen kör oluyor.'

'Ne yapabilirim? Beni bu uçurumdan çıkartacak bir formülün var mı?'

'Kazandıklarını kaybettirdiklerine dağıt... Sonra gidip kendini mahkemeye ver. Anlat ne var ise... '

'Ömrümce cezaevinden çıkamam. Bunu az çok biliyorsun. Sadece ben değil. Bugün insanların idolü olmuş nice insan benimle beraber...'

'O Zaman kendi kazdığın uçuruma geri dön. Ben sana ölürken huzur vadediyorum. Sen şu an yaşamıyorsun anlamadın mı? Bu evden çıktığın o gün ruhunu burada bırakıp gittin... Dönmem için; tekrar can bulman için başka şansın yok.'

'Haklısın... Düşünsene halk nasıl bir şok yaşar. Bir bakacaklar ki doğru bildikleri her şey yalan...'

'Yanılıyorsun... Bu halk her şeye alışkın. Ortaya saçılacak ne rezillik olursa olsun uyum sağlayıp normal yaşantılarına devam etmeleri için çok kısa bir süre yeterli...'

Arkadaşının gülümsemesini anlamlandırmaya çalışıyordu. Kendisi büyük bir vicdan azabıyla mücadele etmeye çalışmaktaydı.

'Bu ülke insanı her şeyi bildiğine emin bir karakterde... Aynı gün herkes bulunduğu ortamda bunlardan haberdar olduğunu her şeyin zaten açık olduğunu kendince çeşitli kanıtlar sunarak anlatmaya başlayacaktır. Ve siyasi , ekonomik kritikler yapılıp neyin doğru olduğu neyin yanlış olduğu her masada ortaya konulacaktır. '

'Haklısın bu ülkeye neye alışmadı ki? Terör nerdeyse her yerde ama umursayan yok. Ülkenin yarısı aç yaşıyor umursayan yok. Yolsuzlukları, namusuzlukları umursayan yok... Benim anlattıklarımı mı umursayacaklar... Çok çok sokaklara çıkıp bir kaç slogan atıp ardından bir eğlence mekanında ya da bir kıraathanede bunu ballandıra ballandıra anlatırlar... Sonra benim adını açıklayacağım şerefsizler gider başka şerefsizler gelir ve düzen devam eder.

'Evet filmin sonu böyle olur. Ama bir yerden başlamalı...'

'Peki dostum.... Sen haklısın...Ben gidiyorum. Evim sana emanet. Hoşça kal...'

Arkasına bile bakmadan evden çıkmıştı. Şimdi sırada;anlattıklarını sırtına alıp yürüyebilecek kadar cesur bir savcı ve bunları duyurabilecek satılmamış bir kalem bulmak vardı. Belki de en zoru buydu...

21 Şubat 2018 3-4 dakika 16 öyküsü var.
Yorumlar