Kuşluk Yemeği

Havanın az bulutlu, güneşin kızgın bir şekilde yerküreyi kavurduğu bir günün öğle vakitleriydi. Hava öylesine sıcaktı ki sokaklar, sokağa çıkma yasağı varmış gibi bomboştu. Her birinin damında asma yaprakları olan sıvası hafif dökülmüş yarı harabe görünümlü müstakil evlerin aralarındaki bu dar sokakları parmak arası terliğimle dolaşıyor, bu sokakları adeta bir etamin dokurmuşçasına detaycı bir şekilde gözlemliyordum. Sokaklar parke taşlardan değil, sıcak ikinci kalite asfalttandı. Bu asfalt zemin yer yer deforme olmuş, küçük çukurlar oluşmuştu. Havanın sıcak olmasından ve buharlaşmadan mütevellit bu çukurların içerisinde su birikintisi olmamıştı. Tüm bu ahval içerisinde hassas tenimin terlediğini ve bir uhu gibi yapışkan bir hal aldığına tanıklık ettim. Rutubet dolayısıyla bu hale gelmiş, çölde vaha arayan bir bedevi gibi olmuştum. Bir müddet sonra bilmeden çıkmaz bir sokağa girdim. Yolun sonunda asfaltın üzerinde teflon bir tavada bir omletin için için piştiğini gördüm. Bu bir serap mıydı? Yoksa tanıklık ettiğim bu olay güneş enerjisinin piknik tüpü yerine ikame edilmesi miydi? Biraz ilerledikten sonra genellikle yolculuklarda asfaltın üzerinde su birikintisi görme sanrısı gibi kaybolmadığını gördüm. Gördüklerim pek sürrealistti.

Çıkmaz sokağın sonundaki bu altı garaj üstü hane 2 katlı müstakil asmalı beyaz boyalı evin önüne gelince bilge görünümlü kır saçlı bir amcayı omletin pişip pişmediğini gözlemlemek amaçlı tavayı kontrol ettiğini ve omleti tahta kaşıkla karıştırdığını gördüm. Biraz ilerledim ve yaşlı amcaya ne yaptığını sordum.

- Hayırdır bey amca? Ne yapıyorsun? Böyle omlet mi yapılır?

- Yapılır yeğenim. Hava 40 derece, bu havada ocakta arpa mı yakalım yani?

- İlk defa görüyorum amca. Oldukça şaşırdım.

- Şaşırma yeğenim. Gel bahçede beraber yiyelim. Semaverde çay da demlendi.

Bu bey amcanın nazik teklifini kıramayıp yenidünya ağaçlarıyla bezeli bahçesinde kuşluk yemeği yedik. Kuş cıvıltıları arasında geçen bu yemekte omlete ekmek banarken kendimi hakikaten bir vahada hissetmiştim. Yakıcı sıcak atmosferde gölgede bir mesire yerinde gibiydim. Bu sırada kömür ateşiyle demlenmiş çay oldukça özlüydü.

Kendimi sokaklar arasında amaçsız bir şekilde yürürken bu bilge amcanın davetine icabet edip, bir hanede tanrı misafiri olarak bulmuştum. Kısa da olsa bu kuşluk yemeği emsalsiz bir hatıra olarak zihnime nakşolmuştu. Üstelik bey amcayla olan kısa süreli güzel sanatlar içerikli söyleşimiz de bu kuşluk yemeğinin tamamlayıcısıydı. Böylesine sıcak bir havada böylesi asude bir sohbet ortamı bulmak, kızgın bir çölde palmiye ağaçları gölgesinde sulak bir alan bulmak gibiydi.

Ayrılma vakti gelmişti. Allahaısmarladık dedikten sonra arkamdan bir tas su döküldü. Bu dökülen su serinletmek mahiyetinde değildi.

Emir Erten 

30 Mayıs 2019 2-3 dakika 11 öyküsü var.
Yorumlar