Kuzenlerim

Öyle tatlı çocuklardı ki küçükken. Bir çocuk ne kadar sevimli ise, ondan daha fazla sevimliydiler, ikisinide kardeşim gibi sevmiştim. Teyzem ve eniştem çok güzel yetiştirdiler her ikisinide, meslek sahibi yaptılar. Bugün ikiside çok önemli yerlerde, iyi birer aileleri var. Ne mutlu ki bana, böyle kuzenlerim var, sevgili İpek ile Mert canlarım benim...






Abla olan İpek, yetmişli yıllarda doğdu bir şubat ayında. Bir yaşlarına geldiğinde sevimli mi sevimli bir çocuk olmuşdu. Birgün ne olduysa olmuş oturmuş ağlıyor, yüzüne bir baktım''gülme kız ne gülüyorsun''dedim, ağlamayı bıraktı, başladı gülmeye kahkahalarla. Teyzem ve eniştem, bebekliğinde ona yemek yedirebilmek için ne maskaralıklar yapardı, ara ara biz de katılırdık o maskaralıklara...Sonra erkek kardeşi, küçük kuzen Mert geldi dünyaya, aralarında yaklaşık üç yaş var...





Ben daha bekarken, onlarda çocukken bir araya gelir ufak skeçler hazırlar, bunlarıda aile ortamında sergilerdik. Mert biraz büyüyünce gitar çalmayı öğrendi kendi başına; eee bende de mızıka, bir araya geldik mi dımbırdatırdık, hâla da ara ara yaparız aynı ortamlarda...







Sonraları ikiside yuvadan ayrıldı taaa Amerika'lara gittiler, evlendiler çoluk çocuk sahibi oldular. Abla İpek iki üç sene önce döndü Türkiye'ye, halen İstanbul'da bir bilgisayar firmasında üstdüzey yönetici konumunda işini başarı ile devam ettiriyor. Ufak olan Mert'de şu an ABD'de olmasına rağmen, yakın bir zamanda döneceğini umut ediyorum...







Türkiye'de daha öğrenci oldukları zaman, çoğu kere hafta sonları beraber olurduk. Bilardo oynarız, Masa Tenisi, bazen arada pikniklere giderdik. Öyle sevgi dolu çocuklardı ki, gözlerinin içine baktığınız zaman, kalbinizden''Bu çocuklar diğer çocuklardan biraz farklı galiba''düşüncesi mutlaka geçerdi, bu da kesinlikle anne ve babalarından, yani teyzem ile eniştemden kaynaklanmaktadır kanımca...






Kız olan İpek iki yaşlaında iken, babama enişte diyememiş, neniş demişti, bir an da çıkıvermişti ağzından o kelime. Ondan sonra ailemizin büyükleri, annem bile babama neniş diye hitap eder oldu, neredeyse babamın ismi unutulmaya yüz tuttu... Yiğit lakabı ile anılır misali, neniş aşşağı neniş yukarı yapıştı kaldı babama neniş lafı, o da bu durumdan hiç rahatsız olmadı...






Övünmek için değil asla, ama bildiğim birçok şeyi severek isteyerek ben öğrettim onlara. Satrancı, bisiklete binmeyi, arada beraber masa tenisi oynadık. Önceleri çok sık yeniyordum, sonraları boynuz kulağı geçti, şimdilerde set bile alamıyorum keratadan...






Ne diyeyim, özet olarak bunlar benim sevimli kuzenlerim. Kız olan İpek ODTÜ İşletme mezunu, Mert'de İTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu, ikisinide alınlarından öpüyorum, ne mutlu böyle kuzenlerim var ne mutlu bana...

20 Haziran 2011 2-3 dakika 636 öyküsü var.
Yorumlar