Lise Aşkı

Genç delikanlının lise yıllarında başlayan ve ömrünün sonuna kadar yüreğinde sakladığı aşkı...
Günlerden Pazartesiydi, haftanın ilk günüydü; rahat bir tatilin ardından yorucu bir hafta, genç delikanlıyı bekliyordu. Genç delikanlı alışmıştı bu duruma ve o gün yine, sıradan günler gibi; gün bitecek sanıyordu. Kalbinin hızlı çarpmaya başladığı o ana kadar. Genç delikanlı soluksuz o güzele baktı. Genç delikanlı bir anda vurulmuştu ona. Sanki ruhu uçmuştu bir anda; karşısında gördüğü güzelin gönlüne. Delikanlı o güzele bakmaya devam ediyordu; o güzel, gözlerini gözlerine değdirene kadar. Genç utanmıştı sanki çekti hemen gözlerini güzelin gözlerinden. O deniz ufkunu andıran gözlerde boğulmaya hazır değildi belki de. Genç sınıfına doğru yürümeğe başladı; aklı ve kalbi orada kalmıştı, ruhu ile birlikte. Genç, o güzeli tekrar görebilmek dileği ile oturdu sırasına ve bütün gün sadece susmak istedi. Saat üç'e on varı gösteriyordu; yani eve gitme vakti gelmişti. Genç ardına baka baka evine doğru ilerledi; o güzeli tekrar görebilmek için. Ne yazık ki göremedi, o gün tekrar o güzeli. Eve gidip her zaman yaptıklarını yapmak yerine, doğruca odasına ilerledi. Ruhu kalmıştı güzeli gördüğü yerde. Ne yapacağını bilmeyerek sustu sadece genç ve yine sabah oldu; günlerden Salı'ydı. Genç okuluna doğru ilerlerken, her yaşadığı olaya anlam yüklemeye çalışıyordu; yüreği sevdiği o güzel kızı düşünürken. Belki de aşktı bunun adı, genç bunu kabul etmese bile. Evet, evet bunu adı aşktı ve her yaşadığı olaya anlam yüklemekte; aşkın verdiği umutsuzluk ve acıdan olması gerek ki, bu kadar anlamsızdı her şey. Anlam yüklediği her şey bir anda anlamını yitirip; o güzeli hatırlatıyordu ona. Gencin hayatındaki tek anlamı olan şey, o güzele karşı hissettiği duygularıydı. Genç bu olanları kimselere anlatmak istemiyordu. Tek yapmak istediği şey, yüreği ile birlikte susmaktı ve öylede yapıyordu. Fakat yüreği bu sessizliği kanayarak bozdu. Genç, o güzele karşı olan duygularını anlatmak istemiyordu güzele. Kim bilir, belki de olumsuz cevap almaktan korkuyordu veya acı çekeceğini sanıyordu. Belki de tek sebebi utanıyordu. Genç, bu karmaşık duyguların içinde kaybolup giderken; birden bire içindekileri yazmak istedi. Aldı kalemi eline. O kadar karmakarışık duygular vardı ki gencin içinde, nereden yazmaya başlayacağını bile bilmiyordu. Belki de güzeli ilk gördüğü o andan başlamalıydı yazmaya, belki de şuanda içinde bulunduğu durumu yazmalıydı sadece ve sonunda başladı yüreğinden gelen heceler, kaleminden dökülmeye ve gencin ilk satırları şunlar oldu:
?Belki de kaderdi bizi göz göze getiren ve yine kaderdi yüreğimi yakan. Ne yapacağımı bilmiyorum. Kaderime isyan mı etmeliyim şimdi, yoksa şükretmeli miyim? Kader diyorum ya, işte bir mutluluk verirken devamı gelmeden içimi yakıyor. Belki de devamı gelecek, ama ya sonu kötü olurda ömür boyu yüreğim yanarsa? Çocukken bir yeri kanadığında, gözyaşı dökmeyip içinden acı çeken bir çocuktum. Şimdi ise bu gözyaşları nedendir? Acı çekmek korkusundan olsa gerek! Yok, yok sadece kendimi kandırıyorum; bu gözyaşlarımın her damlası, aşkımın gözyaşları olsa gerek.

Gencin kaleminden bunlar dökülmüştü gözyaşları ile birlikte. Genç yorgun düşmüştü yazmaktan ya da yüreğinin yanmasından ve kalemi konuşurken uykuya dalmıştı; kalemi elinde, gözlerinde yaş ile.
(...)

Gitme/li...

21 Mart 2010 3-4 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    tebrik ederim gercekten çok güzelmiş.. :))👍😊👍👍