Manevi Değer

Şu özel günlerde alınan ve de çok fazla bir işe yaramayan pahalı hediyelerden bıktım usandım artık. Benim gibi orta halli bir evde oturup, geliri düşük olup, memur ya da asgari ücretli işçi olup, bu işlerden nefret eden, bıkan bir sürü insan var halihazırda...






Hanımın doğum günü, elli yüz milyonluk hediye, çocukların doğum günü, yine otuz otuzbeş milyonluk hediye, anneler günü hediye, babalar günü hediye, oğlanın kankasının doğum günü hediye, öbür oğlanın kankasının doğum günü hediye, hediye alınacak günler bir türlü bitmiyor ki... Allah'dan dedelere, ninelere ait özel gün yok, bir de o olsa çıra gibi yandığımızın resmidir; herkesin iki dedesi iki de ninesi olduğuna göre, senede dört hediye eder basit bir hesapla. Bu alışveriş meraklısı yaratan kapitalist düzen onu da çıkartır yakında hiç merak etmeyin...






''Birgün len İsmail dedim kendi kendime, sen bu hediye işlerinden de, tereyağından kıl çeker gibi sıyrılırsın evelallah, saksıyı azıcık çalıştır arslanım''Öööle düşünüp dururken arpacı kumrusu gibi, birden şimşekler çaktı beynimde...







İlk cengimizin zamanı geldi çattı hediyeye muhattap olan adaylar ile. O gün Anneler Günü. Hem hanıma hediye alacağız, hem valideye, hem de kayınvalideye. Sıkıysa birinden birini unut ya da atla. Nasıl kalkarsın oğlum İsmail bu işin altından? Birgün önce doğru sosyete pazarlarından birine daldım. Pazar kalabalık cıvıl cıvıl, iğne atsan yere düşmez o şekil. Şöyle bakınırken hediyelik eşyalara, bir tane tahtadan biblo gözüme ilişti. Bir kız bir oğlan, kız evin penceresinde, oğlan kıza keman çalıyor; Pargalı İbrahim gibi. Yanaştım usulca''Kaç para bu hemşehrim''dedim. Cevap''Üç lirada senin güzel hatırın için iki lira olur abi''dedi. İçimden ''oh dedim ucuz hediyede var bu memlekette ne ala''...






Sar dedim üç tane, alırsın üç tane bibloyu altı lirayı ödedikten sonra, üstünede yakma kalemi ile birer liraya yazı yazdırırsın. Hanıma, valideye, kayınvalideye, isimlerinin tam altına sevgilerle diye, birde ufak kalp resmi. Nihayetinde götürdüm verdim üçünede teker teker o mübarek günde, neredeyse akılları tavana vuruyordu.''Bu neeee, mırın kırın, filan fişmekan''benzeri bir sürü laf ettiler. Ama bende defans sağlam Allahaşükür, lafı yapıştırıverdim hemen''Kardeşim siz o hediyelerin şekline şemaline ne bakıyorsunuz, özüne bakın özüne, onların bir kere manevi değeri var, hem benim için hem sizin için, o kadar almışım, isminizi yazdırmışım''deyiverince, az daha tantana edip çenelerini kapattılar. Şimdi sırada Babalar Günü var. Onlarada ucuz birer kravat düşünüyorum, isimlerinide yazdırırız ayriyeten manevi değeri artar. Onda da yıkılmayacağım azimliyim İsmail olaraktan. Kayınbabaya al, kendi babana al, eee bir de sen babasın. Babalara geldik ki hemde ne gelme. Hepsinin parası yine benden çıkıyor. Manevi değeri yüksek hediyelere yüksek paralar ödenmez zaten. O zaman manevi değeri kalmaz...

25 Mayıs 2011 2-3 dakika 635 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 13 yıl önce

    :))) :))))

    Çok ayıp çook :)))

    Hediye almak ve vermek kadar güzel ne olabilir ki,külfet gibi gelmemeli,

    Bir kutu yapın elinize geçen bozuklukları içine atın bırakın biriksin işte size finans, alın alın kullanın🙂

    İşin doğrusu ben özel gün hediyelerine karşıyım,doğum günleri hariç..

    Çok iyi geldi sabah sabah Ahmet Bey👍

  • 13 yıl önce

    kapitalis düzenin tuzaklarını öyle tebessümle anlattınız ki hayran kaldım bende bu bahsi geçen mevzulara sizin gibi düşünüyorum beğeniyle okudum...

  • 13 yıl önce

    hımmm,

    valla dahiyanece fikirden istifade etmek lazım,

    üzerinde çalışılmış ve test olumlu,😊

    özel günlerde kar edenler, hediye alanlar değişse de, sponsorlar pek değişmiyor nasılsa,,,

    şaka bir yana, bu durum üstadın da dediği gibi düzenin pazarlama takdiği aslında,

    bazen alınanlar da zaten çok bir ieş yaramaz genelde,

    abartmamak lazım en azından,,,

    saygılarımla...