Maskeler

İçini alıp kaçacaktı bu şehirden. Karar vermişti sonunda. İnsanlar arsızcasına yakıyordu canını. Yüzüne gülen her insanın maskesini aralamaya çalışıyordu o da her defasında. Bu arayış yüzünde oluşmamış çizgileri derinleştiriyordu şimdiden üstelik.
Kaçacaktı. Ama nereye? Her yerdeydiler. İnsanlar ve maskeleri... Bu düşünce onu çıldırtmaya başlamıştı artık. Maskesi olmayan kim vardı yanında? İnsanların inkâr ettiği o gerçekliği biliyordu. Maskesiz kimse yoktu! Ama kestiremediği bir şey vardı bu konuda elbette: insanların hangi maskeyi kullandığı.
Önce dost maskesini öğrendi. Dost kazığının tadını aldı. Ekmeğini, suyunu, gözyaşını, kahkahayı hatta yastığını paylaşıyordun dost sıfatıyla. Ve bir gün, hiç beklemediğin bir anda sır denilen o yeri ancak toprak olması gereken şeyi onunla paylaştığın anda her şey ters düz oluyordu. Varan bir!
Sonra sevgili maskesi, en acı olanı buydu sanırım. Bir bakışı, bir sözü mest ediyordu seni. Aşk güzel şeymiş cümlesini kuruyordun. Her şey güzel olacak inancı kaplıyordu içini. Huzurun nasıl bir şey olduğunu öğreniyordun. Ve en kötüsü hiç gitmez zannediyordun. Dost kazığından sonra bunun canını yakmaması gerekiyordu değil mi? İster aldatsın, ister terk etsin-ki her ayrılık şekli ölümlerden ölüm beğenmenin başka bir yoludur- canını teslim ediyordun yavaş yavaş. Günün hiçbir anı zevk vermiyordu sana. Hiçbir gülüşün içten değildi. En ufak bir söz, bakış onu hatırlatıyordu sana ve iki gözün iki çeşme durumuna geçiyordun. Ölüme beş kala sanki. Varan iki!
Maskeler çoğalır etrafınızda. Kime inanacağınızı, kimden yüz çevireceğinizi şaşırırsınız. Ve varan üç! Sizin maskenizin adı ne ?

08 Mayıs 2012 1-2 dakika 2 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar