maskeli kalpler

"Bu hikayede suçlu yok,iletişimsizlik var!"

Ayşe akşam üzeri büyük kızı Rümeysanın servis dönüşüne yetişebilmek için hızlı adımlarla yürürken,ardından kendisine seslenen eşi Aliyi fark etti.
Ali arkadaşı Ömer'le küçük kızı Sevdeye sesleniyordu.
Ayşe büyük kızı Rümeysanın okul çıkışına yetişebilmek için hızlandı. Ali'nin Sevdeye seslendiğini görmüştü Ayşe.Bu yüzden Aliye bir şey söyleme gereği duymadı. Nasılsa Sevde babasının yanındaydı.
Eve yetiştiğinde Rümeysa servisten yeni iniyordu.Yetişmenin sevinciyle kendisine el sallayan kızına gülümsedi.
Apartman girişine doğru ilerlerken yolun sonundaki dükkanın önünde bir ufaklık gördü.Bir an Sevde sandı. Ama olamazdı.Sevde Ali ve Ömer'in yanlarındaydı.Bırakacak değillerdi ya!
İçine bir kurt düştü emin olmak için Aliyi aramalıydı.Ya onların yanında değilse...diye içinden geçirirken telefona giden elleri titriyordu.O sırada Alinin sesiyle irkildi:
-Efendim!
-Selamun Aleykum Ali!Sevde yanında, değil mi?
-Kim? Sevde mi?Ayşe, Sevde niye benim yanımda olsun söyler misin lütfen?Seninle değil miydi?
-Hayır.
-Olamaz nerde bu kız?
-Ali!..Biraz evvel yolun sonundaki dükkanın önünde birini görmüş. Ve ona benzetmiştim.Ama senin yanında olduğunu düşündüğüm için ihtimal vermedim.Lütfen Ali onu bul.
-Tamam tamam!Allah hayrınızı versin,geliyorum...


Ayşe'nin yüreği bir tuhaf olmuştu.Alinin Sevdeyi ona haber vermeden bırakabildiğine inanamıyordu.
Tam o sırada zil çaldı,kapıyı açtığında Sevde'yi Ali'nin kucağında görünce rahat bir nefes aldı.Ama Ali hiç rahat görünmüyordu ve çok sinirliydi. Yüksek bir ses tonuyla :
-Bu kızı yol üstünde bırakıp gidiyorsun inanamıyorum Ayşe!Nasıl bu kadar sorumsuzca davranabildin?Dua et ki kaybolmadı o zaman ben sana sorardım.
Ayşe ne diyeceğini şaşırmış bir halde sadece:
-Eğer bu işte hatalıysam özür dilerim ,diyebildi.
Ali öfkeyle kapıyı çarparak dışarı çıktı.Ayşe özür dilemek yerine soruna sahip çıkarak Ali ile konuşmalıyı deneseydi .Bu diyalog çok daha farklı sonuçlabilir miydi ?
-Dua et ki çocuk kaybolmadı o zaman ben sana sorardım.
-Çok sinirlendin farkındayım Ali!
-Öyle mi! Demek farkındasın. Elhamdulillah sinirlerime hakim olabiliyorum.Peki bunun da farkında mısın?Yoksa sana bu sinirle haddini bildirebilirdim biliyor musun?
-Tamam Ali.Kızmakta haklısın sana haber vermeliydim Sevde'yi sana bıraktığımı.
-Demek haklıyım.Haklı olmam hiçbir şeyi değiştirmiyor.
-İnan bir daha böyle bir hataya mahal vermem.Ama Rümeysa'ya yetişebilmek için acele etmem gerekiyordu sizi de Sevde'ye seslenirken görünce nasılsa siz ilgilenirsiniz diye
-Rumeysaya da sana da!
-İnan Sevde kaybolsaydı kendimi asla affetmezdim.
Ben anneyim Ali
Rümeysa kapı da kalacak diye telaş içindeydim ve siz ufaklığı çağırıyordunuz. Ben de sizin orada olmanızın verdiği rahatlıkla yoluma devam ettim. Emin ol bundan sonra daha dikkatli olacağım.Dalgınlığıma geldi.
-Ne bileyim ben Ayşe!Telefonda Sevde yanında mı diye sorunca kan beynime sıçradı.Bu kadar sorumsuzca davrandığına inanamadım
.Rümeysa için koşuşturduğun aklıma gelmedi.
-Bir dahaki sefere daha dikkatli olmalıyız.
-Biliyor musun Sevde beni görünce
"Bu benim babam,beni almaya gelmiş"dedi.
-Kızımızla gurur duymalıyız
Ayşe bunları düşünürken Sevde'nin sesiyle irkildi.
-Anneeee!
-Canım kızım!
Aslında Ayşenin de işi zordu.
Ard arda doğan çocuklarla yaşadıklarının ayrıntısını düşünemiyordu.
Böyle olunca da öğrendiği bilgiler ve okudukları hayatının pratiğini kolaylaştırmıyordu.
Tabi bu mazeret olamazdı Ali ile konuşmalıydı.
Yada tüm öğrendiği iletişim bilgilerini rafa kaldırmalıydı.
Çünkü hayat bir imtihandı.
Öğrendiklerini ve okuduklarını pratikte yaşama cesareti gösteremezse;
öğrenmek ızdırab olurdu onun için.
Çocukların acıktık acıktık sesleriyle hayata kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi dönmek zorunda kaldı.
Ama yanılıyordu.
Hayata kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi devam etmek aslında yüreğini maskelemek demekti.
Öğrendikleriyle yaşamak için mutlaka maskelerini atması gerekiyordu.
Kim ne derse desin ne yaparsa yapsın Ali eve geldiğinde onunla konuşmalıydı.
Ama bunu yapabilecek miydi?
Yapsa bile Ali onunla konuşacak mıydı?
Ali konuşmak istemese de konuşmalıydı doğru olan buydu.
Ama neden bu kadar zordu.
Yapması gereken sadece hissettiklerini ve davranışının sebeplerini hayatını,her şeyini paylaştığı insanla paylaşmaktı.
Araya duvarlar örmenin kalplere maske takmanın hayatı yokuşa sürmekten başka işe yaramadığı aşikardı.
Hayalinde çözümü kurgulamıştı bile.
Peki pratikte niye her şey daha zor görünüyordu.
Ayşe bu düşüncelerle meşgulken Ali de o sinirle işyerine varmıştı. Ömer de onu bekliyordu. Espiriyle karışık Ali'ye :
-Ne iş Ali ?Yengeden dayak yedin galiba
-Ömeer! Üzerime gelme oğlum.Bu sinirle sana çatmayayım.
Benimle hiç uğraşma istersen.
Ömer Ali'nin en yakın arkadaşıydı ve onu bu halde yalnız bırakmak istemiyordu.
Hem olayın bir de öbür yanını görmesi gerektiğini düşünüyordu.
Ve onunla konuşarak onu dinleyerek hem dostunun gergin olan sinirlerini yatıştırabilir hem de olaya daha objektif bakmasını sağlayabilirdi.
-Demek çok sinirlisin ve bana çatabilirsin ha!
-Hem de nasıl! Ya inanamıyorum bir insan çocuğunu sokakta nasıl unutabilir.
-Demek çocuğu sokakta unuttunuz.
-Hayır unutmadık. Unuttu.
-Anlıyorum.Yenge çocuğu sokakta unuttu.Senin de bunda hiç kabahatın yok.
-Tabiki yok.Sevde onunlaydı ve onun sahip çıkması gerekiyordu.
-Demek onun sahip çıkması gerekiyordu. Peki bur da bizim hiç mi ihmalimiz yoktu sence Ali?
-Ne ihmali Ömer sen ne diyorsun.Biz sadece yolda onlara seslendik.
-Evet sadece yolda onlara seslendik ve biraz da Sevdeyi sevdik.
-Ben Sevdeyi bana bırak demedim ki.
-Evet demedin ama Sevdeyi bana bırakma da demedin.
-Ya arkadaş sen ne diyorsun?Sen kimden yanasın bana bir söyle hele?
-Eşler arasında taraf olunmaz.
Ben sadece dostun olarak birazcık önünü açmak ve görüş açını genişletmek çabasındayım.
-Ya mutlaka öyledir. Şimdi sen birde beni suçlu çıkartırsın.
-Ortada gerçekten bir suç mu var sence yoksa?..
-Yok mu yani?Az kalsın çocuk kayboluyordu Ömer.
-Ama kaybolmadı.Sahi Rümeysa okuldan kaçta geliyordu?
-Tam emin değilim ama galiba 5.30
-Peki şimdi saat kaç?
-6.30
-Ali farkındaysan biz Sevdeye seslendiğimizde Rumeysanın servisi kapıya dayandı dayanacaktı.
-Evet zaten oda mazeret olarak Rumeysaya yetişmek için koşuşturduğunu söylüyor.
-Gördün mü?
-Ama Ömer!!!
-Ali biraz sakin kafayla ayrıntıları düşünürsen bir suçla değil hayatın koşturmacasıyla yüzleşebilirsin ?
-Haklısın galiba.Ben Sevde ile eve girdiğimde Rumeysa henüz üzerini bile değiştirmemişti.Of.....Herhalde haddinden fazla hiddetlendik.
-Galiba yengeye bir özür borcun var.
-Galiba...
Ömer bir hayra vesile olmanın Ali ise gerçek bir dosta sahip olmanın sevinci ile Allah'a şükrediyordu.
Şimdi Ayşeyle nasıl konuşup özür dileyecekti.
İkisi de aslında kendi içlerinde olayı çözmüşlerdi ama önemli olan bunu paylaşmalarıydı....
Peki sonuçta ne mi oldu ?
O akşam bir araya geldiklerinde bu olay hiç yaşanmamış gibi davranmayı tercih ettiler.
İkisi de takınmaları gereken kadın ve erkek maskelerini takarak; sırtlarına
hayır
hayır
yüreklerine bir yük daha alarak yola devam ettiler.
Bir sonraki kavgaya kadar...
Vazgeçmezlerse bu gereksiz yükleri yüreklerinde taşımaktan .
Allah'ın huzuruna maskelenmiş bir yürekle çıkacaklar.
Oysa Allah'ın huzuruna maskeli kalplerle çıkmanın
Bedeli ağır olsa gerek.....

13 Ağustos 2010 7-8 dakika 5 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar