Mimin Gürültüsü

Bir insanın dudaklarının pırıltılı ambalajını yırtıp ellerimizi şöyle en derinine, en aşağısına sarkıttığımızda, alaycı kuşların geveze kanat çırpışlarının esintileri ölü doğuyorsa kulaklarımıza? Istırabına dublaj yapabilecek dünya dilleri bugün insanlar tarafından konuşulmuyorsa? Basit bir deyişle, birtakım kimseler âşıklarına vermek üzere onun ses tellerini koparmışsa organ bahçesinden?

?Alkış tut iç çekişim,
ellerini, bileklerinden ayırırcasına'

Sözünü ettiğimiz insan, konuşmama hakkına sanki doğuştan sahip. Dahası bu hakkı sonuna dek kullanıp ölümüne susuyor ki duyu organlarının devre dışı bırakıldığı bir minvalde yaşamaktan dili damağı kurumuş; ölümüne susuyor!

Söylenebileceklerin ölümüyle deli giysileri içinde yas tutan bu dulun adını, haritada deniz olarak işaretlenen yerlerden öğreniyoruz. Kafatasının bin metre derinliğinde aylak aylak dolaşan muhtelif deniz yaratığı ve yuttuğu acı ağırlığındaki balinalarla içine ve dışına doğru ağlayan bir deniz topluluğu o; ağlıyor. Dünyaya yeni gelen bir bebeğin öfkesiyle ağlıyor. Mavi bedenini çevreleyen, insan kılığındaki yamaçlar sırtına saplanmış birer hançer. Gemiler ise onun yüzünü kestirme yol biliyor; yüzü aşınıyor, yüzünü utancından Pandora'nın kutusu gibi kilitli tutuyor.

?Kaç, yüzüm kaç
bana ait değilmişçesine'

Sabahların âhını alıyor, gün ışıklarıyla yapacağı düğünden, gecenin altında yalnızlar koleksiyonunu gizlediği yatağına kaçarak. Siren sesleri peşine düşüyor, ağaçlara zımbalanıyor kadraja suskun yakalanmış fotoğrafı; geçmişi onu arıyor... Hülasa, dönüp dönüp başa saran bir plak onun hikâyesi; çok geçmeden baskın yiyor, aklını tutuklayıp götürüyor polisler. Deliliği biraz da adaletin kestiği parmağın kökünden kaynaklanıyor.

?Geri dön aklım,
aklım! Aklım?'

Distopya olmaktan çıkmış böylesi bir durumda, Tanrı'ya açılan davaların hâlâ bir karara bağlanmamış olmasına hayret etmemeli doğrusu; bugün dahi büyük dinler meclisinde iltimaslar söz konusu!
Ve feleğin çemberinden geçtikten sonra nereye gideceğini bilemeyenleri temsil edecek bir peygamber bile yok!
Oysa kendi yazdığı şiiri okumak üzere çıkmıştı sahneye anadan doğma, anadan doğma dingin bir bilinçsizlikle bu insan. Tanrı ise bütünüyle ticari kaygılar güden, halkın duygularını sömürmek amacı ile yazdığı trajediyi zavallının ellerine sokuşturdu ve:

'Oku' dedi.

?Sus! ölümüne sus!'

19 Ekim 2012 2-3 dakika 4 öyküsü var.
Yorumlar