Nankör Hain ve Alçaktım

Omuzlarımdan birine çarpacak diye öbür kaldırıma geçerdim korkudan mıydı bu yoksa O'nunla
bir şekilde muhatap olmaktan çekince miydi? Bildiğim bir şeyse koşumun son turunda nefes
nefes nefese kalınca yıkılmıştım O da bu halimi görünce koşmuş gelmiş onca kalabalığın ortasında
"çıldırdınız mı siz...kuzum ?" lafını yapıştırıvermişti suyla yüzümü ovalarken. Zorunlu olarak
minnetttar kaldığımı söylemiştim.Bu elbette, artık öbür kaldırıma geçme alışkanlığımı da almış götürmüştü.

Sonbahar yapraklarının en sararmışı kavak yaprağıydı ,balkon penceremin camına gelip rüzgârdan
vurunca camda biraz asılı kalmış tıpkı benim kısa kestiğim ilişkilerimin aynısı gibi bana garip bir
şekilde tebessüm ederek balkonun mozaik taşlığına düşmüştü. Yaprak bahaneydi. Yüzümü
suyla ovalayan karşı apartman komşumdu ne de olsa. Perdeyi aralamış elimde olmaksızın
karşı pencereye bakmış ve ne tesadüftür ki o ara kendisi de kendi penceresinden bakarken
dışarda ki esintiye birbirimize ellerimizi göğüs hizasında sallamış durumunda kalmıştık.

Aradan günler akıp geçerken sırf bu karşı komşumdan kaçmak ve karşılaşmamak için işime erken
gidiyor hangi dağda kurt öldü cıvıklığına üzülerek tanık oluyordum. Bir çeşit madara olmak
pozisyonundaydım anlıyacağınız. Ama nereye kadar kaçabilirdim! Şehir mi yoksa dünya mı çok
küçüktü? Hayır efendim bizim mahalle minicikti. Bir cumartesi market alışverişinden çıtığımda
arkamdan gelen ses tanıdıktı. "isterseniz ben bırakabilirim..." sesi O'nun sesiydi. Vosvagenin
yeni çıkmış modeline bindim paketleri arka koltuğa bırakarak. " Hayırlı olsun arabanızı değiştirmişsiniz..." dedim sırf sessiz kalmayayım diye. Başıyla teşekkür eder gibi bir işaret yaptı.
Güzel hanımlardan fazlasıyla çekinirdim. Şimdi yakından bakınca oldukça çekici olduğunu
gözlerimle görmesem inanmazdım. Üstelik hiç çekincesi yoktu da. Beni o akşam evine davet ederken kendisine borçlu olduğumu açık açık söylemiş bunun karşılığı olarak bir kahveye hayır dersem çok üzülürmüş.

Bu kahve içmeler çoğalmaya başladığında durumumun hiçte iç açıcı bir yanı yoktu.

Bahara doğru bir gece yarısı küçük bir kamyonet yanaştı. Eşyalarımı kitaplarımı bisikletimi ve beni
sessizce alıp götürdü. Dağ başında oturmak gibisi yoktur. Ne karşı apartman olur ne de koşu sonunda küt diye yere yıkılırsanız yardıma koşanınız.

Üstelik eski alışkanlırıma döndüm büyük bir hızla. Artık dostlarımın hangi dağda kurt öldü sorularına eyvallahım kalmamıştı. Bir tekir kadar hür bir o kadar da nankördüm.
02 Mart 2011 2-3 dakika 57 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar