Ninem Diskoya Gelmiş

Tina biraz üzüntülüydü. Ninesi Rebecca oldukça hastalanmıştı. Babası Jimmy onun başucundan ayrılmıyordu. Doktor Terry gelip bir defa daha babaannesini muayene etmişti. Ama umutsuz gözlerle baktı.
-Sanıyorum birkaç gün ya yaşar ya da yaşamaz. Kendisine iyi davranın, dedi.
Jimmy yavaşça eğildi, annesinin kar düşmüş saçlarını okşadı. Solgun yanağına ise tatlı bir öpücük kondurdu. Rebecca ise hala hayata dair beklentileri varmışçasına umutla bakmaya çalışıyordu. İnsan ölünceye kadar yaşamdan kopmamalı, dercesine bakıyordu. Yüzü solmuştu. Ama gözleri yaşamı kucaklamaya çalışıyorcasına sevgi doluydu.
Tina ve Jimmy yaşlı kadını bir müddet yalnız bıraktılar. Sonra Jimmy kızına sarıldı. Gözlerinde geçmişin hatırası bir film şeridi gibi geçmeye başladı. İşte kendisini giydiren, yemeğini yediren, üstünü kirlettiği için kızan annesi Rebecca şimdi söz söyleyecek güçte değildi.
-Kızım ya babaannene bir şey olursa ben ne yaparım?
-Baba düşündüğün şeye bak, ölmeyecek insan mı var şu dünya da? Kim ölmemiş ki Rebecca ölmesin. Böyle sıkıntı çekeceğine bırak rahatça ölsün. Dünya yaşanacak, eğlenecek yerdir. Eğlenemeyeceksen, neşe alamayacaksan yaşamanın ne anlamı var.
-Ama Tina!
-Evet ne var Jimmy, yoksa yanlış mı düşünüyorum?
-Tabi ki yanlış düşünüyorsun. İnsan sadece eğlenmek için mi bu dünyaya gelir. Bak görüyorsun seni de beni de bu dünyaya armağan olarak bırakan o dünyalar güzeli kadın değil mi? Şimdi saygıyı hak etmiyor mu sence?
-Görevini yapmış. Artık rahatça ölebilir. Bunun için neden üzüleyim ki!
Jimmy kızgınlığını belli edecek şekilde odayı terk etti. Bahçeye çıktı. Havuzun kenarına oturdu. Kuşların tatlı ötüşlerini dinledi. Hayat yaşamaya değerdi. İnsan yaşamak için mücadele etmeliydi. Ölümü ise böyle duyarsızca karşılamak hiçte anlamlı değildi. Kızının düşüncelerine tahammül edemiyordu. Annesinin ölümünü böyle soğukkanlı bir şekilde karşılaması onu çok üzüyordu.
-Baba babaaaaa
Tina'nın sesi geliyordu. Korku ve heyecan karışığı bir duyguyla o tarafa yöneldi.
-Ne var Tina ne oldu?
-Babaannem babaannem!
-Ne oldu babaannene çabuk söyle?
-Bilmiyorum ama hiç hareket etmiyor.
Jimmy koşarak annesinin yattığı yere gitti. Nefesi kesilmişti. Kalbini dinledi ses yoktu. Ağzına, burnuna baktı nefes alamıyordu.
-Anne, anneeeeee
Jimmy, Rebecca'ya sarıldı.
-Hayır hayır ölemezsin! Beni bırakma anne ne olursun beni bırakma.
Tina ise sessizce babasını takip ediyordu. Ölümü o kadar soğuk karşılamasına rağmen babasının duyguları karşısında duyarsız kalamadı. Hafiften gözleri nemlendi.
-Rebecca bizi yalnız bırakma ne olursun bizi yalnız bırakma, diye haykırdı. Sonra babasına sarıldı.
Kısa bir süre sonra cenaze merasimi hazırlandı. Tina siyah bir elbise giymiş, gözlüğünü takmıştı. Babası Jimmy de aynı şekilde siyah bir takım giymişti. Şimdi Tina'nın gözünde annesinin ölümü canlanmıştı. Kendisi daha küçük bir kızdı. Annesinin cani bir sürücü tarafından ezilerek öldürülmesini hatırlayınca gözünden bir damla yaş düştü. Alevler gözlüğünün camından yükseliyordu.
Elinde bir dal ateş tutan görevli dikkatli bir şekilde üstünde Rebecca'nın yattığı odun yığınlarına doğru sessizce ilerliyordu. Ateşi uzattı. Rebecca'nın cesedini alevler kucaklamıştı. Her tarafından usulca öpüyorlardı. Bu kutsal ayinin etrafında bulunan yakınları ise hayatın küle dönüşünü hüzünlü bir şekilde seyrediyorlardı.
Ve ayin bitmişti. Rebecca'nın külleri birer şişeye konularak Jimmy ve Tina'ya verildi. Başsağlığı dilekleri kabul edildikten sonra herkes evine gitti.
Tina şişedeki küllere bakarak;
-Evet Rebecca nasılsın? Sanıyorum böyle daha rahatsındır?
Sonra şişenin kapağını açtı. Küllerini havaya savurdu. O sırada Tina'nın bir elbisesi yatağının üstünde duruyordu. Havada uçan küllerden bir kısmı elbisenin üstüne ve oradan da ceplerine girdi.
-Tina, neredesin?
Babasının sesi geliyordu. Birazdan kapı çalındı.
-Girebilir miyim?
-Tabi neden olmasın. Gel Jimmy!
-Ne yapıyorsun? Buranın külleri ne?
-Rebecca'nın külleri. Şişede hapis kalmasına gönlüm elvermedi de, onun için özgürleştirdim.
-Tina çok duyarsızsın. Nasıl böyle davranırsın. Hiç mi ölü bir insana saygın yok.
-Bilakis saygım olduğu için cesedini özgürleştirdim. Şimdi bana müsaade eder misin, üstümü giyinip diskoya gideceğim.
-Şimdi mi?
-Evet bir sakıncası mı var?
-Bari bugün bekleseydin.
-Ne olacak yarın olduğu zaman Rebecca dirilecek mi?
-Hayır ama bu gün cesedi yakıldı. Hiç olmazsa...
-Ooooo Jimmy geç kalacağım bana müsaade eder misin yoksa giyineyim mi?
Jimmy hiçbir şey demeden arkasını dönüp odadan çıktı. Gençler geleneklere karşı çok duyarsızdı. Bir ölünün ardından yas tutmayı bırak, külüne saygı bile duymuyorlardı.
Tina yatağının üstündeki elbisesini giyinmişti. O sırada bir araba kornası duyuldu. Tina pencereden baktı.
-Bekle Jerry geliyorum!
Jerry üstü açık kırmızı bir arabayla aşağıda Tina'yı bekliyordu. Tina elbisesini giydikten sonra çantasını açtı. İçinden bir hap çıkartarak ağzına attı. Sonra da hızlı bir şekilde kapıdan çıktı. Koltuğun üstünde düşünceli bir şekilde oturan babasına el salladıktan sonra odayı terk etti. Kendisini bekleyen jerry'nin arabasına bindi. Jerry, Tina'yı kendisine çekerek uzun uzun öptü. Sonra da gaza bastığı gibi süratle oradan uzaklaştı.
Jerry'nin de kafası iyiydi. O da havalarda uçuyordu. Sağa sola zikzaklar çizerek ölümle dans ediyordu. Nihayet diskonun önünde ani bir frenle durdular. Birbirine sarılarak içeriye girdiler. İçerinin rengârenk ışıltısı göz kamaştırıyordu. Müziğin ritmi ise gençlik kanını yerinde durdurmuyordu. Eller havada, başlar sallanıyordu. Herkes kendinden geçmişçesine dans ediyordu.
İçeriye giren Tina ve Jerry' de tempoya ayak uydurmada gecikmediler. Başlar sallanıyor, eller kalkıyor, ayaklar kavisler çiziyordu. Bir ara Tina'nın eli cebine gitti. Kendisinden geçmiş bir halde eline bulaşan şeye baktı.
-Hey Jerry bak görüyor musun kim gelmiş?
Jerry şaşkın şaşkın ne olduğunu anlamamışçasına bakıyordu.
-Kim gelmiş Tina, yanında kimseyi göremiyorum.
-Jeryy Rebecca gelmiş benimle
-Rebecca kim Tina ne diyorsun sen?
-Jerry Ninem Rebecca benimle diskoya dans etmeye gelmiş. Bak bu onun cesedinin külleri.
Tina elindeki külleri havaya savurdu.
-Haydi eller havaya küllerinle yeniden hayata dön Rebecca haydi haydiiiiiii
Küller havada savruldu. Havanın ritmine ayak uydurdu mu bilinmez ama kısa bir müddet sonra ayaklar altında kaybolup gitti.

13 Şubat 2009 6-7 dakika 77 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (2)
  • 15 yıl önce

    Jerry Ninem Rebecca benimle diskoya dans etmeye gelmiş. Bak bu onun cesedinin külleri. Tina elindeki külleri havaya savurdu. düşünce yapısı çok farklıymışş 🤐🤐😙

  • Yine süper bir yazı

    Tebrik ederim Seyit Bey..