Nöbet

Ayaklarım ağrıyor, dizlerim ağrıyor, belim ağrıyor, sırtım ağrıyor, omuzlarım ağrıyor, boynum ağrıyor, başım ağrıyor; nöbetteyim. Nöbetteyken askerler ne düşünür? Zamanı; nöbetin bitmesine kaç dakika kaldığını... Neyse ki arkadaşlar sigara içmeye dışarı çıkıyorlar da sohbet edip vakit geçirebiliyoruz. Askerde sigara içmek, balinanın nefes almak için suyun yüzeyine çıkması gibidir; sigara asker için nefestir. Çoğunlukla da işten, nöbetten kaytarmak için bahane...

Karakol dışındaki ankesörlü telefon çalıyor. Telefona bakmama veya haber vermeme gerek yok, biliyorum ki arkadaş orada; telefonun başında, çalmasını bekliyor. Saatime bakıyorum, 19'u 7 geçiyor; 7 dakika gecikmiş. Dün 5 geçe aramıştı. Yarın da 19:09'da arar!

Askerde cep telefonu kullanmak yasak değildir; yakalanmamak şartıyla, yakalanırsan yenisini alman gerekir. Asker arkadaşlığı da burada başlar; telefonunu paylaşmak... Kimse telefonunu paylaşmaktan çekinmez, eğer kendi kullanmıyorsa, internete, facebook'a falan girmiyorsa hiç tereddüt etmeden verir. Asker arkadaşlığı: Suç ortaklığı...

Dün 2 saat geç aramış. Ondan önceki gün 1 buçuk saat... Kaşlarım çatık, dişlerimi ve yumruğumu sıkıyorum ve aramak istiyorum onu, "ulan, adam seni bu ayazda deli gibi bekliyor, hiç mi tınlamıyo'sun?" dediğimi düşünüyorum. Kesin bilerek yapıyor. Beklendiğini biliyor ve bile bile bekletiyor. Sevildiğini bilmek insanı şımartıyor.

Arkadaşla konuştum... Gözlerinde gerçek sevgiyi gördüm. Konuyu işten açtım, evliliğe getirdim. Bu kadar bağlılıkla, bu kadar netlikle bir ilişki anlatışı görmedim. Arkadaş bugün gözümde başka biri, ona saygı duyuyorum. Onun gibi sevemediğim için üzülüyorum, onu kıskanıyorum.

Bugün herşey gri... Hava kasvetli, boğucu... Herkesin üstünde bir ağırlık... Konuşmak da sıkıntıyı gidermiyor. Karakol sessiz... Hiç uyumamış, kahvaltı da yapmadı, ruh gibi dolandı. Yüzü gölgeli, karanlık... Hele gözleri... Dün hiç aramamış.

Çarşı izni... Son saatlerimmiş gibi koştura koştura gezdim, canım ne çektiyse aldım yedim. Değişik yüzler ve kadınlar... Kadınlar her zaman bu kadar güzel miydiler? Uzaylı gibiyim; herşey tuhaf geliyor... Dönüş vakti geldi. Ayaklarım geri geri gidiyor, içim sıkılıyor, daralıyorum, boğuluyorum... Karakolu görünce gözlerim doluyor. Çaresizliğim, güçsüzlüğüm beni delirtiyor.

Nöbet tutarken bayılmış. Kim bilir ne kadar kar üstünde yattı! Hemen ilçeye indirdiler. Hastaneye yatırdıklarında hala baygınmış. Ailesine haberi karakol komutanı verdi. Yüzü çizgilerle dolu... Ben kimsenin sorumluluğunu almayacağım!

Karakolun önünden geçerken selam veren, "hayırlı nöbetler evladım" diyen teyze bütün mutsuzluğumu sildi. Varlığımın değerli olduğunu, hayatımın birileri için anlamlı olduğunu hissediyorum. Kendimle gurur duyuyorum. Bu anı yaşamak, tüm acılara değer...

Telefon çalıyor. Saate bakıyorum, tam 19. Yavaş adımlarla telefona gidiyorum, ahizeyi alıyorum, "K... Jandarma Karakolu" diyorum. Karşıdaki ses "B... ile görüşebilir miyim?" diyor. Bir an duruyorum, gariptir öfke hissetmiyorum, sadece "o öldü" diyebiliyorum. "Anlamadım?" diyor ince, alaycı, şüpheli, korkak bir ses. "B... dün akşam öldü" diye tekrarlıyorum. Sessizlik... Derken neşeli bir mırıldanma duyuyorum; "o beni gerçekten seviyormuş, o beni ölümüne seviyormuş."

05 Şubat 2012 3-4 dakika 11 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    Değişik bir asker öyküsü. Asker hikayeleri dolu dolu hayattan cımbızlanmış gerçek olayların kağıda dökülüp bize ulaşmasıdır. Yaşamayan insanlar yazamaz bunları zaten. Hele hele bu terör olaylarının başlamasından sonra bir çoğu hüzün va acı doludur. Ve burada büyük şehirlerde ki bizler huzurumuzu ve güvenliğimizi, gözünü kırpmadan görev yapan civan gibi gençlere borçluyuz. Allah hepsinin yar ve yardımcısı olsun biran önce ailelerine sağsalim kavuştursun.Kutluyorum bu yeni arkadaşımızı aramıza hoş gelmiş güzel bir öykü ile...👍

  • 11 yıl önce

    yok ya ölüm yakışmadı🙂 yine de duygu yoğunluğu çok bir seçki😙 kutlarım....👍