Öğretmenin Derdi

Onun bu halini görenler ya en yakınını kaybettiğini ya büyük bir aşk acısı yaşadığını ya da odalar dolusu mücevherlerini çaldırdığını sanabilirdi. Herkese takılan, laf atan, çocuklarla çocuk gibi eğlenen, onları şımartan o neşeli öğretmen gitmiş; yerine hayata dair tüm bağlarını koparmış, somurtkan, duygusuz ve duyarsız biri gelmişti sanki.

O gün, öğretmenler odası onun için bir mahkeme duvarından farksızdı. Kendini sınıfa kapatıp hüngür hüngür ağlamak istiyor ancak öğrencilerini etkilemek istemediğinden vazgeçiyordu. Meslek hayatında birçok “ilk”i yaşadığı gündü o gün.

Okula ilk kez makyaj yapmadan gelmişti; elbiseleri ütüsüz, saçları dağınık, ayakkabıları ise toz içindeydi.

Matematik dersinden sıkılan öğrencilerin resim yapmalarına izin vermişti.

Derse geç kalan hiçbir öğrenciye kızmamış, yoklamayı da ilk kez dersin sonunda almıştı hatta dersten erken çıkmak isteyenlere bile izin vermişti.

Yediği içtiği ayrı gitmeyen yakın arkadaşı Filiz Öğretmen’e şöyle anlatıyordu derdini:

" Bugün tam üç yıl oldu bebeğimi kaybedeli… Yaşasaydı, bugün üç yaşında olacaktı. Her gün komşumuzun balkonunda serili bebek kıyafetlerini görünce içim parçalanıyor..."

19 Temmuz 2025 1-2 dakika 688 öyküsü var.
Yorumlar