Önce İnsan

Haber;'Gaziantep'e tersane yaptı!'
Devamı;'Gaziantepli iş adamı M.B..., denizi olmayan kente tersane kurdu.
Bunun için 5 milyon lira harcayan iş adamı, baraj gölü ve tatlı sularda kullanılacak tekne yapıyor.'
Seneler önceydi. Anadolu'da kuzine sobaların revaçta olduğu bir dönemdi.Kullananlar gayet iyi bilir. Kuzine sobalarının iç kısmı toprak tuğlalarla döşelidir. Bu tuğlalar içeride ateş yandıkça kızarır ve ısıyı iki katına çıkarır. Daha az yakıtla daha çok ısınma ve daha çok iş görme kapasitesi sağlar. Yemekler sobanın üstünde yapılırken, fırında da pastalar, börekler ve ekmekler yapılır.Böylece sobadan daha fazla yararlanılır.
Bizim şehirde demirciler çarşısı meşhurdur.Asırlık bu şehrin ticareti ve sanayisi oldukça gelişmiştir. Her türlü demir aleti yapılır. Kuzine sobaları da dahil. Ancak bu kuzine sobalarının tuğlaları ta uzak bir yerden getirilir. O da ayrıca maliyete tabidir. Bu iş ekonomide arz-talep meselesidir. Arzın olduğu yerde talepte olur. Kuzine sobalar, o zamanlar bizim şehirden Anadolu'nun çok yerine giderdi. Alıcısı oldukça çoktu. Bu yüzden çeşit çeşit kuzine sobaları üretilirdi.
Bir gün kamyonculuk yapan bizim enişte geldi;
---Hoca yarın işin var mı, dedi?
---Hayırdır!... Yok dedim.
---Seninle yarın yola gidelim.Tuğla almaya gideceğim.Yanımda kimse yok.Bana arkadaşlık et.
---Olur,dedim.Ne zaman dersen gidelim!
Konuştuk.Anlaştık.
Ertesi gün sabahleyin erkenden yola çıktık. Tam öğle ezanları okunurken o şehre girdik. Yolda tuğla ocağına gideceğimiz yeri sorduk. Esnafın biri tarif etti.Karnımızı doyurduk.Yola çıktık.
Şehri çıktık. Dağa doğru tırmanmaya başladık. Yaklaşık iki saat yol gittik.İki saatin sonunda daracık bir yolun bittiği yerde tuğla ocağına vardık. Kamyon sesini duyan biri bizi karşıladı. Gelen tuğla ocağının sahibiymiş. Hoş beş ettik.Kamyonu yüklenecek yere çektirdi.Dört beş adam yükleme başladı. Sanırım sayarak yüklüyorlardı. Sobacı bu tuğlaları tane hesabı almış olmalıydı. Bu ara ocak sahibi bize çay ikram etti. Çaylarımızı içerken;
---Kardeşim, dedim. Hiç mi başka yer yoktu. Geldin bu dağın başına ocak açtın. Burayı kim bulur? Kim gelir senden tuğla alır?
Adamcağız güldü. Sonra;
---Sen ne iş yapıyorsun, dedi?
--- Öğretmenim,dedim.
Bana şöyle dikkatlice baktı. Neden sonra;
---Öğretmenim,dedi. Her iş ihtiyaçtan doğar. Bu iş arz talep meselesidir. Biz arz ettik. Siz de talep ettiniz. Ta nerelerden tuğla almak için buraya geldiniz. Sizin gibi buraya günde kaç tane alıcı geliyor, biliyor musun?
---Bilmiyorum. Haklısın,dedim. Zaten bu yüzden esnaf değiliz ya!... İşi tatlıya bağlamak istedim. Sustum.
O da daha fazla konuşmadı. Zaten işi başından aşkındı. Bizimle konuşurken mal almaya iki kamyon daha gelmişti. Onlarda her biri memleketin başka yerlerindendi. Tuğla yüklendi. Teslim aldık. Akşama kalmamak için hemen yola çıktık.Gecenin yarı vaktinde geri şehrimize döndük.
Yukarda ki ilginç haberi okuyunca yıllar önce yaşadığım bu anı aklıma geldi.Ne kadar çok benzerlik taşıyordu.
İnsan ihtiyaçları çok önemli olmalı. İhtiyaç hasıl olduğu zaman insan nerede olursa olsun bu ihtiyaçlarını gidermek zorunda.
Bu değerli iş adamımızda bunu görmüş olmalı ki, bu tekne işini açmış. Çok da güzel yapmış. Ayakta alkışlamalı. Memleketine gelir sağladığı ve yüzlerce boş adama iş verdiği için.
Ben de yürekten alkışlıyorum. Nice daha güzel işler kurmasını diliyorum. Şunu da herkesin bilmesini istiyorum;
---Daima 'ÖNCE İNSAN!' diyenler kazanıyor.Bunu hiç unutmamak gerekir. Eğitimde ki en önemli hedef,'ÖNCE İNSAN!'olmalı.

14 Kasım 2015 3-4 dakika 30 öyküsü var.
Yorumlar