Onlar Beni Öldürmeden

Bin dokuz yüz seksen yedilerde sağlık malzemeleri üzerine ticaretle uğraşıyordum. Karadeniz sahilinde sağlık kuruluşu olan ne kadar il ilçe ve kasaba ve köy varsa gidip doktorlara pazarlama yapmaktaydım. Her gittiğimiz yerde de ilginç olaylara da rastlamaktaydım ya da duymaktaydım. Bir seferinde Rize'de pazarlama için dolaşırken tıbbı yeni bitirmiş pratisyen Savaş beyle tanıştım.

Savaş bey hastane dışında bir muayene hane açmış, gelen insanları orada da muayene etmekte, gerektiği zaman müdahale de etmekteydi. Muayene hanesi o kadar teşkilatlı da değildi. Bir hasta muayene yatağı, paravanı, oturacağı odada yazıhane masası, birkaç parça cerrahi malzemesi, muayenede hemen kullanılacak birkaç parça malzemesi bulunmakta idi.

Onu ziyarete vardığımda uzun uzun sohbet ettik, boş zamanında lokale, kahveye veya içki içilen yerlere takılmayı oralarda zaman harcamayı sevmediğini. Onun için bu yazıhaneyi açtığını söyledi. Bende iyi yaptığını fakat burada nüfuzun az olduğunu kirayı çıkaracak kadar insanın muayeneye gelmeyeceğini tahmin ettiğimi söyledim. Oda aslında söylediğimin doğru olduğunu fakat kendisinin cumartesi ve Pazar günleri de burada olduğunu, halkın çoğununda bunu bildiğini. O yüzden iki günde gelen hasta sayısının hiçte az olmadığını söyledi ve ilave etti. Başkaları benim hakkımda şikâyette bulunmuşlar belediyeden geldiler Pazar ruhsatın var mı diye bende onlara yok vermeniz gerekiyorsa verin. Fakat burası bakkal dükkânı değil insanlara sağlık hizmeti veriyorum. Üstelik bir şeyde satmıyorum deyince. Adamlar 'biliyoruz şikâyet var onun için geldik. Rapora dükkân değil kendi yazıhanesine tatil günleri de oturuyor diye yazarız bosver

hocam dediler' dedi. Ondan sonrada eczanelerin hepsi beni destekledi çünkü tatilde nöbetçi olan eczaneler o gün diğer günlerden fazla iş yapmaya başladı yazdığım reçeteler onları memnun etmeye yetti dedi. Bende 'çok güzel sana bir tane şeker cihazı vereyim anında hastanın şekerini de ölçer verirsin, bu iş hastanede bir günde çıkıyor. Ne dersin' dedim. Oda işim tam oturmadı ona verecek kadar param yok. Almayı da isterim iki hasta baksam şehre yayılır şeker bakıyor denildi mi kendi parasını öder amma şimdi yok dedi. Bende 'cihazı sana vereyim kullan eğer iş olmazsa bir dahaki gelişimde konuşuruz' dedim oda ' olur hem de çok güzel olur ' dedi cihazı bıraktım, Oradan ayrıldım. Bu arada ben o cihazı verdiğimi hep unuttum işe dalıp gittim aradan iki ay geçmiş farkında bile olmadan. Bir gün bir yerde şeker cihazı istenince aklıma geldi. O tarafa işim düşünce Savaşın yanına gittim. Baktım ki yazıhane dayanmış döşenmiş her şey dört dörtlük olmuş beni görünce 'gel hele kardeşim sen benim hayatımı değiştirdin' deyince 'dur hoca ben ne yaptım ki' dedim. 'otur dinlen hastaları göndereyim konuşuruz' dedi. Bir saate yakın oturdum. En sonunda hoca misafirim var acil olmayanlar yarın gelse olur mu? Bana kırılmayın gece rahatsız olan olursa ben gelir bakarım dedi' onlarda 'tamam doktor bey' deyip gittiler. Savaş kapıyı kapattıktan sonra 'hasta çoğaldı bazen bunalıyorum amma bunun için uğraşıyordum Allah'ta verdi birazda senin sayende. O gün seni bana Allah gönderdi, sen gelmeden önce burayı açmakla hatamı ettim diye düşünüyordum. Sen geldin o cihazı verdin. Sen gittikten bir saat sonra sedyede ölmek üzere olan bir ihtiyar getirdiler. Doktor bu babamız buna bak nesi var dediler. Adamı dinledim kalp atışları çok zayıflamıştı. Ben buna ne yaparım diye düşünürken aklıma senin verdiğin şeker cihazı geldi hemen cihazı aldım adamın şekerine baktım ki şeker sıfırlamış dahası adam şekersizlikten ölmek üzere. Önceden bu durumlar için yanıma aldığım ampuller vardı hemen enjektöre çekip adama damardan yükledim. Ailesine de yarım saat sonra kalkıp gidecek bir şeyi yok deyince adamlar sen ölen adamı neden dirilttin diye bana saldırmaya başladılar. Ben onlarla uğraşırken yaşlı amca yattığı yerden kalkmış bunların sen neden ölen adamı diriltin. Ölseydi sana ne dediklerini duymuş yanımız gelerek 'ya demek ölseydim daha iyi idi öylemi ben sizlere sorarım' dedi. Çocukları 'baba yanlış anladın biz doktora teşekkür ediyorduk' deseler de adam 'duydum nasıl teşekkür ettiğinizi, bu servetin nasıl yendiğini size göstereceğim.' Dedi. Bana dönerek 'doktor bundan sonra evladım sensin çarşıda acele halletmem gereken işler var. Bunlar beni öldürmeden ben buların hesabını bir düreyim sana geleceğim' dedi gitti. Adam notere gitmiş tüm çocuklarını servetinden men etmiş ondan sonrada bana geldi. 'oğlum ben bundan sonra bunlara asla güvenmem şimdi mahkemeye başvuracaklar yaşlı aklı başında değil diye onlar bilmiyor ben hastaneden rapor aldım işlemi öyle yaptım hiçbir şey yapamayacaklar. Yakın da da onları mülkümün üstünden çıkaracağım. Sana gelince bu köhne yazıhane sana yakışmıyor. Önce burayı sana alalım ondan sonrada dayayıp döşeyelim bundan sonra müşterin çok olacak gelenler 'burası nasıl bir yer demesinler' dedi. Benden nüfus kâğıdımın fotokopisini aldı gitti ben önce şaka yapıyor sanmıştım adam bu binadan bir daire ile bu yazıhaneyi satın almış tapusunu getirdi bana verdi ve 'güle güle kullan' dedi şaşırdım kaldım. 'amca ben bu yükün altından kalkamam ' dedimse de. 'sen yükü çoktan kaldırdın daha ne kaldıracaksın, şimdi benim kimsem yok bu ihtiyardan ara sıra haber alırsan o bana yeter' dedi. Çocukları Bütün şehirde 'ölen babamızı diriltti. Biz neden onu dirilttin diye bağırınca babamız duydu bizi mirasından mahrum etti' diye yayınca bütün halk muayene için buraya hücum etti adamlar hastaneye gitmiyor buraya geliyor. Hatta hastanede muayene yaptığımı söylesem de orada çok kalabalık oluyor doğru dürüst bakamazsın diyorlar. Şimdi amcayı her akşam yanıma alıyorum beraber yemek yiyoruz onu oteline bırakıyorum. Ona çocukları affet onlar bir hata yaptı sen büyüksün yazdığın vasiyeti iptal et. Onlarda gelsin elini öpüp af dilesinler diyorum amma bana Savaş oğlum bardak kırıldı daha yapışır mı ben onlara nasıl nazlayarak büyüttüm bir bilsen gözlerini doyuramamışım demek ki, dayı tarafına çekmişler. Bizde paraya pula değer verilmez hele de büyükler onluca servet harcanır. Bu nasıl bir düşünce ki ölse de kurtulsak diyor. Yine de bana para harcatmamaya bakıyor. 'evleneceksin evladım paranı harcama' diyor. Sen şimdi bu cihazın parasını al bana en iyisinden iki cihaz daha getir sakın gecikme bu bir arıza yaparsa işim kötü olur. Geliş gidiş paranı da benden al. Bu parayı senin sayende kazandım. Sakın ihmal etme ayda bir de bana gel amcayla seni tanıştırırım. Çok sevimli birisi göreceksin inşallah çocuklarını da affeder. Ben elimden geleni yapacağım. Belki bir gün onu ikna ederim dedi. Bana verdiğim cihazın iki katını verdi. Oradan ayrıldım.

Anladım ki evlatları yetiştirmek onlara gelecek hazırlamak babanın annenin görevi fakat Dinimizin emrettiği gibi servet bırakmamak gerekiyormuş. Olanı pay ederken birbirlerini yiyorlar.


Yaşanmışa hikâye

04 Nisan 2015 6-7 dakika 19 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar