Orada


Dışarıda bir yerlerde –belki de- onu ilk kez, çözümsüz kalabalıkların çehresiz siluetlerinde aradığım gerçekliğin yanılgısıyla kaybolduğum bir zaman, gözlerimin izlediği çaresiz devinimlerde ve hatta Sadık Hidayet’in gölgesine itiraf ettiği Kör Baykuş öyküsünün zihnimde canlanan ıssız ufkunda tanımıştım.

Sessiz, saki bir gecenin kovulmuş uykusunda gözlerimin aradığı efsunlu kar tanelerinden geriye kalan soğukluk ile ölümü bekleyen – son radde- hastalıklı ruhlar gibi çırpınıyorken, Dünya içinde bulunduğu yörüngenin karmaşıklığında kendini kilitlemiş karşımda öylece duruyorken; benim başım dönüyordu.

Ve sen hiç olmadığın kadar gerçek, ihtişamı ve azameti üzerinde türlü güzellikler barındıran gündüzsefası çiçeklerini çok uzaklardan bana uzatıyordun.

Ve sen hiç olmadığın bir yerden bana dönüyordun.

Ve ben hiç olmadığım kadar sana dönüşüyordum.

İnanıyordum ki bitişmeye izin verilmiş iki Arap harfi kadar hattat kalemlerinde güzel duracaktık.

İnanıyordum ki kulağıma Nazım Hikmet’in şiirlerini fısıldayan efsunlu sesinle özgürlüğü haykıracaktık.

İnanıyordum ki o gün geldiğinde küflü karanlıklar yerini, yaprakların üzerinde damlayan çiğ tanelerinin güne bakan saflığına ve temizliğine bırakacaktı.

Ne yazık! Bekledim, gelmedin. Seni tekrar aramaya karar verdim. Kalabalıklardan azat ettim kendimi. Yanılgıdan uzak, sokakların taşlarına dokundum. Sordum, seni: Evrende insanlar tarafından ayrıştırılmış her şeye sordum. Şehrin delilerinin bakışlarından, sarhoşlarının dönmeyen dillerinden, şehvetini üzerine kürk yapmış kadınlarından sordum. Sorduğum hiçbir sorunun cevabını alamadım. Gittim, seni: Mezarlıklarına gittim. Mezarından biri, aradığın her ne ise hiçbir zaman bulamayacağın olacak, diyerek okutsa da kendini; ben yine de daha tazesini aradım.

Ne yazık! Seni aramak lütfunu dahi göstermedin bana. Sanki hiç yokmuş ve hatta hiç olmamış gibi…

Sonra ne oldu, bilmiyorum. Öylece beliriverdin karşımda. Artık neyi arayacağımızı bilmiyor gibi bakan gözlerinde kaybedilmiş ruhumu gördüm. Seni ararken sende kaybolan kendimi…

Ne yazık! Kim oluyorum ben? Güneş az sonra beni tekrar doğuracak ve içinde yaşadığımız Dünya yarı esrik bir cümle üzerinde tekrar kurulacak.

Orada olmayacağım.

22 Mart 2024 2-3 dakika 10 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar