Özgür Ruh

Adam kafasını sallaya sallaya yürüyordu. Dişlerinin arasında mırıldanmalar saklıydı, hayatla alakalı sözler beynini bir 'kene' gibi kemiriyordu.
Durağa yetiştiğinde saat 6.18 i gösteriyordu. Sinirli bir şekilde beklemeye başladı. Servis az sonra görünmüştü. Bindiğinde yine en önde her gün ki bayanlar sabah laklaklarını yapmaktaydılar. İyice gerildi;
-Kahretsin bu iki cadaloz hep bu koltuklarda oturmak zorunda mıydılar, diye iç geçirdi.
Arka koltuğa yerleşti her zamanki gibi. Birden güneşin arkadan vurduğunu fark etti araca.Yıllardır bu servise bu saatte biniyordu ve bu güneş arkadan vuruyordu.Bunu yeni fark ediyor olması onu çileden çıkarmıştı.
Servis her durduğunda binenlerin hallerine bakıp;
-Allah'ım ben ne yaptım ki bana bunları layık gördün, diye iç geçiriyordu. Hele esneyenlere hiç tahammül edemezdi. Sanki gece boyu uyumak yetmez diyordu.
Ellerini bir birine kenetleyerek ovuşturduktan sonra, Ben ''Özgür Bir Ruha Sahibim''bunlarla artık işim olmayacak diyerek şoföre selendi:
-Beni indirsene Kemal...
Kemal:
Abi nereye daha var yolumuz.
-Sen indir koçum, nihayet senin yolda hata üstüne hata işleyerek getirdiğin ve bu kadar uyuzun olduğu bir ortamın adamı olmadığımı fark ettim.
Kemal aracın sinyalini yakarken bir taraf tanda işin ciddiyetini anlamak için dikiz aynasından bakıyordu. Çoktan ayağı kalkmış kapıda beklediğini görünce frene bastı.Arka kapıyı açtığında adam çok seri bir şekilde aşağı atladı.
Servis giderken arkasından küfürler savurdu. Nihayet, kendisi olmaya karar vermiş ''Ruhuna'' özgürlüğü yaşamak için bir fırsat tanımıştı.
Düşündü iş yerine varmış olmalıydı arkadaşları büyük ihtimalle az sonra çayları gelecekti ve içecektiler. Birde çay isteğinin olduğunu fark etti çay ocağına doğru yürümeye başladı.
İçeri girdiğinde bana demli bir çay ama lütfen süzgeçsiz olsun dedi.
Çay geldiğinde süzgeçli olduğunu fark edince sinirli bir şekilde senin Türkçen yok mu yavrum süzgeçsiz olsun demiştim değil mi? diye gürledi.
Çocuk;
Bizim demlikler kendinden süzgeçli bu nedenle böyle çayımız diyince deli olduğunu çıldırabileceğini fark etti.
-Ne demek bana bunu neden söylemedin o halde, neden çayı alıp karşıma dikildin,diye kükredi.
Çay ocağını işleten adam başını uzatarak:
-Beyefendi bir sorun mu var?
-Ne demek sorun mu var duymuyor musun dediklerimizi diye sertçe çıkıştı.
Ocaktaki adam sakin bir şekilde
-Duyuyorum. Sizin istediğiniz herkesin istediği ile aynı olmadığından yapılamamış bir eylem yani biz çoğunluğa göre satış yaptığımızdan seri davranmak zorundayız. Bu nedenle siz de anlayışlı olmaya bakın.
-Sendenmi öğrencem anlayışlı olmayı hem sen hizmet sektöründe esas olan müşteri memnuniyetidir diye bir ilkeden habersiz misin?.
-beyefendi,bizi mazur görün desem?
Hırsla yerinden kalktı, kapıya doğru adeta ayaklarını sürüyerek çıktı.
Olmayacaktı hiç kimse yaşamdan nasip almamış mı diye iç geçirdi.

O gün akşama kadar dışarıda yaşadıkları bu ilk yaşadığından ayrı değildi. Yolda esneyenler, yemek yerken ağzını şapırdatanlar, öksürürken elini ağzına kapamayanlar...
Eve dönmek için Bir dolmuşa el kaldırdı.Bindiğinde her zaman geçip oturabileceği bir yeri dahi olmadığını fark etti.Servisinde arka sırada da olsa bir yeri vardı.Hem iş yerinde çayını ayağına getiriyorlar,yemek saatlerinde de bir düzen vardı....Hem dışarıda yediği yemeklerde pek farklı değildi...

Eve kadar bunları düşündü. Balkona çıkıp sigarasını yaktığında sanırım diye mırıldandı;

Sanırım insanlığın mantığı kendi bilgi görgüsü kadar...
Eftal olan ise, tüm bunları yüklenecek bir yüreğe sahip olmak olmalı, dedi.

İnsanlar tek tip olsa idi çekilmez bir dünya olurdu dediğinde
yüzünde bir tebessümle eşine seslendi;

Farklı olman bana katlanmana engel olmadığı için ne kadar şanslıyım şimdi anladım...

30 Temmuz 2010 3-4 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar