Parkasıyla Vurdular

Telefonun sesine uyandı Barış.

-Alooooo Barış ne yapıyorsun?
-Uyuyordum. Sen ne yapıyorsun?
-İyiyim ben de.

İyiyim demişti Saruhan ama sesi titriyordu.

-Neyin var senin?
-Seninle acele konuşmalıyız Barış. Hemen çıkabilecek misin evden? Her zamanki buluştuğumuz yere gel.
-Tamam tamam hemen giyinip çıkıyorum.

Saruhan'la Barış Vefa lisesinde birlikte okumuşlardı. Lise ikinci sınıftan itibaren birlikteydiler ve yedikleri ekmek içtikleri su ayrı gitmezdi.

Barış bir taraftan giyiniyor diğer taraftan da neler olduğunu kestirmeye çalışıyordu. Saruhan neden bu kadar tedirgindi? Can arkadaşının sesi neden titriyordu?

Elini yüzünü yıkayıp saçlarını alelacele taradı ve evden çıktı. Koşar adımlarla otobüs durağına geldi. Bir kaç dakika sonra gelen otobüse bindiğinde hala merak içindeydi.

20 dakika sonra buluşacakları yere varmıştı. Otobüsten indi ve hızlı adımlarla cafeye girdi. Sigara dumanından göz gözü neredeyse görmüyordu. Etrafına bakınmaya başladı. Saruhan daha gelememişti.

Arka tarafa doğru geçti ve pencere yanına oturdu. Hemen pencereyi açıp ciğerlerine temiz hava çekti.

Üç beş dakika sonra Saruhan geldi. Üstünde her zamanki gibi paltosu vardı. Sakalı az uzamış. Simsiyah gözleri heyecandan bir o yana bir bu yana bakıyordu. Sarıldı arkadaşına ve öptü yanaklarından.

-Heyyyy neyin var senin anlatsana?
-Burada olmaz Barış. Gel arka bahçeye geçelim.

Birlikte Cafenin arka tarafındaki bahçeye geçtiler. Barış iyice meraklanmıştı. Bahçeye vardıklarında oturacak bir şey olmadığını gördüler ve duvara sırtlarını dayadılar.

-Hadi anlat Saruhan? Nedir bu tedirgin halin?
-Barış çok önemli bir şey var. Sen benim kardeşimsin. Bu işi senden başkasıyla paylaşamam. Benim yapmam gereken bir şey var.
-Nedir benim yapmamı istediğin şey?
-Sana bir paket vereceğim Bir de adres. Bunu öğleden sonra saat ikide o adrese getireceksin ve teslim edeceksin. Sonra çıkıp eve dönersin ve bana haber verirsin. Tamam mı Barış?
-Tabii ki tamam Saruhan.

Saruhan birden suskunlaşmıştı. Barışdan kaçırdığı gözleri buğulanmıştı. Barış onu hiç bu halde görmemişti.

-Hey dostum. Senin yapabileceğin bir şeyi elbette ki ben de yapabilirim. Sen şimdi kendini üzme. Hadi ver adresi ve paketi.
-Şimdi değil Barış. Gel içeri geçip oturalım. Saat 13.30 gibi bana getirecekler.

Barış saatine baktı. Daha 20 dakika vardı.

-Tamam o zaman adresi ver ve biliyorsan bana tarif et.
-Tarife gerek yok. Sen oraları iyi bilirsin. Al adres burada yazıyor.

Barış adrese baktı. Saruhan doğru söylüyordu. Orayı çok iyi biliyordu.

-Adrese gerek yok. Bunu yırtıp atalım. Ben yeri biliyorum.
-Temkinli olman iyi. Bak kardeşim istersen bunu yapmaya...

Barış Saruhanın hemen sözünü kesti.

-Ben senden bunu isteseydim sen ne yapardın?
-Senin yaptığını arkadaşım.

Gülüştüler...

Yirmi dakika sonra sırtında kirli bir parkayla onlardan 5-6 yaş büyük biri yanlarına geldi. Saruhan geleni tanıyordu.

-Getirdin mi?
-Evet ama sen yalnız olacaktın! Bu arkadaş kim?
-O benim kardeşim. Ben neysem o da odur. Meraklanmayın.
-Tamam ama gene de hoşumuza gitmedi bu.

Saruhan bir Barışa bir de gelen adama baktı.

-Sen üstüne düşeni yaptın arkadaşım. Ver emaneti ve git. Gerisi benim sorunum.

Adam paltosunun içinden çıkardığı paketi masaya bıraktı ve hiç bir şey söylemeden gitti.

Saruhan'la Barış köşedeki masaya oturdular. Saruhan paketi yandaki sandalyenin üstüne koydu ve sandalyeyi de masaya iyice yaklaştırdı. Tedirginliği hala sürüyordu.

-Barış çok dikkatli ol
-Tamam arkadaşım sen merak etme. Hadi sen şimdi çık git. Ben iş bitince sana haber veririm.
-Az bekle, ben şu gazetelerden bir paket yapayım. Beni görenler elimde paket var sansınlar.
-Anladım hadi çabuk ol o zaman...

Saruhan cafedeki gazetenin içine bahçeden bulduğu çer çöp ne varsa doldurdu. Sonra bir poşete koydu hepsini.

-Ben tamamım Barış. Hadi göreyim seni kardeşim. Senle paltolarımızı değiştirelim. Gideceğin yere benimkiyle git. Sen parkayla çıkma oralara. Saruhan hemen paltosunu çıkardı ve Barışın parkasıyla değiştirdiler.

Barış elini uzattı. El sıkıştılar. Saruhan çıkmak üzere arkasını döndü ama iki adım atıp durdu. Başını çevirip Barışa baktı. Barış ne olduğunu anlamaya çalışırken Saruhan geri döndü ve Barışa sımsıkı sarıldı. Bir süre konuşmadan öylece kaldılar. Sonra sessizce ayrıldılar ve Saruhan cafeden çıktı.

Barış derin bir nefes alıp sandalyeye oturdu. Garsondan bir çay istedi. Çayı içerken ellerinin titrediğini hissetti. Kendi kendine sakin olmasını telkin ediyordu. Biraz daha oturdu ve sonra saatine baktı. Artık çıkmalıydı. Diğer sandalyeye koydukları paketi aldı. Oldukça ağırdı. İçinde ne var diye merak etmemişti.

Durağa yöneldi ve gelen ilk otobüse bindi. Oradan geçen her otobüs Beyazıttan geçerdi. Kısa bir süre sonra Beyazıt durağına geldi. Otobüsten indiğinde hemen sağında Küllük Cafe vardı. Bıyıkları aşağı sarkık gençler oturuyorlardı. Göz ucuyla onlara baktı ve gideceği yere doğru yönlendi.

Kalbinin daha hızlı attığını fark etmişti. Sakin ol Barış diye söylendi kendi kendine. Sağdan ikinci sokağa girdi. Kumkapıya doğru inen bir yokuştu burası. Gideceği yer 30-40 metre aşağıya doğruydu. Birazdan iş hanına vardı. İçeri girdi. Görünüşte kimseler yoktu ortalıkta. Merdivenleri kullanıp en üst kata çıktı. Verilen adresteki yer burasıydı.

Elini kapının tokmağına attı. Bir kaç kere kapıya vurdu. Kapı açılmamıştı. Biraz daha bekledi gene vurdu kapıya. İçeride kimse yoktu. Barış ne yapacağına karar verememişti. Elinde paketle orada beklemesi doğru olmazdı. Dışarı çıkıp daha sonra tekrar gelirim diye düşündü ve merdivenlere doğru ilerledi. İki adım atmıştı ki karşısına parkalı bir genç çıktı. Barışla göz göze geldiler. Parkalı genç kenara çekilip Barışa yol verdi. Barış'ta merdivenleri inmeye devam etti. Bir an geri döndü ve diğer gencin demin çaldığı kapıyı açtığını gördü.

Tekrar geri döndü ve kapıyı çaldı. Az önceki genç kapıyı açmıştı.

-Ne istiyorsunuz?
-Şey diyebildi Barış. Ne diyeceğini bilmiyordu. Adres kağıdında bir isim yoktu.
-Evet arkadaşım ne istiyorsun?

Barış bir an kararsız kaldı.

-Ben bu paketi bu adrese bırakacaktım.
-Anlamadım ne paketi?

Barış paltonun içindeki paketi çıkardı.

-İşte bu dedi.

Parkalı genç Barışın kolundan tutup içeri çekti ve hızla kapıyı kapattı.

-Sen kimsin? Ne yaptığını sanıyorsun?
-Can arkadaşım paketi bu adrese teslim etmemi söyledi. Ben de getirdim.
-Arkadaşın kim?

Barış Saruhanın adını vermek istemedi.

-Bana söylenen adres burası. Siz bu paketi alın ben de gideyim.

Barış paketi masanın üstüne bıraktı. Çıkmak için kapıya yöneldiğinde parkalı genç onu kolundan tutup geri çekti.

-Bir yere gitmiyorsun. Gece on ikiye kadar burada kalacaksın. Sonra ben geleceğim. O zaman gidersin.
-Ama bana sadece paketi bırakmamı söylediler.
-Tamam arkadaşım. Uzatma ve geç otur şurada.

Barış çok tedirgin olmuştu. Kardeşim dediği Saruhan onu yanlış bir yere göndermezdi. Masaya geçip oturdu.

Parkalı genç;

-Bak orada çay var. Kendine çay yap ve üşütmemeye çalış. Yiyecek bir şeyimiz yok.
-Önemli değil. Yemesem de olur.

Parkalı genç bir iki telefon görüşmesi yaptı. Fısıltı halinde konuşuyordu. Barış onun konuşmalarından hiç bir şey anlamamıştı. Beş dakika sonra parkalı genç Barışın yanına geldi.

-Bak arkadaşım saat on ikiye kadar sakın buradan çıkma. Burada güvendesin. Beni bekle. Geldiğimde seni göndereceğim. Hiç bir yere de telefon etme. Anlaştık mı?
-Tamam dedi Barış.

Genç kapıyı çekip dışarı çıktı ve kapıyı kilitledi.Kapının kilitlenmesi Barışı hepten tedirgin etmişti. Kimdi bu genç? O saate kadar bu soğuk yerde ne yapacaktı...

Bir süre sonra iyice üşüdüğünü hissetti. Kalkıp elektrikli ocağı prize taktı. Ellerini ısıttı. Sonra da çay suyunu üstüne koydu. Bir süre sonra kaynayan suyun buharında ellerini iyice ısıttı. Çayı demledi ve beklemeye başladı. Artık gece inmeye başlamıştı. Barış ışıkları yakmadan oturuyordu. Daha sonra demlenen çaydan iki üç bardak içti. Biraz olsun içi ısınmıştı.

Gece yarısına daha çok vakit vardı. Ellerini masanın üstüne koydu ve başını iki elinin üstüne koydu. Uyuya kalmıştı...

Kapının anahtarla açıldığını duyunca hemen doğruldu.

Parkalı genç geri dönmüştü. Işığı yakmadan Barışın yanına geldi. Hadi sen hemen çık burdan. Kumkapıya doğru in ve bir an önce uzaklaş buradan. Sakın Beyazıta çıkma...

Barış hemen toparlandı. Kapıya doğru yönlendiğinde parkalı gencin kolunu sıkıca tuttuğunu gördü.

-Neyiniz var sizin?
-Hadi git buradan çabuk.

Parkalı genç bu sözleri söyledikten sonra birden yere yığıldı. Barış hemen yanına koştu. Kolundan kanlar akıyordu. Barış hemen onun parkasını çıkardı ve üstüne örttü. Koluna baktığında omuzuna yakın bir yerden kanlar aktığını gördü. Hemen kazağı yukarı sıyırdı. Parkalı genç vurulmuştu ve kan kaybediyordu.

-Seni bu halde bırakamam. Ya benle çık bir hastaneye gidelim ya da tanıdığım bir doktor var onu alıp hemen döneyim.
-İkisi de olmaz arkadaşım dedi parkalı genç kısık bir sesle.
-Ama kan kaybından ölürsün!
-Bir şey olmaz. Daha önce de vuruldum ben. Sen şimdi kazağın kolumdaki kısmını omzumdan kes. Masanın çekmecesinde makas var...

Barış hemen makası aldı ve kazağı kesti. Kolu omzuna yakın bir yerden neredeyse paramparça olmuştu. Hemen kestiği kazağı vurulduğu yerin üstünden koluna doladı ve iyice sıktı.

-Kurşun içinde midir?
-Sanmam çok yakındı mesafe. Parçalayıp çıkmıştır. Hadi sen hemen git.
-Seni böyle bırakamam!
-Ne diyorsam onu yap. Hadi durma!

Barış eline bulaşan kanı kazağın kesik ucuna sildi. Sonra kapıya yöneldi ve dışarı çıktı. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. O genci öylece bırakmamalıydım diye kendine kızıyordu. Hızlı adımlarla merdivenleri indi. Sokağa çıktığında tek tük insanların olduğunu gördü. İçi biraz rahatlamıştı. Koşar adımlarla Kumkapı tarafına yöneldi. Sahile indi ve Yenikapı tarafına doğru yürümeye başladı.

Aklı hala parkalı çocuktaydı. O soğukta ve yaralı olarak onu orada bıraktığı için kendine çok kızıyordu.

Sonra aklına Saruhan geldi. Bir an önce eve dönmeli ve ona haber vermeliydi. Yarım saat sonra evine ulaşmıştı. İçeri girer girmez elini yıkadı ve telefona sarıldı. Telefonu Saruhanın babası açmıştı.

-Alo Kamil amca Ben Barış. Saruhan'la görüşebilir miyim?
-Barış oğlum siz beraber değil miydiniz?
-Beraberdik Kamil amca. Sonra benim bir işim vardı ayrıldık. Gece konuşacatık Saruhanla.
-Bak şimdi ben de meraklandım Barış. Ben sizi beraber sanıyordum. Geç olunca da sizde kalmıştır diye düşündüm.
-Gelir birazdan Kamil amca. Kim önce haber alırsa diğerine haber versin.
-Tamam oğlum. Hadi iyi geceler...

Barış telefonu kapattığında başının döndüğünü hissetti. Hemen kanepeye oturdu.
Neredeydi Saruhan? Neden hala eve dönmemişti?

Barış o gece sabahı zor etti. Gün ışıdığında hemen giyinip evden çıktı. Ne yapacağını bilmiyordu. Kamil amca da aramamıştı.Saruhanların evine gitmeyi düşündü ama vazgeçti. Saruhan eve dönmüş olsaydı saat kaç olursa olsun arardı.

Sabah erken açılan kahvelerden birine girdi. Bir çay söyledi.

Aradan yarım saat kadar geçmişti ki çırak çocuk elinde gazetelerle içeri girdi.

-Usta dün gece gene olaylar olmuş dedi.
-Gene ne olmuş?
-Beyazıtta karşıt görüşlü gruplar kapışmışlar.

Barış hemen yerinden kalkıp çırağın elinden gazeteyi yırtarcasına aldı.

Kapakta bu çatışma sürmanşet verilmişti. Bir ölü ve çok sayıda yaralı vardı.

-Allahım ne olur bu ölen o olmasın diye dualar ediyordu.

Haberin kalanını okumaya cesaret edememişti.

Bir alt başlıkta şöyle yazıyordu;

"Parkasıyla vurmuşlar"

Barışın eli ayağı titremeye başlamıştı.

Kahveci elinde kolonyayla Barışın yanına gelmişti.

-Sür şunu ellerine ve kokla da kendine gel oğlum.

Barış kolonyayı burnuna çekti. Biraz sakinleşmeye çalıştı. Tekrar gazeteye uzandı eli.

Haberin devamını okumaya çalıştı.

Ağzından çıkan son söz "Kardeşimmmmmmmmmmm..." oldu...




Not:

Saruhan; kardeşinden çok sevdiği arkadaşı Barış'ın adının ölüm listesinde olduğunu biliyordu. O gece çatışma çıkacağını da tahmin ediyordu. Barışa "Oraya gitme" diyemezdi...

22 Aralık 2012 11-12 dakika 45 öyküsü var.
Beğenenler (7)
Yorumlar (6)
  • 11 yıl önce

    😙😙😙Sanırım 68 kuşağına doğru nostalji yaptık gibi geliyor?😙

    Çok anlamlı ve gerçek yaşanmış bir olay olabilir de?

    Kaleminize,yüreğinize sağlık😙

  • 11 yıl önce

    Çok etkilendim açıkçası güzel hikayeydi 👍

  • 11 yıl önce

    Baştan sona insanda merak uyandıran hüzünlü bir hikaye ve sonuda çok ilginç. arkadaşlığın ve dostluğun böylesi zor bulunur. Bir solukta okundu ve bitti. Tebrikler Işın Hocam yürekten...👍

  • 11 yıl önce

    Hocam, mükemmel bir öyküydü, tepeden tırnağa titredim okurken, belki yaşanmış, belki yaşanmamış ne olursa olsun çok başarılı bir konu ve anlamlı da. tebrikler hocam,

  • 11 yıl önce

    Sayın yazarım Işı bey!..

    Her kişinin kendine özgü yetenekleri var.Ben hece şiiri yazarım,siz öykü serbest şiir gibi türlerle uğraşırsınız.Bir insanın meşguliyeti karekterini gösterir.Öykünüzde de bungayet rahat bir şekilde nakletmişiniz.Akıcı,çe- kici,ve hayatın gerçeklerini edebi usuller dairesinde yazmış ve topluma sunmuşunuz.Özellikle gençliğin tedirgin uğraşılarını,anatmak kolay bir konu değil.Kural hatalarının da olmayışı anlayanları daha da rahatlatıyor. Başarı dileklerimi sunar,gözlerinden öperim.daha nefis eserler verveceğinizden emin olarakifırsat buldukça sayfanıza uğrayacağım.Sayın Ahmet Zeytinci'nin eserlerini huşu içinde okuyor ve teşvik ediyorum. Selâm ve sevgilerimle...Çiçek..İzmir..