Pazar Ekmeği
Küçüklüğümüzde somun ekmeğine "pazar ekmeği" derdik. Çünkü köyde yaşadığımız için somun ekmeği köyde yapılmazdı. Her pazar günü ilçemizde pazar kurulur, babam da mutlaka oradan alırdı. Süngerimsi rengi, pamuğa benzer yumuşaklığı ve mis gibi kokusuyla gözümüze hoş gelir, tadına da doyum olmazdı. Rahmetli babam da çok severdi. Ne zaman pazara gitse, mutlaka somun ekmeği almadan dönmezdi. Yanında bir de karpuz, beyaz peynir ya da üzüm varsa, keyfimize diyecek olmazdı. O yüzden babalarımızın pazara gitmesini dört gözle beklerdik.
Ne ekmek arası döner yiyebildik, ne kokoreç, ne bol kaşarlı tost, ne lahmacun, ne de pizza... Zaten bunların ne olduğunu bile bilmezdik o zamanlar.
Ama içimi karartan bir mesele var hâlâ: Ekmek israfı.
Dün işe giderken, bir poşetin içine konmuş yarım ekmeği çöpe değil, resmen yola atmışlardı. Ne yapsak, ne desek boş... Hep aynı mesele, hep aynı vurdumduymazlık.
Ekmek fiyatına zam geldiğinde yaygarayı koparanlar, işte bu çöplere atılan ekmekleri, yollara bırakılan lokmaları görmüyorlar mı? Bence elli lira hatta yüz lira olsun,sigara parası kadar olsun,belki o zaman vicdanları biraz sızlatır da ekmek tüketimi bir nebze azalır.Görmek ile anlamak ve görmek ile hissetmek arasında çok fark var.