Pazarın Küçük Hamalı 2

Kalplerdeki duyarlılık aynı anda aynı sözleri söyletti. Gençler tatlı bir tebessümle birbirine bakılar. Aynı şeyi düşündüklerini anladıklarında ise bunun belki de kardeş olmanın güzelliğinden olduğuna kanaat getirdiler.
Bu sırada arabasını alıp tekrar pazarın yolunu tutan Ömer bu içten haykırış ve seslenişle heyecanlı bir şekilde geriye döndü. Seslenen biraz önce kendisine hakkından fazlasını veren iki genç ablaydı. İçinde tatlı bir duygunun kıpraştığını hissetti. Oraya doğru sevinç ve heyecan karışık bir duyguyla yöneldi.
Başörtülü olanı kendilerine yaklaşan Ömer'e:
- Ömer SBS'ye niçin başvurmamıştın?
- Şey abla.....
- Peki biz bu ücretini ödesek sınava girebilir misin?
Ömer ilk önce bir şey demedi. Yüzünde hüznün depreştirdiği acıyla hafiften gülümsedi. Aklına o sırada ifade edemeyeceği çok şey gelmişti. Ancak sadece okumak isteğini nasıl belirtemeyeceğinin heyecanıyla cevap verdi.
- Abla kim istemez okumayı? Tabi ki böyle bir imkânım olursa çok sevinirim. Size de dua ederim.
-Peki tamam bu sene sınav parasını hemen yatıralım. Yarın bankanın önünde saat 14.00 da bulun.
- Anladım abla. Yarın sizi orada bekleyeceğim. Teşekkürler...
Ömer yüreğinde uçan küçük kuşun kanat çırpışlarıyla nerdeyse havalara uçacak derecede bir sevinç yaşıyordu. Göklerde bulutların üstünde kurduğu hayal dünyasında bir gezi yapıyordu. Girdiği imtihanı en iyi dereceyle kazanmış ve Anadolu Öğretmen lisesine kayıt yaptırmış ve çok güzel bir okulda okumaktadır. Annesinin kendisini sevgi dolu hüzün yağmurlarıyla uğurladığı günü düşünüyordu.
Pazarın küçük hamalı bu duygularla ilerlerken birden acı bir fren ve korna sesiyle irkildi. Yolun ortasında kendinden geçmiş bir halde giderken karşıdan gelen arabayı fark edememişti. Şoförün dikkati sonucunda acı bir sondan kıl payı kurtulmuştu.
-Şeyy abi kusura bakma... Biraz dalmışım da....
-Oğlum daha dikkatli olmazsan düşüncelerini gerçekleştirme fırsatın olmayacak. Ona göre biraz daha dikkat et.
Ömer tekrar tekrar özür dileyerek oradan koşar adımlarla uzaklaştı. Şimdi biraz daha yere inmişti. Hayal dünyası uzaklarda kalmıştı.
O gün başka bir müşteri bulamadı. Arabasını küçük omuzlarına bağladığı iple çekerek evine doğru yürümeye başladı. Güneş apartmanların soğuk suratlarında hafif bir kızıllık bırakarak belki de sokaklarda yaşanılan yalnızlıklara duyarsız kaldıkları için onları mahcup etmek istiyordu.
Tek katlı üstü çinkoyla kaplı bir gecekondunun önüne geldiğinde içindeki umutla kapıyı araladı içeriye girdi. İç kapının önünde çamaşır sermekte olan annesini görünce sevinçle haykırdı:
-Anneeeeee
- Ne oldu deli oğlan niye bağırıyorsun böyle...
-Sınava girebileceğim anne sınava girebileceğim...
-Nasıl oldu? Yoksa ücret almıyorlar mı?
-Hayır anneciğim, bugün iki ablayla karşılaştım onlar bana yardım edeceklerini söylediler.
- Dereyi görmeden paçayı sıvam oğlum. Zamanımız çok kötü olmuş. Kimse verdiği sözün peşine düşmüyor.
-Ama anne bu ablalar öyle değil.
-İnşallah hadi bakalım şimdi geç içeri de biraz kardeşinle ilgilen.
Ömer hiç ikiletmeden annesinin sözünü dinledi. Belki de ezilmişlik duygusunun verdiği bir hassasiyetle annesini üzmekten korkarcasına itaatkârdı. Güneş çekilmiş sokak lambaları caddeleri aydınlatmaya başlamıştı. Gökte yıldızlar ise yeryüzündeki yalnızlara göz kırpıyorlardı.
Gece Ömer için oldukça uzun geçti. Bugün karşılaştığı ablalar içinde sararmaya yüz tutmuş umut çiçeğinin yeniden yeşermesine neden olmuştu. Gözlerini kapattı. Bir melek geldi usulca alnından öptü.

05 Nisan 2010 3-4 dakika 77 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Çok güzel bir hikaye ve ince bir mesaj çocukların okuması için bu üçret niye değil mi........yıldırma teorileri üretiyor eğitim sistemimiz malesef....