Pencereden Düşen İyilik Tohumları

Camların yorgunluğunu eliyle silebildiği kadar silip dışarıya bakmaya çalışıyordu. Dışarısı kışın yerini ilkbahara bıraktığı çiçeklerle donanmış, çocukların cıvıl cıvıl seslerinin dolaştığı bir yol ahengiyle rengarenkti. Her yer insan gülümsemesiyle dolu, kuşların cilveleştiği ağaçlarla dolu, her yer mutlulukla doluydu. Pencereden bakmaya çalışırken sokağın köşesine gözleri yuvalarından çıkacak gibi oldu, gözleri maviydi, uçsuz bucaksız deniz gibi.

Köşede simit satan bir amca görünüyordu, başka bir ihtiyar ondan yardım istercesine sanki karnını doyuracak bir şeyler istediğini söylüyordu. Duyamıyordu ama hissedebiliyordu o yaşlının duruşundan halinden vaktinden. Anlaşılan açtı ihtiyar anlaşılan gerçekten yardıma muhtaçtı. Bir yandan bu düşünceleri içinden geçiriyor, diğer yandan da ayakkabılarını giyiyordu. Hemen hazırlanıp merdivenlerden inmişti bile. Koşarak simitçinin yanına varmış ama o ihtiyarı görememişti, gitmişti ihtiyar, çoktan başka mahallelere yol almıştı bile.

Hemen o da arkasından yan sokağa giriyordu. Giriyordu girmesine ama burada herkes aç, herkes bir şeyler bekliyordu diğer insanlardan. Sanki yoksulluk diyarı olmuş gibi. Bir o tarafta dilenenler var bir bu tarafta. Çocuklar mendil satmaya çalışıyor, diğer tarafta da bebekler ağlamaya durmuşlar. Baktı ki burada ihtiyar bulunabilecek gibi değil, hemen tekrar çıktı sokaktan. Çıkış o çıkış direk kendini sahilin kenarına attı. Ve düşünmeye başladı.

Oturduğu bankın üzerinde kimbilir ne hayatlar geçiyor, ne ömürler yitiyor, ne yaşanmışlıklar solup gidiyordu. Eski bir şehir gibi, umarsız bir boş kutuydu şimdi gökyüzü. Kafasını kaldırıp maviliğe baktığında hala insanların sol yanının sızlayabileceğine inanıyordu. Çünkü onunda sol yanı şimdi kımıldamıştı. Nice ömürler vardı her gün gördüğü. Nice sesler duyuyordu akşamın son ışıklarında tonlarca. Ağırlık üzerine sessizlik çöküyordu durmadan, aklına geldiğinde hatıralar sanki ilk gün gibi hala yanındaydılar.

Yardımsever bir kuş komşusuna baharın dört bir yanından topladığı yiyecekleri tek tek ikram ediyordu. Arkadaşlık dostluk ölmemişti. Ama insanlık her an ölebilirdi. Bunu düşündü. Bende bir yerden başlayarak belki birilerine yardım edebilirim diye iç geçirdi. Sonra bekledi bekledi bekledi. Acaba ne yapabilirim, dedi. Ve gizlice içlendi.

Sonra birden karanlığın çöktüğünü hissediverdi. Yavaşça oturduğu yerden kalkıp, simitçiden simitlerin hepsini aldı. Ve ardından tekrar o sokağa gitti. Sokakta hala aynı çocuklar , dilenenler ve diğerleri duruyorlardı. Elindekileri teker teker hepsine dağıttı. Hepsi bir bir yemeğe başladılar. O ise onlar yerlerken yavaşça yürümeye koyuldu. Adımlarını atarken ince ince. Arkasından bir çocuk seslendi. Çok teşekkür ederiz, dedi. Ve o an tüm dünyalar onun oldu. O gün iyilik yapmaya başladığı ilk gün oldu. Ve iyilik onun için artık hep var olacak nadide bir duyguydu...




16.04.12

16 Nisan 2012 2-3 dakika 17 öyküsü var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Dünyayı iyilik kurtaracak. Hani atalar sözündede der ya ''İyilik yap denize at balık bilmezse Halik bilir''diye. Hiç bir iyilik karşılık bekleyerek yapılmaz, yapılmamalı. Güzel bir öyküydü kutladım İlknur hanım...👍