Remziye Dayazam

Takvimler 1967 yılının kış aylarını gösteriyordu.Ortaokul 1.Sınıfta okurken Suvermez köyünden Emirdağına her gün Yaya olarak okula gidip geliyorum.Havalar soğumaya başlamış,benim Emirdağında en azından bir oda da olsa kalmam lazımdı.O yıllarda bir odanın kirası 10 liraydı.Büyük paraydı onlira.Komşumuz Ahmet emmi'nin oğlu Nuri Ortaokul 2. Sınıfa gidiyordu.İkimiz bir olup bir oda bulduk,Okula yakın olan Köylümüz Remziye Dayazanın evinin arka tarafına bakan,kapısı dışarıya açılan yüksekçe bir oda boşmuş,sevinerek orayı kiralamış olduk.Ahmet emmi at arabasını koşmuş,köyden birer kat yatak,bir tahta masa ve iki sandalye,bir çapıt kilim,sofra,küçük bakır Guşene,bir adet bakır çorba tası,bir desti,bir çaydanlık,bir Gazocağı,tenekeden yapılmış küçük bir soba,biraz odun,15-20 civarında kerme yükleyip Pazar günü öğleden sonra Suvermezden Emirdağına doğru yola çıkmıştık.Yanımıza,Fadime aba vardı. Nuri ile ben Arabanın arka tarafında zorla oturacak kadar yer bulmuş ağır ağır giden at arabasından Ağılcık köyünü seyrederek Şose yolda ilerliyorduk.
Nihayet Okula yakın olan; Remziye dayazamın avluya at arabasını durdurup,getirdiğimiz eşyaları bir göz odadan ibaret olan kalacağımız yere yerleştirmeye başlamıştık.Akşama doğru sobayı da kurmuş odun ve kermeden ibaret yakacağımızla tutuşturmuş çaydanlığın kaynamasını beklemeye başlamıştık.Nihayet çayımızı demlemiş,birer gupa doldurup yorgunluk çaylarımızı içmeye başlamıştık.Hava iyice kararmış,Ahmet emmi ile Fadime aba Köye geri dönmüşlerdi,O gece gaz lambamızı yakmış küçük tahta masanın üzerinde Pazartesi günü göreceğimiz dersleri çalışmaya başlamıştık.
Günler hemen hemen aynı şekilde geçiyordu,öğle paydosunda evimiz okula yakın olduğu için hangimiz erken çıkarsa acele gazocağını yakıp çay suyunu ısıtmaya başlardık,Öğle paydosu bitmeden birer bardak çay ile somun ekmeğimizden birer dilim yerdik. Yerdik derken katık olarak sadece Çökelek vardı,günde üç öğün aynı şekilde kahvaltı ediyorduk,çok nadir olarak bulgur pilavı yapardık,Çoban pilavıydı tabi ki yaptığımız.
On beş tatil yaklaşmış karnelerimizi alacağımız hafta bir gün Remziye dayaza Nuri ile beni eve çağırdı,
-Çocuklar sizin kaldığınız odayı bekar bir öğretmene verdim,ev bulamamış siz de fırının yanındaki odaya geçin.
Dediğinde , Nuri ben orada kalmam fırına gelip gidenlerden rahatsız olurum.
Ben hiç seslenmedim farketmezdi,ha orada kalmışım ha burada,
Nuri bir Pazar eşyalarını toplayıp ayrıldı,Fadimegözel dayazanın avluda bir oda varmış oraya geçti.ben fırının yanındaki küçük odaya eşyalarımı taşıdım.Onbeş tatilin bitiminde eksik eşyalarımı tamamlayıp yalnız olarak orada kalmaya devam ettim.
Remziye dayazayı bilenler iyi bilir,bilmeyenler için biraz anlatmaya çalışayım. Tam bir Osmanlı kadınıydı,Otoriter bir yapısı vardı, oğlu Ceylan abiyi hep sessiz görürdüm yanında,Saygısını ve sevgisini anasından,eşinden,kızlarından hiç esirgemezdi.Sabah işine gider,akşam sıcak yuvasına dönerdi.
Avluda gezinen Hindiler kış geldiğinde birer birer eksilirdi,Ramazan ayında iki günde bir Ceylan abim hindilerden birini keser,yengeme teslim ederdi. Öğleyin kesilen hindi akşama pişer ve pirinç pilavının üzerinde yerini alırdı. Hemen hemen hergün Ezana yakın elinde bir tabak pirinç pilavı ve üzerinde hindinin bir parça eti olduğu halde Filiz getirir küçük odadaki sofraya koyardı.Okula gidiyor muydu bilmiyorum yalnız Remziye dayazamın torunu filizi hatırlarım, diğer kızlar küçüktü.Benim üzerimde çok hakları vardır.
*
Rabbim Remziye dayazama,Ceylan abime rahmet eylesin. Aradan 49 yıl geçmesine rağmen hiç unutmam,
Akşama yakın Benim oturduğum odanın içi fırında sıra bekleyen tepsilerle dolup taşardı, Kimisi mercimekli bükme,kimisi lokum, kimisi de çekirdek doluydu. Çekirdek deyince bu arada GASALAK hatıra düştü, Gasalağın hanımı her akşam üç tepsi çekirdek getirir, hafif ıslatıp üzerine tuz eker ve fırında kavururdu..
Bu değerli insanları anmak ve gelecek nesillere bir hatıra bırakmak beni sevindirdi.
Ebedi aleme irtihâl edenlere Rabbim rahmet eylesin,Yaşayanlara uzun ömürler versin.
*
HAYATIN İÇİNDE NE ACILAR GİZLİDİR.
*
Remziye dayazamın torunu serpil;
Çocukluğunda büyük ihtimalle üşütme sonucu Kalp romatizması denilen hastalık bir türlü geçmez, en ufak bir üşütme sonucu hemen ağırlaşıp hastaneye kaldırılır tedavi olur olmasına ama bir türlü iyileşemez ve 18 yaşına geldiğinde vefat eder, evlât acısı annesini derin üzüntüye garkeder ve acısını yüreğinde hisseder her zaman.
*
Kader dediğimiz Hakkın dileği,
Berzâh âleminde yazılan yazı,
Bükülmez Ölümün tunçtan bileği,
Ardında bıraktın onulmaz sızı.
*
Hep suskun,çaresiz yaşayıp gittin,
Acılar içinde tükenip bittin.
Baharı görmedin kaybolup bittin,
Ardında bıraktın onulmaz acı.
*
Rabbim mekânını Cennet eylesin,
Makberinde huzur içinde uyu.

18 Kasım 2016 4-5 dakika 8 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 7 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarız👑