Ruhun Esareti ( 13 ) Final

Sulhi Beyin, aylardır hayalinde düşlediği güzellik karşısında yatıyordu. Bu ortamı oluşturmak için ne senaryolar kurgulamıştı. Ve nihayet istediği oluyordu. Anlam veremediği bir heyecanla birlikte , içindeki dizginleyemediği okyanus gel- gitleri yaşıyordu. Banu'da düştüğü hataya şimdi düşmek istemiyordu. Ona karşı duyduğu arzulu bir heves ve aşkla eğilerek alnından öptü. Saçlarını eliyle tarayarak okşamaya başladı.
?Çok güzelsin bir tanem, sen benim olacaksın? diyerek mırıldanıyordu. Bir anda içinde pişmanlık hisseder gibi oldu. Yaptığı şeyi sorgulamaya başlıyordu ki :

? Pişmanlık ve merhamet özgürlük yolunun önündeki en büyük iki engel takılıp kalmamam lazım Sulhi? diyerek kafasındaki düşüncesini uygulamak istedi. Ona sahip olmayı çok istiyor ve sabırsızlanıyordu. Ama içinde ki isyan bayrakları açmış tereddütlere de bir türlü engel olamıyordu. Tüm vücudu, kara kışın ortasında çırıl çıplak kalmış gibi titriyordu. Bu işi kaç defa yapmış fakat hiç böyle anlamsız panik olmamıştı. Bu gecenin, korkutucu sessiz çığlığın da salondaki, gizli bir el vicdanını enselemişti adeta...

?Acele etmemelisin Sulhi, sabırsız davranmamalısın, en iyisi ilerde kullanabileceğin birkaç çıplak resmini almak şimdilik? diye sesli düşünerek Gül'ün üzerindekileri çıkarmaya başladı. Hala soğuk terler döküyor, elleri gözü dönmüş vahşi bir kurt pençesi gibi Gül'ün elbiselerini parçalıyordu.
Aceleyle değişik açılardan fotoğraflar çekmeye başladı. Bir pozda Gül'e sarılarak çekmeye karar verdi. Otomatik çekim için makineyi uygun bir yere yerleştirdi. Hemen hayallerini süsleyen kıza sarıldı. Bir pozda öyle çekildi. Tam üzerini giyiniyordu ki kapının zilinin çığlık çığlığa haykırdığını duydu. Bu saatte kim olabilir diyerek dış kapıyı gören cama yöneldi. Perdenin aralığından baktığında tanımadığı bir genç elinde bir dosyayla kapıda bekliyordu.
?Yoksa bu telefonla arayan Esat olmasın?? diye düşünerek. Kapıyı açmamayı düşündü. Bu durumda daha fazla dikkat çekeceğinden endişe ederek açmaya karar verdi. Kapıya doğru yöneldi. Yürürken ne söyleyeceğine hala karar vermiş değildi. Kapıyı açtı.
Kapının açılmasıyla Esat'ın şaşkınlıktan büyümüş gözleriyle karşılaştı. Esat: ?Kimsin? Burada ne arıyorsun?? diye sorgulayan gözlerle bakıyordu. Kısa süreli karşılıklı sessiz düello yapan bekleyişten sonra Sulhi Bey:
? Buyur delikanlı? diyerek Esat'ın iyi akşamlar demesine fırsat vermeden ilk hamleyi yaptı.
?Şey ben galiba yanlış kapıyı çaldım. Bir arkadaşıma gelmiştim de bu mahallede oturuyor? diyerek çekimser bir yüz ifadesiyle temkinli konuştu. Sulhi Bey ne diyeceğini düşünürken bu beladan kurtulma formulüde kendiliğinden ortaya çıkmış oldu.

?Siz kimi arıyordunuz??
? ....Gül diye bir arkadaşımı ona ders notları getirmiştim de... burasını tarif etmişti.?
?Siz galiba adresi şaşırdınız. Burası benim evim gül diye biriside yaşamıyor bu evde...?
? Affedersiniz beyefendi galiba ben adresi şaşırdım? dedikten sonra ayrıldı.
Karanlığın içinde şüphelerine aydınlık bir çıkış ararcasına yürüyerek sokağın sonuna doğru ilerledi. Gül'ün telefonunu tekrar aradı fakat ulaşılamıyordu. Verdiği adres burasıydı, bundan emindi. İçindeki belirsizlik endişeye dönüşmüştü. Bir şeyler döndüğünü hissediyordu.

?Eğer o ev, Gül'ün eviyse ne iş vardı o adamın orada, ailesi de İzmir'de...? diye sesli düşünmeye başladı. Aklına aniden gelen şeyi yapmak için tekrar geri dönmeye karar verdi. Hızlı adımlarla o eve ulaştı. Pencereden gizlice içeriyi gözetleyecekti. Salonun pencerenin karşısındaki kamelyanın üzerinden net görebileceğini düşündü. Nasıl çıkacağını karar vermeye çalışırken kamelyayı sarmalayan sarmaşığa tırmanarak çıkmaya karar verip, sessizce çıktı. İçeriye baktığında şok olmuştu. Gözlerine inanamıyordu. Gül koltukta göğüslerine kadar bir battaniye örtülmüş uyuyordu. Üzerinin çıplak olduğu anlaşılıyordu. Şüpheleri onu yanıltmamıştı. O anda hemen polisi aramak istedi.

?Belki de kendi isteği ile bu adamla beraber olmuştur.? Diyerek vazgeçmek üzereyken:
?Öyle bir şey olsa bana gel demezdi. Mutlaka hemen aramam lazım? diyerek polisi aradı ve ihbarda bulundu.
Kendiside aşağı inerek sokakta polislerin gelmesini bekledi. Kısa sürede polis arabası gelmişti. Bulunduğu yerden çıkarak ihbar edenin kendisi olduğunu ve gördüklerini ve ne için geldiğini kısaca anlatıverdi...
Polisler evinin zilini çaldılar. Sulhi Bey yine Esat olduğunu düşünerek pencereden bakmadan kapıyı sakince açtı. Karşılarında polisleri görünce dondu kaldı. Polisler Sulhi Beyi tanıdılar ve : ?Ne işin var burada Sulhi Bey diyerek cevap vermesini beklemeden içeri girdiler. Gül'ü koltukta yarı çıplak baygın bir şekilde gördüler. Polis memuru, Sulhi Beyin ellerini kelepçelerken :

? Aylardır senin peşindeydik sonunda seni suçüstü yakaladık? dedi.
?Sulhi Bey : ? Bakın memur bey çok yanlış yapıyorsunuz. Biz Gül' ün ailesiyle dostuz ben devamlı gelip giderim. Ailesi İzmir'de olduğu için yalnız kalamayacağını söyleyip beni kendisi çağırdı. Düşündüğünüz gibi bir durum yok? Diyerek kendini savunmak için son çırpınışlarını yapıyordu.
Polis memuru: ?Biz biliriz nasıl bir yadım sever birisi olduğunuzu? derken bir yandan da dijital fotoğraf makinesindeki fotoğraflara bakıyordu.
Polis Memuru : ? Çok yazık! sizin gibiler özgürlük, çağdaşlık maskesi altından bu gencecik çocukların hayatını karartıyorsunuz.? Derken Sulhi Beyin, yüzüne tükürür gibi bakıyordu.
Sulhi Bey'in yüzü kızarmış, mahcup, başı öne eğilmiş halde duruyordu...

Gül bir hastane odasında kendine geldiğinde, olanları bir rüya gibi hatırlamaya başladı. Yanında Esat ellerine sarılmış vaziyette duruyordu.
? Ne oldu bana Esat lütfen söyle ne oldu...?? Diyerek ağlamaya başladı.
? Korkma! hiçbir şey olmadı.? Diyerek tüm olanlar anlattı.

Esat ve Gül arasındaki bu duygusal yakınlık gönüllerine bir köprü oldu. Gül'ün yaşam felsefesi tamamen değişmiş, attığı adımlardan emin. Ruhunun sancıları son bulmuştu. Ondaki bu durum; fırtınalardan sonra sakinleşmiş deniz gibiydi.
Bu gece baskınından sonra ?Özgürlük Derneği'nin? iç yüzü deşifre oldu. Misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye uzantısı olduğu tüm ulusal gazetelerde yer aldı. Dernek mühürlenerek kapatıldı.
Karanlıklar içinde özgürlük arayanların çirkin emelleri bir kez daha su üstüne çıktı....


Son.

Takip eden tüm dostlarıma; saygılar, sevgiler....

29 Ağustos 2009 5-6 dakika 36 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Hayatımın ilk romanı desem tuhaf kaçarmı?Baştan sona çok güzel anlatılmış,ve kaleme dökülmüş.Güzel bir sonuç kötüler emmellerine ulaşamamış.Gerçek hayattada kötü emellerin gerçekleşmemesi dileğiyle ,gençlerimizin Allah yardımcısı olsun diyerek,tebriklerimi sunuyorum.

    Öykü içler acısı olsada sonuç vede kaleme dökülüş tarzı harikaydı.