Ruhun Esareti ( 5 )

Yüreğinde, karanlık tüneller açılmış, her biri ayrı yöne giden karmakarışık yollara çıkıyordu. Başkaları için heyecana , mutluluğa, yaşama sevincine çıkan bu tüneller onun için ruhunu tutsak almış, karanlık zindanlara çıkıyordu. İçinde, anlam veremediği düş kırılmaları yaşıyordu.

Telefonu masaya bıraktı. Taşımakta zorlandığı yorgun vücudunu yatağa tekrar bıraktı. Boylu boyunca uzanıp, gözlerini duvardaki ne için astığını bilmediği Rock Metal resimlerine dikti.
?Bunlar ne kadar mutlular acaba? Yoksa içlerindeki gizleyemedikleri sancıları böyle mi bastırıyorlar? diye mırıldandı.

Bu sıradanlaşmış düşünceler yumağından kurtulmak istercesine, çoktandır bir türlü bitiremediği romanını eline aldı. Kitabın kapağına boş boş baktı. Hangi sayfada kaldığını dahi hatırlamıyordu. Şeytanın insanın hayatına nasıl sokulduğunu tüyler ürperten korkutucu sahnelerle film gibi anlatıyordu. Bu anlatım tarzı onu bazen çok korkutuyor hatta kitabı okumayı dahi bırakmak istiyordu.

Küçüklüğünden beri şeytan, melek, ruh gibi konulara aşırı ilgi duyuyordu. Bu konularla ilgili başka kaynaklardan da araştırmalar yapıyor, fırsat buldukça değişik yazıları okuyordu. Kafasında çözüm bulamadığı o kadar karmaşık konular vardı ki devamlı bunlara cevap bulmaya çalışıyordu.

Bir gün annesi, komşularıyla ?karabasandan? bahsetmişler, gizliden gizliye onları merakla dinlemiş, anlatılanlara inanası gelmemiş: ?Anneciğim nasıl oluyor anlatsana lütfen?? diye ısrarlı sorularına, annesi: ? Bilmesen daha iyi olur, kızım? demiş, Gül daha fazla ısrar edince annesi anlatmaya başlamıştı.

? Bir gece bana bu musibet geldi. Nefes almakta zorlandım. Öleceğim zannettim.? Diyerek çok fazla ayrıntıya girmemişti. Bu konuşmalar olalı aylar olmasına rağmen böyle konuları şimdi niçin düşündüğünü dahi bilmiyordu.

Okuduğu romandaki sahnelerde bir bir gözünün önünden geçiyordu. İstemese de bu tür şeyleri düşünmeye sevk ediyordu. Bu karışık düşünceler içinde kitap okumaktan bir şey anlamayacağını düşünerek. Kitabı masanın üstüne bıraktı. Işığı kapattı ve gece lambasını açtı. Odada kırmızı bir gece lambası vardı. İçeri loş, tılsımlı kızıl bir hale büründü. Yatağında, gözleri tavanda öylesine bakıyordu. Bir yandan da kısık sesle rock metal müzik çalıyordu. Saate baktı saatin gece yarısı olduğunu anladı. Uyumaya kara verdi. Gözleri hafiften kapanmak üzereyken , odada hayal meyal bir karartı geçtiğini görür gibi oldu. Uyumak üzere olduğu için bunun bir göz yanılması olabileceğini düşündü. Pek ciddiye almadı. Aynı karartıyı tekrar görmeye başladı. Gözlerini hafiften açtı. Bu ne bir rüya, nede bir göz yanılmasıydı. Karartı kendisine doğru yaklaşıyordu.

Gece lambasının ışığı çok az aydınlattığı için nasıl bir şey olduğunu seçemiyordu. Yatağında donmuş kalmıştı. bir şeyler yapmak istiyor ama yapamıyordu. An ve an ayak uçlarına kadar geldiğini gördü. Karartı bir insan değildi fakat insan cüssesindeydi. Artık daha iyi seçebiliyordu. Büyük kızıl bir kafası vardı. Gözleri alabildiğince çekik, kan çanağı gibi kızarmış, İnek boynuzlu,geniş parlak alınlı bir kafası vardı.

Ayak uçlarından başlayarak anlatılması imkansız bir ağırlığı adım adım yukarıya doğru hissetmeye başladı. Aklı durmuş, korku ve merakla olanları hissediyor ve görüyordu. Bu dev cüsse üzerine tamamen çullanmıştı. Artık nefes dahi alamıyor. Çatlayacak gibi olmuştu. Haykırmak istiyor haykıramıyor, kıpırdamak istiyor fakat bir parmağını dahi oynatamıyordu. Hayatının sonunun geldiğini hissetti. Bu bir kabus olmalıydı. Kan - ter içindeydi. Tüm kurtulma çabaları sonuçsuz kalmış, olacaklara çaresiz boyun eğmişti.

Dakikalar sonra bu kâbusun üzerinden yavaş yavaş kalktığını ve uzaklaştığını hissetti. Korkuyla bağırarak doğruldu. Çığlığına annesi ve babası da uyanmışlardı.

Annesi : ?Gül ! kızım ne oldu ?? diye merakla kapıyı açtı.

Devamı Var...

01 Ağustos 2009 3-4 dakika 36 öyküsü var.
Yorumlar