Rüya

04.08.2006 cuma mevsim sıcakların üzerinde seyredecek hava ile ilgili, uyarılara aldırmadan yürüyorum davetkar gölün baştan çıkarıcı mavi gülüşü ve gümüş renge dönüşen kimi yerde büyüleyici sessizliği karşısında kendimi tutamıyorum uzun bir yürüyüşün ardından suyun kollarına bırakalı gövdemin ayrılacağı yoktu çıkmak da istemiyordum sudan ,yüzüyor yüzüyor coşkuyla açılıyordum.Sonradan farkettim uzunca açılmış geri dönmek ihtiyacı hissetmiştim ne kadar da güzel teması vardı suyun bedenime kimi yer sıcak vuruyordu kimi yer serin artık dönmeliydim evet dönmeliyim şöyle yarım bir dönüş yapıyorum yorulmuş olmalıyım ki kulaç atamıyor nefesim ve soluğum kısa düşüyor bedenim de ağırlık takatsiz mecalsiz kalmıştım .Ve uzaktaki kıyı neredeyse zor seçiliyor herşey içime korku düşürüyordu ve ne olduğunu anlayamadım elim kalkmıyor ayaklarım suya çarpmıyor ağırlığım suyun içine kaçıyordu Allah'ım batıyordum gözlerimin önüne neler gelmiyor ki ud sesi geliyor tellerden çıkan o nağmelerin kulaklarıma doluşu buzluk mağarasının ( Elazığ Harput ta gezdiğim mağara )serinlikleri sarıyor birden süt kalesini ( harputta bizanstan kalma ) görüyorum suyun içlerinde bembeyaz onurlu ve görkemli duruşu su bittiği için süt ile inşası devam eden bu kale beni çok etkilemişti ve ulu camiisi harput'un medeniyet gücüydü ve ben suyun içinde boğuluyorken bir bir gözlerimden geçiyor.

Çedene kahvesine ne demeliydi o ne güzel bir içimdi şimdi bu serin soğuk diplerde canım çekti birden..ahh gittikçe durumum zorlaşıyor nefesim tükeniyordu.Bir gün önce seni çok özledim diyen kızım aklıma geldi her iki dünyayı yaşatan eşimin hüzünlü ve sürekli duaya açık dudaklarını hissettim yosunlu bir taşın bedenime dokunuşuyla oğlumun tereddüt dolu mutlu gününün hali( nişanlanmıştı) ve en küçük yavrumun daha söze başlamamla söyliyeceklerimi bana anlatmasını görüyordum bütün bir aile gözleriyle bana bakıyorlar balıklar vücuduma değdikçe.Ahh anneciğim bunu sana yapmamlıydım böyle bir haber sana ulaşmamalı fırat beni içine alıyor ve yok oluyorum gökyüzünü ve ellerini öpeceğim bayram sabahlarını göremiyeceğim artık.Oysa herşey ne güzel başlamıştı istanbul'dan ankara'ya gelmiş bir sabah kahvaltısını elazığ da en güzel insanlarla yapmış çedene kahvesi ile ağın'a yolcu edilmiştim.Köylere insan taşıyan minibüsleri oldum olası çok severdim ve beni heyecanlandırırdı ne güzel geçmişti yolculuklarım her gördüğüm insanın sevgi ve cömert yüzlerini kucaklayan yakınlıklarını görüyor geldiğim için çok mutlu hissediyordum..ahhh ya şimdi.Şimdi suya iyice diplere inmiş artık nefes alamaz olmuş kulaklarım uğulduyor ağzım köpükler çıkarıyor başım hızla betona çarpmış gibi vücudum külçeleşmişti.İrili ufaklı balıkların dokunuşları hem huylandırıyor hem ürkütüyordu ikindi ezanları okunuyor olmalıydı ve zaman geçecekti akşam olacaktı ben köye dönemiyecektim.
Ve günlerden sonra ilk kez bir endişenin üzüntünün panik ve korkunun köy halkını saracağını düşündükçe kendilerine emanet edilen dayım ve yengemin içinde olacağı şartlar ne acılı ve bahtsız olacaktı.İki gün sonra köye gelerek kardeş ve abimi karşılayan bu acı haber ne hallere düşürecekti onları ve herkesi kim bilir..ahh ben ne yaptım ne yaptım ben.Ve beni aramaya çıkacak insanların ümitsiz arayışları çok zor bulunacak veya hiç bulunamayacaktım.Suyun içinde kayalık çok girişli bir yere sıkışmıştım.Arayanların beni bulabileceklerini sanmıyorum ve hiç su üzerine çıkamayacak kimsenin de gelip beni buradan çıkaracağı mümkün olmayan bir derinlik ve karanlık yerdeydim istediğim de buydu her nedense kimsenin beni bulmasını istemez adressiz ve bilinmez bir yerde bu fani bu asi bu günahkar ve kirli çirkin dünyadan bir gün uzaklaşmak kaybolmak istediğim zamanlar olmuştu.Artık hiç yoktum hayat soluğum can ve kanım donmuş yavaş yavaş didikleniyordum su dünyasının bilinen ve bilinmez canlılarınca geriye bir ud sesi kaldı bir süt kalesi bir çedene kahvesi bir şark çıbanı( köyde aşık olduğum kız ) iki zeytin gözlü yüzün tebessümü ve fıratın bu kaçıncı matemi olacak .Kendimin kayboluşu..ahh anneciğim bu yaz olmamalıydı ve kızımı çok özledim onu ağlatan her ne sebepler olduysa ve olacaksa artık olmayacaktım yanında.Yazı ve şiirlerim sona erecek boğulmuş olduğum haber beni sevenleri çok hazırlıksız yakalayacak hiç sevmiyenler için birşey ifade etmiyeceğimi biliyordum..ey Rabbim gereği gibi kulluk vazifemi yapamadığımı ve iyi bir kul olamadığımın acısı sızısı ve eksikliği ile geliyorum bu gerçek beni korkutuyor..ahh biraz daha yaşayabilseydim keşke bu bir rüya olsaydı bazen rüya olmasını istediğim çok kabuslu gecelerimden uyanmıştım keşke bu da bir kabus olsa.
Boğulmuştum ve suyun en bulunmaz yerindeydim sırtımı ısıran balığın dişleriyle irkildim gözlerimi açabiliyordum kocaman ağzı ve dili vardı,güneş ve gökyüzünü de farkettim..aaa üzerimde bir inek ağzı geviş getiriyor ve dilini farkediyorum doğrulup baktığımda köyün sürüsü gelmiş bir inek de başımda yüzüstü yatan bedenimi diliyle yalamış olmalıydı saat 17.50..ikindi okunmuş ve sürünün içinde kalmışım gölün kıyısında neye uğradığımı şaşırdım,seviniyordum,gülüyordum yaa halime gülüyordum.

Yaşasın ben yaşıyorum,

Yaşıyoruuuuuuummmmmmm....

26 Temmuz 2011 5-6 dakika 44 öyküsü var.
Yorumlar