Sahi Orda Mısın? (1)

Sahi orda mısın? İşe yaramaz bir hayal geçti az önce buradan. Kimlik ve kişilik kargaşasının ortasında ağlamaklıydı. Gözlerinden akan damlalar asit yağmurlarının yüzünden oluşmuş siyahlıklardı. O ben tanıdığım kadarıyla gerçekten de ağlamak nedir bilmezdi. Onun için kaldırımlar bu kadar siyah, onun için çöpçüler bu kadar sinirliydi.






Sahi orda mısın? Gecenin zifiri karanlığında bir ışık belirdi avludan. Büyük bir gürültüyle açıldı ihtiyar kapı. Evin köpeğinin acı acı ulumasına ezan sesleri karıştı. Sabah yine kör talihimize inat yükseliyordu alçak tepelerden. Mahallenin delisi herkese takılıyordu.
Deprem mi ne olacakmış. Yok, yok fırtınaymış. Tusunami mi, onu da nerden öğrenmiş bilmem ki. Sadece deli olduğunu belli eden kendisiydi. Diğer deliler de akıllı akıllı dolaşıyorlardı her şeyden habersiz.






Sahi orda mısın? Hastanenin bahçesi içi dışı yedi kilometre her tarafı doluydu. Dolmuşlar gibi... Yeşil kart, bağ kur, sigorta derken sağlıklı yaşama kavuşmanın heyecanı ve telaşıyla herkes hastaneye dolmuştu.
Bir kargaşanın içerisinde nereye gideceklerini tam olarak kestiremeyen ?Köyden İndim Şehire'yi? andırıyorlardı.
Zar zor doktora ulaşanlar, doktorun asker talimatıyla ?Acaba nereye geldik?? der gibi birbirlerine bakıyorlardı. Hayatları azar yemekle geçmişti zaten.
Her yerde ve herkesten. Tahlil demişti doktor. Ha bir de röntgen ondan sonra belli olacakmış burun akıntılarının nedeni. Hâlbuki komşularındaki koca karı ?Gitmen bu grip bir haftada geçer.? demişti.
Ama televizyonlar yalan mı söylüyorlardı? ?Sağlıklı yaşam? diye. İşte onun için şarttı doktor. Bir de şu asker gibi davranmaları olmasa şeker adamlardı aslında.






Sahi orda mısın? Bu aşağılayarak bakan gözler sana mı ait? Nerden öğrendin bu şekilde bakmayı? Kim söyledi garibanlar sevemezmiş diye?
Niye bizim yamalı ceketimizin altında da var mangal gibi bir yürek. Hem o yürek savaşmış Çanakkale'de, hem o yürek devirmiş yedi düveli. Dedem az mı anlattı o kahramanlıkları...
Yakında dedemde olmayacak kim anlatacak peki?...Neyse, niye sana layık olamaz mıyım? Tüm dünya hazırolda beni beklerken neden sana layık olamazmış?
Bırak öyle aşağılayarak bakmayı. Şimdi beni beğenmezsin ama çok geçmeden beğenilmeyecek hale gelirsin. Bu da çok okkalı bir söz ama...Yüz vermediklerinin sevgisini ararsın....
Yok yok ben aşağılamam seni. Kapım her zaman açıktır.
Tıpkı gönlüm gibi






Sahi orda mısın? Ben yanlış geldim herhalde. Ucuz kelimelerin altında kaldım. Ucuz sefil ve aciz. Anlatamadım mı ki yine sevdiğimi?
Neden anlayamadın ki?
Neden ayaklarından yüreğine kapanıp haykıramadım. Yapsam da kalmazdı ki, gelmezdi ki, sevmezdi ki...
Etrafına ördüğü sosyete duvarlarının arkasında cezaevine gitmişti o.... Cezaevinin koca koca koruma köpekleri vardı. Yaklaşırsan bir tarafından kaparlardı. Coni diyorlardı onlara.... Mutlu musun peki orda? Sana da benim gibi onlar da; şiirler yazıp, güzel sözcüklerle seni onurlandırıp, aşk tekerlemeleri söyleyerek seni mutlu etmeye çalışıp, sadece bayramda giymesi gereken elbiseyi senin için her gün giyip saçına bir iki tane tahnal yaprağı takıyorlar mıydı?... Gerçekten seni seviyorlar ve beğeniyorlar mıydı?...
Yoksa sadece güzel yüzünün ve vücudunun pazarlamacısılar mı?






Sahi orda mısın? Bak ordaysan gel. Elma dersem çık.. Hadi gel... Ben sensiz bir hiçim... Hiçlik de ne ki?.. Onu da yeni duydum... Yazdım işte affet... Affetmeyecek misin?


Neden?..



Sana bilmeden Titanic gemisine götüreceğim dediğim için mi? Ne bileyim ben filmi izledim batmıştı ama sorduğumda yenisini yapmışlar demişlerdi. Aldatıldım her zamanki gibi...Sana da hava atarım sanmıştım. Saflığıma bağışla. Söyleseydin ya sen de izlediğini...





Sahi orda mısın? Ben senin güzel vücuduna bayılmadım ki.

Yok öyle demeyeyim. Ben senin...Ya neyse yine de gelmeyeceksin anladım..

Yalnızlık sadece bana kalacak sanma.En çok sen yalnız kalacak ve ağlayacaksın...

Ha yedi kat yıkansan da kurtulamayacaksın o günahkâr pisliklerinden...

Irzına geçtiğin kelimeler sana meydan okuyacak. Ya da kurduğun o devrik cümleler.

Bir de abuk subuk anlattığın hayat fenomenleri. Ya neydi fonomen miydi?

Neyse...

Gelmediğin ve sevmediğin için bu meydan okuyuşa cevap vermek zorunda kalacaksın.

Hem de tek başına.

Yedi Cüceler bile senin imdadına gelip kurtarmayacaklar. Bir zehirli okla öleceksin.

Artık gelme. Zaten gelsen de ben ya Guantanamo üssünde ya da Boğaz Köprüsü'nde olurum. İkisin de de ölüm kaçınılmaz değil mi? Ha İkiz Kuleleri unuttum...









Sahi orda mısın?
Orası neresi mi?
Benim yüreğimi bu kadar hafife alma
Ezilirsin sevgimin ağırlığında
Ve ağlarsın
Yalnız kaldığında...

17 Ekim 2008 4-5 dakika 24 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Çok güzel di.. 1 yazmışsınız.. umarım devamı da gelecek demektir bu.. Yüreğinize sağlık Saygılar