Sahildeki Deli

Güneş batmak üzereydi.Sahilin kıyısında kısa boylu bir adam gördüm. Sürekli ayağa kalkıp denize karşı küfür ediyordu. Bir ara yumuşak sesle:

'' Gel buraya pezevenklik yapacağım!'' dedi.

Yanımdaki seyyar çaycıya sordum:

'' Ne yapıyor bu?''

?' Her gün buraya gelir. Kimseyle konuşmaz akşama kadar sağ ? sola söver ama zararsızdır''

Heyecanlandım.

?' Daha fazla ne biliyorsan anlat, bunların yaşamlarını merak etmişimdir'' dedim.

?' Bir ara buraya kız kardeşi olduğunu söyleyen kadın gelmişti.bakımlı ve güzeldi, bizlere onu görüp görmediğimizi sordu, en az senin kadar bizde merak etmiştik. Ona neden bu hale geldiğini sorduk. Bir bardak çay istedi şu karşı ağacın altına oturup anlattı:



İsmi Atig, Kurtuluş yakınlarında oturan, varlıklı ermeni bir ailenin en büyük oğluydu.
Fatih yakınlarında dini kitaplar satan bir kitapçıda elif adında kızla tanışmıştı.Ailem ilk başlarda gayet sıradan ilişki olduğunu düşündü, ama her gün odasına çekilip, aşk mektupları yazmaya başlayınca, ilişkinin ciddi olduğunu anladık. İlk defa böylesi tutkuyla birini sevmişti. Karakalemi oldukça güzel kullanırdı onun resmini çizer, mutlulukla gösterirdi. Şiir yazmasını da çok seviyordu öyle bir şiiri vardı ki ilk dörtlüğünü hiç unutmuyorum.

Bir gün atig hüzünle eve geldi:

'' Kimse odama girmesin'' dedi.

Bizde üzerine gitmemek için sustuk, odadan çıkmasını bekledik.
Çok sürmeden kapı çaldı,elinde yeni doğmuş bir bebekle Elif içeri girdi,gözleri şiş ve kırmızıydı:

'' Atig evde mi ?'' diye sordu.

Odasına kapandığını kimseyle görüşmek istemediğini söyledik.sesleri duymuş olmalıydı ki atig hızla odasından çıktı, sevdiği kızı kolundan tutup dışarı attı. Bebek koltuğun üzerinde ağlıyordu.annem gözyaşı dökerek çocuğu kucağına alıp okşadı.

Ertesi gün olduğunda kapımızın önünde bir mektup bulduk.
'' Ona iyi bak, senin kadar temiz kalpli olmasını istiyorum, hoşça kal atig'' yazıyordu.

Atig günlerce haftalarca eve gelmedi, her yeri aradık ama bir türlü ulaşamamıştık. Bebeğe annem bakıyordu.
Hiç unutmuyorum bir Pazar günü babam sol göksünü tutarak yere yığıldı, ne olduğunu anlamadık, daha sonra elinde tuttuğu gazetenin ilk sayfasında Elif'in resmini gördük, heybeli ada yakınlarında cesedi bulunmuş.ertesi gün eve polisler geldi atig'i sordular ne diyeceğimizi bilmiyorduk.onları bir türlü inandıramamıştık.tüm şüpheler ağbimin üzerinde yoğunlaşmıştı, günler sonra Atig'i cezaevine koyduklarını öğrendik,o böylesi bir şey asla yapmazdı, temiz kalpli, kimseyi incitmeyen hoşgörülü insandı.ilk mahkemesine gittiğimizde kızın ailesi bizi linç etmek istedi, dinsiz olduğumuzu,vatansızlar,bacı kardeş tanımaz namussuzlar gibi ağır hakaretler duymuştuk, gerçekten böyle düşünmelerine çok üzülmüştüm, oysa büyükbabam onlarla anadolu'da ne kadar iyi komşuluk yaptığımızı anlatırdı, kent dışına çalışmaya giden kocalar kadınlarını Ermenilere emanet edermiş,peki ya şimdi ? evleri yıkılan,meydanlarda yakılan,öldürülen,linç edilen Alevi insanlarına olan çirkin yakıştırmaların aynısını, bizlere de etiket gibi yapıştırıyorlardı. Elif'i öldürenin ağbim olduğu kesin olmayan kanıtlarla harmanlanmış, bir katilin kardeşi olarak komşular,arkadaşlar tarafından sürekli dışlanmaya başlamıştım.
Çocuğa Yiğit ismini vermişti babam,ilk olarak anneme ANNE demişti, zamanla baba sözcüğünün ne kadar zor olduğunu anladım. Çünkü etrafında baba diyecek kimsenin olmaması bir çocuk için iyi değildi.

Bütün bu olaylardan sonra Atig cezaevinde kafayı yemişti.akıl hastanesine yatırıldığında, oğlunu alıp ziyarete gittik,gördüğümüzde gözü dönmüş gibiydi önüne gelen herkese saldırıyordu, bu acıya annem katlanamayıp hastane bahçesine çıktı. Elimi tutan yiğit'i görünce kim olduğunu sordu, zarar vereceği korkusuyla kendi oğlum olarak söyledim.başını birkaç defa öne doğru salladı. İçimde müthiş derecede bir acıma duygusu oluşmuştu. ?'Bir nehre atılan kedi yavrusunun ölümünü izlemek gibi'' kötüydü benim için onları yan yana görmek.

Hastaneden çıktık dan sonra eve getirmiştik. Tuhaf sesler çıkartıyordu. Tüm hepimize karşı saldırganlaşmaya başlamıştı.her gece kapı ile konuşuyor, birden ağlamaya başlıyordu. Bir süre daha doktor kontrolünde kaldık dan sonra, düzelir gibi oldu.

Artık akıl hastasıydı atig.her sabah buraya gelmeye başladı.saatlerce oturup denize bakardı.Yine bir akşam üstü eve götürmek için geldiğimde.

'' Şu denizden gelene bak görüyor musun?'' dedi
Üzülmemesi için evet diyerek onayladım.
?' İşte o bir Fahişe'' dedi.
Sanki bir şeyler söyleyecek ama onu durduran bir takım nedenler vardı.

Bir gün uzun boylu, sakallı,elli yaşlarında bir adam kapımızı çaldı.içeri girmek istediğini söyledi bizde buyur ettik.gözleriyle sürekli bir şeyler arıyordu.Yiğit oda ya girdiğinde ağlamaya başladı, ilk başta kızın ağbisi olduğunu düşündük fakat o biraz daha yaşlıydı.ne istediğini, kim olduğunu sorduk ve başladı anlatmaya:

?'Çocuğun annesi kuzenimdi.yıllarca vicdan azabı çektim.tüm cesaretimi toplayıp kapınıza geldim.Elif'e karşı müthiş bir bağlılık vardı içimde, atig den kıskanıyordum,ermeni bir adamla ilişkisi olması bana bir koz kazandırmıştı. Babasından çok korktuğu için sürekli olan biten her şeyi anlatacağımı söyledim, oda bu durum karşısında fazla direnemiyordu.ve bir gün benim oldu.günlerce,aylarca atig'le görüştürmedim.defalarca zorla onu ilişkiye sürükledim, bir kadının çırpınarak kendini korumaktan başka elinden hiç bir şey gelmezdi. Oda korumasız ve çaresizdi.bir gün benimle konuşmak istedi Elif.

?' Ateş den bir gömleği giydim,içimde bir parça büyüyor ve sevdiğim insan yüreğimin rahminde bu utancımı izliyor, iki canı taşımak zordur, bir tarafta karnımda taşıdığım çocuk, diğer tarafta yüreğimde koca bir volkan gibi hasretini taşıdığım,eridiğini hissettiğim erkek. Atig bu utancımı yürek evimden acıyarak izliyor'' dedi..

O an pişmanlık dilekçesini doldurmak istedim, ama her şey için geçti.bir süre sonra evi terk ettiğini duydum, benden olan bir çocuğu taşıyor olması vicdanımı daha da çok rahatsız etti, aylarca izini sürdüm fakat bir türlü ulaşamadım. En son doğum yaptığı hastaneden adresini aldım. Heybeli ada'da tek odalı bir yerde yaşıyordu, beni gördüğünde şaşırdı,içimdeki ona olan açlık artmıştı çocuğu sormadan,elini tutmak istedim, buna müsaade bile etmedi. Gözüm dönmüştü zorla sahip olduğum kadın öldürsem de bunun olmayacağını söylemişti, oracıkta boğazını sıkarak öldürdüm!..''

Hepimiz donmuştuk.
Atig olan biten her şeyi duymuştu,uzun süre Yiğit'e baktı
Ve daha fazla dayanamayıp ağladı,orada öz oğlunu kucaklar gibi ona bırakılan mirası kucakladı...

14.06.2011
Avcılar/İstanbul

14 Haziran 2011 6-7 dakika 26 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 🤐🤐🤐👍👑👑👑 söylenecek söz yok şairim bende kalmadı ... bu ihtiyar yaşlı adama agır geldi gecenin bu saatinde yüregimdesin ... cani gönülden kutlarım seni devrimim yürek gergefinden bir gecmişi yazan kalem itaat etmis sana kutlarım..👑👑😙