Sana Geliyorum (6) Sondan Bir önce...

Ağaçların dalları soğuğun etkisiyle iyice büzüşmüştü. Dallarda arta kalan bir iki tane sararmışlıkla siyahlaşmışlık arasında kalakalmış yapraklar çölde yalnız yaşayan bedevi çadırlarını andırıyordu. Rüzgârın etkisinden kurtulmayı başarmış gazeller ağaçların diplerindeki taşların arasına sıkışıp kalmışlardı. Belediyenin dikmiş olduğu mevsimlik çiçekler çoktan solmuşlardı. Sadece gövdelerinden ayakta durmayı başaranlar hayatlarına devam ediyorlardı. Ankara'nın soğuğuna ne kadar dayanırlardı bilinmez zaten...






Önünde durduğu tek katlı derme çatma bir gecekonduydu. Her ne kadar kentsel dönüşüm uygulamaları yapılsa da buraya daha uğramamıştı. Gecekondunun etrafında aynen kendisine benzer onlarca ev vardı. İsli, ıslak ve kararmış bir havada evin bacasından çıkan dumanlar belli belirsiz fark edilebiliyordu. Gündüz olmasına rağmen evin bir odasında ışık yanıyor ve perde de biraz aralık bırakılmıştı. Hayalet gibi birileri perdenin önünden geçip gidiyorlardı. Belki de Serap'tı bu cansız belirti.






Yaklaşık olarak iki yıldır görmüyordu onu. İlgilenmediği için de ailesi hakkında da pek bir fikri yoktu. Her ne kadar arada Serap anlatsa da dinliyormuş gibi gözüküp hiç de hafızasına almamıştı. Şimdi hatırlamak için kafasını patlatırcasına düşünüyor ama yine de anımsayamıyordu...






Tam o sırada kapı açıldı. İçeriden beklendiği gibi Serap çıktı. Üzerinde kalın bir hırkası vardı. Yüzünü göremiyordu. Hızlı adımlarla evin önünden ilerlemeye başladı. Gökhan da arkasından ilerlemeye başladı. Arkasından geldiğini fark etmemişti. Çok fazla uzaklaşmadan bir bakkala girdi. Gökhan içeri girmedim. Serap bakkaldan bir şeyler aldı. Ödemeyi yaptı ve dışarı çıktı. Başı önde giderken Gökhan'ın önünden geçmesine rağmen onu fark etmedi. Birkaç adım atmıştı ki





?Serap diye seslendi, Gökhan...





Serap aniden durdu. Ellerindeki poşetlerle adeta bir korkuluğu andırıyordu. Orada öyle ne kadar durduğunu bile hatırlayamayacak durumdaydı. Gökhan, Serap'ın kendisine dönmesini bekledi. Serap birkaç dakika sonra biraz daha ilerledi. Son bir hamleyle yine haykırdı Gökhan:





?Serap lütfen dinle... Diyebildi.





Ne dinleyecekti Serap? Dinlese ne olacaktı ki? Geri mi gelecekti yaşanılan geçmiş? Geri mi gelecekti küllenmiş duyguları? Ne yapmalıydı? Neden gelmişti? Yine mi incinmiş gururuyla dalga geçecekti? Yine mi tertemiz sevgisini cevapsız binlerce soru ile kirletecekti? Yine mi acıların kundağına beleyecekti? Ne istiyordu? Evet, bu soru beyninde olumlu cevap buldu. Ne istiyordu ve neden gelmişti? Yavaş yavaş arkasına döndü. Şimdi karşı karşıyaydılar. Uğruna Hukuk Fakültesi'nden ayrıldığı adam tam da karşısında duruyordu. Ne yapmalıydı? İntikam mı almalıydı? Serap yavaş yavaş başını kaldırdı. Gökhan adeta beş dakikadır esas duruşunu bozmadan donakalmıştı... Serap Gökhan'ın konuşmasına müsaade etmeden...





?Yarın Kızılay'da Ziya Gökalp Caddesi üzerinde eski Fransız Kültür Merkezi`nin önünde saat 11 de buluşalım...








..........................






Bitmeyen bir an'a esir ettim aşkımı
Tükensin dakikalar erisin zaman
Bırak haykırayım ağazım çıktığı kadar
Ve ağlayayım donsun gözyaşlarım

13 Ekim 2008 2-3 dakika 24 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)