Sanki İnsana Değil de Taşa Söyledim

Kenar bir mahallede oturan Hasbi beyin hanımı Feride yakalandığı ağır bir hastalıktan kurtulamayarak daha ömrünün yarısına gelmeden hayata veda etmiştir. İlkokula giden iki tane kızı ile Hasbi Bey baş başa kalırlar.
Hasbi bey çok varlıklı bir insan da değildir. Hanımı ile köydeki arazisini satmışlar ve şehrin kenar mahallerinden birinde bir ev almışlardı. Zehra ve Zeliha adlı iki kızları vardır.
Kıların yaşları da bir birine yakındır, aralarında bir yaş fark vardır, büyük olan Zehra dır.
Hasbi bey hanımına 'bir oğlumuz olsun' diye ısrar ettiği sırada hanımı hastalanmıştır.
Şimdi iki kız çocuğu ile Hasbi Bey hayat mücadelesi vermeye başlamıştır. Bereket ki anneleri hasta yattığı zaman içinde kızlara ev işlerini, yekem pişirmeyi, temizlik yapmayı ve makinede çamaşır yıkamayı, hülasa tüm ev işlerini çok güzel öğretmiş onlara 'ben ölürsem elin eline bakmayın kendi işinizi kendiniz yapın, babanız evlense bile gelen kadına yük olmayın' demiştir.
Hasbi beyin sabit bir işi de yoktur, hanımının hastalığı döneminde çalıştığı işten çıkmış onun tedavisi ile ilgilenmiştir. Hanımı ölünce de çalıştığı iş yeri onu tekrar işe aşmamıştır. Onun için günlük nerede iş bulursa oraya çalışmaya gitmeye başlar.
Kızlar okuldan gelince evin işlerini beraberce yaptıkları için babaları ev gelince her zaman hazır yemek bulduğu,
üzerinin güzelce temizlendiği için çocukların başına bir analık getirmeyi düşünmemektedir.
Durduğu mahallede onu tanıyan başıboş dul kadınlardan birkaç tanesi ona 'evlenmeyi neden düşünmüyorsun' diye sormuş o da 'kızlarım büyümeden asla evlenmem, onları başka bir kadına ezdirmem, hele onlar bir büyüsün, eğer okurlarsa sonuna kadar okutacağım' demektedir.
Yaşadıkları evleri iki oda bir mutfaktan ibarettir, kızlar bir odada babaları bir odada kalmaktadır.
Kızlar ilkokulu bitirir lise ye başlarlar, tabii büyüdükçe masrafları daha da artmış, bir de liseye başlamaları Hasbi beyi ekonomik açıdan zorlamaya başlamıştır. Yaz tatillerinde ve hafta tatillerinde kızlar nerede iş bulursa parktayım çalışarak babalarına destek olmaya okul ve kendi masraflarını çıkarmaya uğraşsalar da yinede sıkıntı çekerler.
Zamansa hızlı şekilde ilerlemeye devam etmektedir. Hasbi bey geçim derdinden evlenmeyi çoktan unutmuştur. Zehra lise sona giderken Zeliha lise ikiye devam etmektedir.
Bu arada iki kızın da iki yıldan fazladır sevgilisi vardır, babalarından gizledikleri gibi bir birlerinde de gizlemektedirler. Babama haber verir diye korktukları için kardeşler aşklarını saklarlar. Fakat Zehra Zeliha'nın birisi ile buluştuğunu yakalar ve onu sıkıştırır, 'Zeliha sen benden bir şey saklıyorsun, seni bir gençle gördüm, hem de bir sefer değil, aynı gençle berabersin, biliyorsun babam bizi düşündüğü için evlenmedi, sırf bizi ezilmesin diye, dikkatli ol çocuğun nenin nesi olduğunu bakalım' der.
Zeliha da 'abla doğru diyorsun amma Tarık'la iki senedir arkadaşız hiçbir yanlışını görmedim çok efendi. Çok varlıklı bir ailesi yok bizim gibiler' der. Zehra ' sakın yanlış bir şey yapma babamızı utandırmayalım' diye tembihler ve 'kardeşim benimde bir sevgilim var ben çok dikkat ediyorum, Salih de çok zengin aile çocuğu değil fakat çok efendi, bana karşı en ufak yanlışı yok. Onu çok seviyorum' der.
Daha sonra da iki kardeş bu konuyu babaları ile konuşmaları gerektiğini düşünürler. Bir tatil günü evde ev işlerini yaparlarken Zehra kardeşine 'Zeliha gel biraz konuşalım' der ve oturup konuşmaya başlarlar. Zehra ' bak kardeşim biz bunları seviyoruz, en iyisi babamıza durumu anlatalım o da bir başkasından duyarsa bize darılır. Onu kırarız ne dersin' der. Zeliha da 'abla ben çoktan beri düşünüyorum amma senden korktuğum için sesimi çıkaramadım. Biz yanlış bir şey yapmıyoruz ya, ikisi de ağır başlı efendi insanlar. Babama anlatalım o da bilsin' der.
Hasbi bey akşam eve gelince kızlar babalarının yemeğini verenden sonra 'baba seninle konuşmamız lazım' derler.
Oda 'tabi konuşalım benim meleklerim' der. Sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkadıktan sonra mutfakta babalarının yanına gelirler.
Zehra 'baba bu söyleyeceklerimden dolayı belki bize kızacaksın, belki de bağıracaksın fakat bunu sana anlatmamız gerekiyor, hayatını ikimize adadın. Bu senin en tabii hakkın, biz senin hakkını ödeyemeyiz. Şimdi dinle: Zeliha'nın ve benim sevdiğimiz ve konuştuğumuz iki genç var.
Seni utandıracak hiçbir şey yapmadık, sadece arkadaşız fakat ikimiz de seviyoruz. Bunu elden duysan bize kızarsın diye söylemeye karar verdik. (benim kızlarım benden hiçbir şeyini saklamaz gizlemez ) dersin diye düşündük. Haberin olsun' der. Hasbi bey bir müddet konuşmadan oturur. Kızlar karşısında ona bakmaktadır. Bir müddet sonra 'yavrularım benim şaşkınlığıma aldırmayın, siz hala benim gözümde ufacıksınız, bunlar ne zaman büyüdüler diye düşündüm, yıllar ne çabukta geçiyor. Elbette kendinize bir eş bulacak ve yuva kuracaksınız, bunun bir gün olacağını biliyordum lakin çok erken oldu gibi geldi bana, ben sizin sevginize her zaman anlayış gösteririm. Bele ki sevdiğiniz insanlar insan olsun. Yarın mutsuz olursanız ben yıkılırım dayanamam' der. Kızlar da sevdikleri çocukların çok efendi olduklarını, öyle zengin olmadıklarını babalarına anlatırlar.
Hasbi bey 'tamam onları getirin tanışalım, bir görelim, yalnız okulunuz bitmeden nikâh veya düğün olmaz bunu unutmayın' der.
Bir gün Zehra arkadaşı olan Salih'i alır babasının yanına getirir. Hasbi bey Zehra'yı yanlarından gönderir ve damadı olacak Salih'le yaklaşık bir saat konuşur. Ona kızını ne kadar zorlukla büyüttüğünü, onu incitirse karşısında kendini bulacağını, kızının üzülmesine dayanamayacağını, hatta eğer uygun olursa onların yanında kalmasını, bu duruma razı olup olamayacağını sorar. Salih te 'baba sen ne dersen ben ona razı olurum kızını canımdan çok seviyorum, seni de onu da hiç üzmeyeceğime söz veriyorum. Zaten benimde bir sürü kardeşim var.
Zengin aile değiliz, bizde de çalışmazsak aç kalırız, bizde herkes çalışır. Benim halim bu sana doğruyu söylüyorum. Eğer kızınla evlenirsem benden hiç yalan duymayacaksın, hayatta en çok kızdığım ve nefret ettiğim yalandır' der. Hasbi bey de 'bak oğlum Zehra okulunu bitirsin, o zaman aileni getirirsin istetirsin, benden yanı olur. Seni doğru sözlü gördüm. Kızımın anlattığı kadar varsı, nişanınızı düğününüzü hemen yaparız, fakat bizim durumumuzu biliyorsun, çok fazla bir şeyler istemeyin. Biz de sizden istemeyiz. Daha sonra evlenince yavaş yavaş istediklerinizi alırsınız nasıl olsa ve kiranız olmayacak, bende çalıştığımı ev getireceğim. Kendini ona göre ayarla' der. Salih elini öper sevinerek oradan ayrılır. Zehra gelir 'baba Salih'e ne dedin' diye sorar.
Oda 'seni verdim kızım nişan yapmayalım, sizin haliniz belli bizimki de dedim. Oda olur baba dedi. Siz nasıl olsa beraber gezip tozuyorsunuz Terbiye kurallarını çiğnemeden yine gezin. Bakın da ilk gecenin tadını kaçırmayın' der. Zehra ' baba meraklanma Salih öyle bir şeye müsaade etmez' der. Babasını öper sevinerek yanından ayrılırken. Hasbi bey 'kızım Salih'e söyle her zaman evimize bekleriz çekinmeden gelsin' der.
Aradan bir hafta geçmiştir ki Zeliha arkadaşı olan Tarık'ı alır babasına tanışmaya getirir. Bu arada Salih eve gidip gelmektedir. Hasbi bey Zeliha'yı uzaklaştırır ve Tarık'la konuşmaya başlar. Salih'e ne dedi ise ona da aynı şeyleri tek tek anlatır. Fakat Tarık Hasbi beyin pek hoşuna gitmez.
Onun tembel olduğunu başkalarının üzerinden asalak yaşadığını anlar. Lakin kızının hatırına sesini çıkarmaz. Evlenince ben kızımı evime alacağım deyince Tarık'ın gözlerini içi güler, Hasbi beye aşırı şekilde yağ çekmeye, yalakalık yapmaya başlar. Tabii bunları yaparken de bir sürü yalan söylemeye devam eder. Bu durumda Hasbi beyin gözünden kaçmaz. Sonunda Hasbi Bey 'bak oğlum Zeliha okuyor, hele okulu bir bitsin ondan sora evlilik işinize bakarız, şimdilik sabırlı olun. Eğer şimdi düğün yaparsam Zeliha'yı okuldan atarlar' der. Tarık ' baba düğünü yapalım resmi nikâh yapmayız Zeliha okuluna devam eder. Kimse bir şey duymaz ben onu çok seviyorum' der.
Hasbi bey 'olmaz oğlum ben onu senden kısıtlamıyorum ya, acelen ne sabırlı ol' der. Tarık onun elini öper ve yanından ayrılır. O gidince Zeliha babasının yanına gelir 'baba ne dedin onu beğendin mi? Ne oldu' diye sorar. Hasbi bey 'kızım bu adam iyi birisi değil, çalışmayı sevmiyor. Eğer bununla evlenirsen kendini sana baktırır. Ve evliliğin uzun sürmez. Bir de dikkat et kazara bu adamla beraber olursan seni yüz üstü bırakır gider. Adamın gözü başka şeylerde kızını bana dini nikâhla ver diyor. Sen illa da olacak dersen ben veririm. Fakat sen bu adamla durmazsın, ilerde karşına düzgün biri çıkar, bu adamı bırakırsın. Baba ver dersen önce okulunu bitir' der.
Zehra'nın Okulu biter, yüksek okulu da kazanamaz, bir iş bulur çalışmaya başlar. Salih'te yüksek okula kazanamaz o da bir iş bulur çalışmaya başlar.
Hasbi beyde onların nişan ve nikâhını belediye salonunda yaparak evlendirir ve yanına alır. Salih hasbi beye saygıda hiç kusur etmez. Zehra'yı da çok sevmektedir. Onların bu durumu Zeliha'yı kıskandırır, oda babasına 'baba bizimde evlenmemize müsaade et, bak ablam çok mutlu, Tarık beni kırmaz, biraz dengesiz amma ben onu toparlarım' der. O da lise sona gelmiştir, okulu bitecektir. Hasbi bey 'dört ay sonra okulun bitiyor, bu kafayla sen yüksek okul kazanamazsın. Seni o çocuğa vereceğim amma ilerde büyük sorun olur. Onu bırakmaya kalkarsan benimle bütün bağların biter.
Ben onu çekerim diyorsan ve dayana bileceksen bu işe kalkış' der.
Zeliha'nın okulu biter. Tarık'ın ailesi gelir isterler. Hasbi bey 'oğlunuzun işi yok, benim ki de okulu yeni bitirdi daha iş bulamadı. Eğer oğlunuzun evini bakacaksanız bende yanı tamam, çocuklar bir birini istiyor' der. Tarık'ın ailesi de 'en kısa zamanda kendine bir iş bulacak biz şimdi düğünlerini yapalım derler ve düğünü yaparlar. Zeliha Tarık'ın baba evine gider. Aradan beş ay geçip kış başlayınca Zeliha babasına gelerek 'baba köy evi soğuk ev çok eski bizi de köhne bir odaya attılar her tarafı dökülüyor. Ne olur biz de gelelim. Bizde çalışır eve katkı yaparız' diye yalvarır. Hasbi bey zaten kızının durumunu bilmektedir. ' tamam, gelin ablanla evi düzenleyin ben salonda yatarım siz benim odama yerleşin' der. Onlarda çantalarını alır gelir eve yerleşirler.
Ardadan üç ya geçer ne Tarık nede Zeliha iş arayıp işe irmeye çalışmazlar. İkisi gelenden sonra evin huzuru da kaçmıştır.
Zehra ile Salih çalışıp evin ihtiyaçlarını karşılarken onlar öğleye kadar yatıp yiyip içmeye devam ederler. Bu durumda Hasbi beyin hiç hoşuna gitmez, birkaç defa ikisine de 'kendinize iş bulun, akşam sabah biri birinizle didişiyorsunuz, evde de terbiye kuralı kalmadı, diğer çocuklarında huzurunu bozdunuz' diye söylese de, ikisi de hiç aldırmazlar. En sonunda Hasbi Bey Zehra ile Salih'i karşısına alır ve
'bakın çocuklar ben söyleyene kadar bu eve yiyecek, yakacak veya ev ihtiyacı hiçbir şey getirmeyin. Bir müddet dışarıda yiyelim, sakın eve gelirken üstünüze para da almayın, sabah erkenden evden çıkalım ta akşama gelelim. Görelim bunlar ne yapacak' der. Üçü de karar verir, ondan sonra sabah evden çıkarlar, akşam da geç saatte eve gelmeye başlarlar. Zeliha ile Tarık ilk başta bir şey anlayamazlar. Evdeki hazırlar bitince bir gün ikisi de aç kalırlar. Zeliha hemen Zehra'ya, Tarık ta Salih'e giderler ve neden evin ihtiyacını almadıklarını sorarlar. Onlar da 'babama sor bize neye soruyorsunuz, aç mı kaldınız, siz bu eve gireli beş ay geçti, eve ne getirdiniz, bir ekmek mi, bir su mu? Biz sizi bakmak zorunda değiliz. Bir lokanta ile anlaştık sabah akşam orada yiyoruz, öğleyi de çalıştığımız yer veriyor. Allah aşkına var mı böyle bir dünya yat yan gel çalışmadan yaşa. Gidin yaşayın ev orada kimse size karışmıyor. İstediğiniz kadar yatın. Keyfinize bakın. Bizimde yakamızdan düşün' derler. İkisi de onların yanından ayrılıp bir araya gelince Zeliha ' Tarık bunu ben sana söyledim bir gün bizi bırakırlar diye.
Sana kaç kere iş bulalım, el adamı böyle bakmaz, ortada kalırız dedim. Sen hep onlar sana acır aptallar bizi bakar dedin. Şimdi aptal kim anladın mı' der. Tarık 'sen aldırma nasıl olsa bir gün bizimle uğraşmaktan bıkacaklar ve eve her şeyi getirecekler' der. Zeliha
'haklısın Tarık, babam bana bunu seninle evlenmeden önce söyledi.
Sen en kısa zamanda iş bulamazsan ben yapacağımı biliyorum görürsün sen' der.
Bu olaydan sonra Zeliha sabahtan babası, eniştesi ve ablası çıkarken kalkıp evden çıkmaya başlar. Tarık yine öğleye kadar yatmaya, kalkınca da doğru kahveye gitmeye devam eder. Artık Zeliha ile Tarık doru dürüst bir araya gelmemeye başlar. Bazen Zeliha bazen de Tarık eve gece geç vakitte gelmeye başlarlar. Hasbi bey onları takip etmektedir. Kızını bir kenara çeker ve 'Zeliha ne yapmak niyetindesin, hareketlerin hiç hoşuma gitmiyor, sizi yetiştirirken dünyanın zahmetini çektim. Senin zayi olmana gönlüm razı olmaz, kendini toparla, itemiyorsan bu adamdan boşan kurtul' der. Zeliha 'baba bu benden boşanmaz görmüyor musun adam beleşten yaşıyor, beni bırakmaz. Ben seni utandıracak bir şey yapmıyorum, sen bana taa! Baştan bunu söyledin, ben onu adam ederim sandım, fakat başaramadım. Adam gibi birini bulup bunu bırakacağım. Sen bana (öyle bir şey yaparsan seninle hiç konuşmam) dedin. Başka çarem yok baba bu adamdan başka türlü kurtulmam. Beni af et' der. Yanından ayrılır.
Bu olaydan iki ay sonra Zeliha ablasına bir mektup bırakır 'abla ben birisi ile gidiyorum, Tarık'ı kaldırıp kapıya atın, ben ölsem de ona dönmem. Adam gibi adam buldum. Beni de af edin' der. Gider.
Akşam hepsi eve gelince Zehra mektubu getirir, babasına ve kocasına okur.
O arada Tarık ta eve gelir, onlara 'oo! Ne güzel eve birikmişsiniz, artık şu evin ihtiyaçlarını getirin adam gibi karnımız doysun' diye onlara sataşır. Hasbi bey çok kızar ona 'sana yarım saat müsaade hemen eşyanı toparla ve bu evi terk et. Artık bu evin hiçbir şeyi değilsin, karından haberin var mı? Şu anda nerede? Biliyor musun? Bey efendi karının doyuracakmış. Hemen evden çık senin artık Zeliha karın değil, sen de benim hiçbir şeyim değilsin. Çocuğumun hayatını allak bullak ettin. Def ol' der. Tarık şaşırır onlara 'Zeliha nerede ki' der. Zehra da mektubu ona verir 'al oku nerede imiş öğren, bakalım bundan sonra kimin sırtında asalak olarak yaşayacaksın göreceğiz' der. Tarık hemen 'ne olur beni kapıya atmayın o gezer dolaşır eve gelir. Ben nereye giderim, bana acıyın' demeye başlar. Salih 'kardeşim sana kaç defa adam ol, aileye katkı sağla, eşine sahip çık, sen çalışmadıkça eşin eziliyor dedim, bana mısın demedin, sanki insana değil de taşa söyledim, şimdi hemen evi terk ediyorsun, seni ailemin içinde istemiyorum. Eşyanı ya sen toplar alırsın ya da ben toplar kapıya atarım. O oda babamın odası' der. Tarık yine ' gitmem' diye diretince hasbi beyle Salih tutar onu kapıdan dışarı atar. Zehra da ne kadar eşyası varsa bir torbaya koyar kapıya atar.
Geçen zaman içersinde Zeliha ablasına bir mektup gönderir. 'biz Bursa'dayız abla çok mutluyum, hem iş buldum çalışıyorum, kocam beni hiç üzmüyor. Zamanında babamı dinlemem çok kötü oldu.
Bereket çocuğumuz olmadı, Tarık'a boşanma davası açtım. Avukata verdim, kocam da köyüne mektup yazarak, erkek ol bırak kadının yakasını diye yazdı. Hiçbir ses çıkmadı. Diye yazar.
Tarık'sa evden atılandan sonra köye baba evine döner, evdekiler 'ne oldu Zeliha nerede yoksa kıza bir şey mi yaptın' diye sorarlar. Onu yakından tanıyanlar 'ne haber Tarık bey sen çok aklı idin. Çalışmadan kendini baktıracaktın amma karıyı başkasına kaptırdın, bundan sonra hiçbir kız veya kadın seninle evlenmez, nasıl olsa bu olayı duyacaklar' demeye başlar. Köyde kızlar ve kadınlar da ' asalak Tarık' demeye başlarlar. Bu olayı guruna yediremediği için o da boşanma için mahkemeye başvurur ve boşanırlar.
Çocuklar genç oldukları için gelecekte neler olacağını görmüyorlar. Yaşlı insanların hayat tecrübelerini de alıp kullanmıyorlar. Onlara göre yaşlı insanlar geri kafalı oluyor. Hal böyle olunca da kendi bildiklerini yapıyorlar fakat daha sonra önlerine çıkan engelleri aşamıyorlar. Hayatları darma duman oluyor.


Faruk Soydemir

Yaşamdan hikâye

14 Kasım 2018 16-17 dakika 19 öyküsü var.
Yorumlar (2)