Sarı Saçlarından Sen Suçlu Değilsin

Safran sarısıydı saçları, Gözleri çağla yeşili. Sevdasına mahkûm yüreğimin, Erişilmez sevgilisiydi. O güne kadar hiç söylememiş olsam bile, ilkokul sıralarından beridir sevdiğimi bilirdi. Nihayet tüm cesaret ve yüreğimi önüne serip, bir gün ona sevgimi söylediğimde, gözlerini kırpıştırarak sadece gülmüştü. Öğrendim ki gönüllüymüş bir Diyarkakır'lıya. Daha sağlık kolejinde Adana'da okurken. Okulunu bitirip kasabamıza tayin olduğunda, küçük umut kıvılcımlarını da getirmişti delikanlı yüreğime. Lise aşkını bitirmiş, unutmuş olabilirdi. O yaz düğünü oldu. Ama o hep yangınlarındaki hayallerimin kaybedilmiş sevgilisiydi. Soramadım bile nasıl olduğunu, kimdi, değer miydi.

Sevgisinin uğruna sadece hülyalı gözlerimden kaybolmamıştı, ailesini de silmişti bir kalemde. Doru bir tayın yelelerini rüzgâra verip, umarsızca savurması gibi sarı saçlarını görmeyecektim artık. Yeşil gözlerinin gizemine dalamayacaktım artık. Yıl yılı kovalamıştı, bir gün bebesi kucağında mahalleye döndü. Kocasının içki sofralarına para yetiştirmekten ve sık sık kıskançlık dayaklarından bıkmıştı. Nereye kadar dayanır yürek. Kucağında ondan bir parça vardı. Ezik yüreğinin tümü kocasınındı hala. Döndü boynu eğik. Ne yazık ne ilk gelişti bu, ne de son dönüş. Yıllar yılları iki ileri bir geri adımlarla kovaladı.

O gün hastanemize giriş yapmış hastaları kontrol ediyordum. Birden gözüme kendi kasabamın ismi ilişti. Heyecanlanmıştım, hastanın cinsiyetinin bayan olduğunu okuyunca o geldi aklıma bir anda. Hızla evrağın diğer kısımlarını inceledim, evet oydu. Görevli memurdan hastanın tüm dosyasını inceledim. Mamagrafik ve patolojik kayıtlarda kanser görülüyordu. İki göğsü ve yakın dokuları da alınacaktı. Yüreğim ezildi, yanına gitmek istedim. Bir kat aşağıda yatıyordu. Dosyanın diğer kısımlarını okudum hızla. İkinci çocuğunu doğurmuştu, medeni durumunda dul yazıyordu. Yazılanlara inanamıyordum, doktorunu aradım. Doğruydu, tablo çok üzücüydü. Hüzünlü ama mağrur yeşil gözleri geldi aklıma. Hızlı ama kaygılı adımlarla odasına indim. Uyuyordu, annesi vardı yanında refakatçi olarak. Annesi beni görünce çok hafif bir sesle "hoş geldiniz, dışarıda konuşabilir miyiz?" dedi. Annesi uzun ve hüsran dolu yıllarını, aile içi geçimsizliklerini anlattı kısa sürede. Bu kadar yaşanmışlığa ve üzüntüye dayanamadı diyordu. "Senin bu hastanede çalıştığını biliyor ve mümkünse seninle görüşmek istemiyor" dedi son kez. "Anladım" diyerek iznin istedim. "Bir yardımım olacaksa beklerim" dedim. Odamı tarif edip telefon numaralarımı yazıp verdim. Odama çıkıp başımı ellerimin arasına aldığımda içimde tanımlayamadığım garip bir boşluğun oluştuğunu hissettim. Elime kalemi alıp önündeki kağıda büyük harflerle bir başlık yazdım

" Sarı Saçlarından Sen Suçlu Değilsin".

14 Temmuz 2010 2-3 dakika 12 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar