Şarköy'de Bir Sabah Gezintisi

Onbeş yıldır yıllık izinlerimi Şarköy'de geçiriyorum. Bir sürü farklı senaryolardan sonra
birkaç yıldır yazları her hafta Pazartesi günleri birer gün izin almak suretiyle 3 gün tatil, 4 gün iş şeklinde değerlendirmeye başladım.
Nedense yaşamda bir türlü deneyimler edinmeme rağmen, yaşamayı öğrenemedim. Kabul ediyorum ki ben ters bir adamım.Herkesler denizin kenarında gün boyu yatarak, keyif alırken
ben alamadım.En fazla yarım saat , bilemedin bir saat. Onu da kitap okurum. Sonra biraz gezerim, gidip bir ?iki çay içerim.Denize girmem de bir o kadar.

Tatildeyiz ya. Sabah evdekiler geç kalkar. Sanki bir b.. var gibi ben erkenden uyanırım. Şimdi herkesi uyandırsam olmaz. Derkennn geçen sabah birden bir şimşek çaktı beynimde.Ayaklarımın ucuna basa basa çıktım evden.Gideceğim yeri biliyorum. Hem de sabah sabah yürüyerek spor yapmış olurum.Başladım yürümeye. Sahilde denizin kenarından içeriye doğru uzunca bir iskele var. Denize sıfır (sıfır olmaz tabi ki , hadi bir diyelim ) bir sürü banklar yapmış Belediye. Sağolsun varolsunlar.
Sabahın sekizinde çoğu bomboş. Ben etrafının da en boş olanını seçiyorum ve oturuyorum. Dalgaların kıyıya vuruş ritmi öteden beri hem dinlendirmiş hem de çok etkilemiştir beni. Düşündüm ki zaten uzun bir süredir ilham perileri terk-i diyar durumundalar. Belki denizden gelirler. Bir de sigara yaktım mı tamamdır. En azından birkaç şiir, birkaç hikaye çıkar. En azından konusu çıkar.
İlk gördüğüm şey martılar. Of be hikayeye bak şimdi.

?Martılar gökyüzünde süzülerek denize doğru inmekte ve avlarını aramaktaydılar.'

Iııh olmadı. Kör olası deniz. Dalganın esamesi bile okunmuyor. Dalga sesi olmadan olmuyor işte.
Martılardan umudu kesip,denize yöneldim. Küçük küçük balık yavruları o yana, bu yana dolaşıp
duruyorlar. Essene ulan deli rüzgar azıcık. Azıcık be. Fon müziğine razıyım.
Ah ulan ah. Eskiden yere atılmış sigara izmaritinden, kibrit çöpünden bile ilhamiler gelirdi.
Hadi gelin be. Nereden bulacaksınız benim gibi ev sahibini. Bak vallahi poğaça, börek bilem yaparım.

Sonra gözlerimi en uzaklara diktim. Denizin görünmeyen uzaklarına. Karşısı Biga olmalıydı.
Bu tarafa doğru Bandırma , sonra Karacabey , Sonra BURSA.

Duyarak, yaşayarak en son şiirlerimi , yazılarımı yazdığım Bursa. Gözünü seveyim deniz yapma bunu bana. Kurban olduğum rüzgar es biraz. Şarköy'den öte götürme beni. Bak kaç haftadır gelirim, rüzgardan denize bile giremedim doğru dürüst. Bu günü mü buldun esmeyecek. Hadi ne olur , yazayım küçük bir şiir ya da bir yazı. Gideyim koyayım Salı günü sabahtan Facebook'cuğuma. Bi daha gelmem bak yanına. İnternetten bir yerlerden bir cd dalga sesi , bir cd rüzgar sesi yaparım görürsün sen.

Aha bak cep telefonundan çağrı geldi işte.

Fırına doğru yöneliyorum. Ekmekler fırından yeni çıkmış.Yanıyor mübarek. Bir tane fazla almalı.
Sıcak sıcak iyi gider.

Sahilden yürüyorum eve dönerken yine.Yan gözle denize doğru bakarak mırıldanıyorum. Dalgasız, rüzgarsız ancak bu dizeler çıkıyor işte:

'Sıcak sıcak ekmekler,
Nasıl da yenecekler.
Çatla emi sen deniz.
Sana vermeyecekler.'

21 Ocak 2014 3-4 dakika 21 öyküsü var.
Yorumlar