Sel İndi

Son baharın son demleriydi. Mehmet yakın köye her zaman aynı yolu kullanarak giderdi. Evini atalarının yaylak olarak kullandığı yere kurmuş , onlara olan vefa borcunu ödemişti.Artık dedelerinin çadır kurduğu, çadırında çayını-çorbasını yudumladığı bu obanın ocağını söndürmemiş ve dumanını tüttürmeye devam etmiş onların hayır duasına nail olmuştu.
Burası en yakın toplu yerleşim yerine 6-7 km uzaklıkta bir yaylaydı. Yayladan az aşağıda akan çaya hayvan sulamaya inmek için en az bir kilometre kıvrılarak inen patikayı takip etmek gerekiyordu. Hayvanları Mehmet ve eşi suya indirirdi. Mehmet'in ailesi beş çocuk , yaşlı annesi ve eşinden oluşuyordu.Çocuklarının en büyüğü 13'ne yeni girmişti.O da ataları gibi çoban olmaktan gurur duyuyordu.
Her sabah erkenden kalkar çorbasını içer ve kuzu, oğlaklarını otlatmaya giderdi. Kuzuları otlarken arada gelir onun üstünü başını koklar tartaklardı.Çünkü onların küçüklerini elleriyle annesini emzirten oydu ve üzerinde süt kokusu vardı.Kimi zaman kendisini toparlamış oğlaklar onu oturur görünce gelip tos vurmaya çalışırlardı.Veli onlarla güreş tutar ve onların gelecek yıla kocaman seyisler olacağını hayal eder, sevinirdi.
O sabah yine erkenden kalktı. Dışarı çıktı , yağmur yağmış yerler çiğlinmiş, hava hafif sisliydi.Kuzuları otlatmak için biraz beklemek gerekirdi.Bu havada taze olanlar yayılmazdı.Odaya girdi.Köşede yaşlı ninesi sanki düşlere dalmışçasına sessiz ve sakin yere bakıyordu.İç aleminde bir büyük üzüntü yaşadığı yüzünden okunuyordu.Babası sol köşede elinde tespihi ağzında lülesini tüttürüyordu.Bu sessizliği' Veli' nin yağmur yağmış' sözü bozdu.Baba bu gün yerler çiğli ve hafif sis var.
-Kuzuları biraz geç açacağım. Mehmet olur dercesine başını salladı sessizce. Veli de bacanın bir kenarına ilişti. Ocak ağır ağır dumanlıyordu. Nine birden başını kaldırdı ve
-'Çaya sel inmiştir öyleyse' dedi. Kimse aldırış etmedi yaşlı kadının sözüne. Annesi sofrayı getirdi. Herkes etrafında bağdaş kurup sıralandılar. Ortada çorba buğulanıyor büklüm büklüm dumanlar çıkarıyordu. Besmeleler çekilip kaşıklar çorbaya daldırıldı ve üflenerek ağızlara götürüldü. Sofradan en önce baba Mehmet kalktı.
-'Hatun eline sağlık'.Hanımı Mehmet' in yüzüne baktı , hafif şaşkınlık ve memnunluk arası bir tebessüm etti.Herkes birden bu ilk defa yaşanan ender anlardan olan bu durumu izledi.Sonra yemeğe devam ettiler.Baba yerine kasılmadan kalktı ve 'ben köye bir çıkıp geleyim.Hem yerlerde çiğli' dedi.Bilirsiniz 'Yörükler' ataerkil ailedirler.Ailede her zaman onların sözleri tutulur.Mehmet kapıya yöneldi.Yaşlı kadın' çaya sel inmiştir' hatırlatması yaptı ve oğlunun ardından iç çekerek baktı.Sanki oğlu yakın köye değil , ucu bucağı bilinmeyen bir yere ilk defa gidiyordu.Hanımı kocasının paltosunu tuttu.Paltoyu giyen Mehmet eşinin gözlerine öyle bir bakış attı ki eşinin yüreğini deldi geçti.
- Mehmet gitme! Diyesi geldi. Ama yutkundu ve sitemini yüreğine gömdü. Mehmet evin kapısından çıktı, beş on adım attı ve seslendi.
-'Hava az sonra açılır. Hayvanları evin etraflarında gezdirin' dedi ve çaya giden patikaya yöneldi. Eşi o gözden kayboluncaya kadar arkasından baktı.İçinden bir şeylerin koptuğunu sandı.Ama evinin direği oydu.Her şeyin en doğrusunu o bilirdi.
Vakit hayli ilerlemiş ve sis dağılmıştı. Genç kadın çocuklarıyla hayvanlarını açtılar. Evin yakınlarında otlatmaya başladılar.Genç kadın hayvanlarını otlatırken bir yandan eşini merak ediyordu.Acaba çaydan geçebilmiş miydi?Ne zaman dönecekti.Neden sofrada eline sağlık demişti?Kaynanası niçin çaya sel inmiştir hatırlatmasını yapmıştı?Bunların içinde duyduğu korkuya benzer sızıyla bir ilgisi olabilir miydi?
Bu düşüncelerle vaktin nasıl geçtiğini anlamadı. Akşam olmuş ortalık kararmaya başlamıştı. Çocuklarına seslendi.
-'Hayvanları toparlayalım akşam oldu. Babanızda gelmedi'. Hayvanlar toparlandı ve ahıra konuldu. Sofra kuruldu, yemek yendi ve herkes yatağına çekildi. Genç kadının bir türlü uykusu gelmiyordu. İçini bir sıkıntı kemiriyordu. Mehmet acaba köyde misafir mi kalmıştı? Bunu ara sıra yapardı ama, bu bir başkaydı sanki. Sabah olmak bilmedi sanki.Her dakikası bir saat gibi ilerdi. Genç kadın yaşlı kadının ünlemesiyle irkildi.Yatağından kalkıp pencereye baktı.Tan yeri ağarmış sabah olmuştu. Kocası onlar çorbasını yer yemez geliverirdi.Hep öyle olurdu. Yabana gittiğinde mutlaka ertesi gün güneş doğmadan evine gelirdi. Yine öyle olmasını diledi genç kadın. Çabucak çorbasını yaptı ve çocuklarına sofraya topladı.Herkes sözleşmiş gibi çorbaya isteksizce uzanıyordu. Bunda bir gariplik olduğu kadının gözünden kaçmıyordu ama bir şey söylemekte istemedi.
Sofradan kalkıldı.Yaşlı kadın gelinine seslendi.
- Mehmet gelmedi! Veli' yi yolla baksın!
- Olur ana! Genç kadın oğluna seslendi.
- Oğlum köye git, babanı soruştur, bize çabuk dönün, merakta bırakmayın.Giderken yol kenarlarına iyi bak içimde bir gariplik var.Dikkatli ol emi.
Veli hızlı adımlarla patikadan sallandı çaya doğru.Çok geçmeden çaya inmişti.Etrafı iyice süzdü.Çok sel gelmiş etraflara taşmıştı.İçine bir korku girdi. Acaba babası nasıl bu kadar sudan karşıya geçmişti? Her zaman kullandıkları geçit olan büyük taşlara dikkatlice atlayarak karşıya geçti. Köye zaman kaybetmeden vardı.Köyün girişinde Hatip kızı Emine nineye uğradı.Babası hep oraya uğrardı.
- Emine nine dün babam buraya gittiydi.Sana uğradı mı? Diye ünledi. Emine nine bükülmüş beliyle damdan güründü.
- Hoş geldin oğlum. Sen kimin kızanısın?
- Emine nine ben aşağı yaylaktan Mehmet' in oğluyum.
- Dün çaya çok sel indiydi.Buraya hiç geçen olmadı. Dedi. Nineyle Veli birlikte köy içine gittiler ve herkesi haberdar ettiler.Köylü toplanıp çay boyunca Mehmet' i aramaya koyuldular.Araya araya yaylağın dengine geldiler.Yukarıda yol gözleyen genç kadın kalabalığı görür görmez yere yığıldı. Bunu gören yaşlı kaynana ve çocukları genç kadının yanına koştular.Feryat figan başladı.Bir ibrik su ile kendine gelen genç kadın yerinden ok gibi fırladı. Patikadan koşarak indi çaya kalabalığa daldı.Avazı çıktığı kadar bağırıyor ağlıyordu. Ama içinden de belki sağdır diye geçirmek istiyordu. Kalabalık öğleye doğru ovada bir söğütlüğün içinde yarı belinden fazlası kuma gömülü , başında saç kalmamış derisi yüzük, yüzük olmuş Mehmet' i buldular...

07 Ocak 2011 6-7 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar